'Patetik Sonat'ta sessizliğe mahkum edilen müzik dehası bir kadının hayata tutunma çabasını anlatan Zehra Güngör, "Etrafta gördüğümüz ama dillendirmediğimiz olaylar romanda dile geldi. Bir de istismarın sınıfsal olmadığını göstermek istedim" diyor.
ECEM KODAK – [email protected]
Deneyimli gazeteci ve yazar Zehra Güngör’ün “Sessizliğe mahkûm edilen tüm kadınların sesi olmak için yazıldı” dediği ‘Patetik Sonat’ adlı romanı, Parma Kitap etiketiyle yayımlandı. ‘Patetik Sonat’ta toplumsal baskıların, görünmez duvarların arasında sıkışmış müzik dehası bir kadının kendi sesiyle hayata tutunma çabasına tanık oluyoruz. Hikaye, Bilge Sonat Arseven adındaki kahramanımızın hayatının son demlerinde yeğenine yolladığı ses kayıtları üzerinden sürükleyici bir şekilde ilerliyor. Kaybolan hayaller, bastırılan duygular ve gölgede kalmış mücadeleler, Bilge Sonat’ın hikâyesinde yankılanıyor. Babası, annesi ve sonraki yıllarda da kocası tarafından sürekli engellenen Bilge Sonat’ın sessiz mücadelesini anlatan ‘Patetik Sonat’, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir roman.
Bornova Anadolu Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Zehra Güngör, uzun yıllar ulusal gazetelerde muhabir, editör, haber müdürü ve köşe yazarı olarak görev yaptı, birçok gazetecilik ödülü kazandı. 1999 yılında kurduğu STAGE İletişim Danışmanlığı ile halkla ilişkiler alanında da başarılı çalışmalara imza atan Güngör, Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği IPRA 2014 Dünya Başkanlığı’nı yaptı, ayrıca Okan ile Yeditepe Üniversitesi’nde halkla ilişkiler ve iletişim dallarında lisans, yüksek lisans dersleri verdi, şu sıralar Bilgi Üniversitesi’nde ders veriyor. ‘Yasak Ülke – Dalai Lama ile Tibet’te adlı kitabı 2000 yılında Altın Kitaplar etiketiyle yayımlanan Zehra Güngör’le Parma Kitap’tan çıkan yeni kitabı ‘Patetik Sonat’ı konuştuk.
‘Patetik Sonat’ta baba, anne ve koca baskısına rağmen kendini var etmeye çalışan bir kadının hikâyesini anlatıyorsunuz. Kitabı yazarken motivasyon kaynağınız ne oldu?
Motivasyon kaynağım, içinde bulunduğumuz, her gün, her kadının yaşadığı olaylardı. Etrafımızda gördüğümüz ama dillendirmediğimiz olaylar romanda dile geldi. Bir de istismarın asla sınıfsal olmadığını göstermek istedim.
Dayısıyla çok iyi anlaşan, çocukluk aşkıyla mutlu olan ama babası kadar annesi tarafından da istismara uğrayan bir kahraman Bilge Sonat Arseven. Ben ağırlıklı olarak istismarın yarattığı travmaları ve otoriter gücün engellinin yanında olmadığını vermek istedim. Bir de elbette, kadına karşı erkeğin geliştirdiği istismar var, ona da dikkat çekmek istedim. Ayrıca Türkiye’nin ve dünyanın yakın tarihinden hatırlatmalar var romanda. Bu da bir dönem romanı olması açısından iyi olur diye düşündüm. Kadın istismarı, yaşlı bir kadının dünyası, unutkanlık başlangıcı bunları özellikle vermek istedim.
Bir kadın olarak ‘Patetik Sonat’ı okurken büyük keyif aldım. Aşklar, mecburiyetler, proje çocuklar… Hepimizin aşina olduğu, gerçekçi bir hikâye… ‘Patetik Sonat’ı kurgularken esinlendiğiniz bir kişi ya da olay oldu mu?
Çok teşekkür ederim. ‘Patetik Sonat’ baştan aşağı kurgu ürünü, biyografik formda bir roman. İçerik kadar biçimi de farklı. Yeğenine bıraktığı 29 ses kaydının 28’inin Güneş tarafından yayıneviyle paylaşılması yoluyla biçimlendirilmiş bir roman. 13. kayıt yayınevine Güneş tarafından verilmediği için, romanda da 13. kayıt (12’den 14’e atlıyor) yok.
Benim uzun bir gazetecilik geçmişim var. O nedenle de çevremi ve insan davranışlarını yakından gözlemlediğimi söyleyebilirim. ‘Patetik Sonat’ herkesin kendisinden bir şey bulabileceği bir öykü… Meselesi ise hepimizin meselelerinden… Tek bir kişi ve tek bir olaydan esinlendim diyemem.
‘Patetik Sonat’, müzik dehası bir kadının hikâyesi… Bilge Sonat’ın hayatına tanıklık ederken ünlü müzisyenler ve eserleriyle ilgili etkileyici bilgiler de öğreniyoruz. Müzik içeriği ile ilgili özel bir çalışmanız oldu mu?
Çok iddialı olmasam da iyi bir müzik eğitimi aldığımı söylemeliyim. Piyano çalamam ama usulünü bilirim. Nota bilirim. İyi bir klasik müzik ve caz dinleyicisiyim. O nedenle yazarken gözüm kapalı müzik içeriğini de kullandım. Ama bir şeyi ne kadar iyi bilseniz de sadece müzik için değil, her konuyla ilgili araştırma yapan birisiyim. Çok kaynak araştırdım, konuyla ilgili çok okudum. Romanda geçen müzikle ilgili, Almanca sözlerle ve yerlerle ilgili kullandığım bilgileri bir kez de konunun uzmanlarına okuttum. Beethoven’ın hayatını tekrar tekrar okudum. Romandaki eserleri bile defalarca dinledim ki, Sonat’ın yaşadıklarını yaşayarak yazayım diye.
‘Patetik Sonat’, Beethoven’ın işitme kaybının başladığı yıllarda bestelediği hüzünlü eseri olarak anlatılıyor kitapta. Bilge Sonat, Beethoven’la, dahası ‘Patetik Sonat’ eseriyle özdeşleşiyor, diyebilir miyiz?
Evet, diyebiliriz ama Bilge Sonat, Beethoven’ı hep kendisinin çok üstünde tutuyor. “Beethoven’i şimdi daha iyi anlayabiliyordum. Hiç duymayarak ‘9. Senfoni’nin prömiyer konserini yönetmiş bir dâhiydi o. Sessizliğin beni zapt etmesi halinde ruhumun müzik yapmaya devam etmesine o kadar inanmak isterdim ki. Ama bu özellik ancak Beethoven gibi büyük ustalarda vardı” diyor.
Proje çocuk olarak dünyaya getirilmiş, başarıları bir enkaz gibi üzerine yıkılmış bir kadın Bilge Sonat. Günümüzde çocukların üzerine binen bu yük hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zaten romanda bu düşünceye verilen tepki de var. Ebeveynler çocuklarını bir yarış atı gibi, başarıya odaklandırdıkları bir ortamda kendi istemleri dışında gelişen bir durumda yıkılıyorlar. O nedenle mükemmel çocuk yetiştirmek yerine vicdanlı, duyarlı, saygılı ve sevgiyi bilen özgür bir birey, bir insan yetiştirmek daha önemli. Herkes mükemmel, harika olmak zorunda değil. Mükemmeliyetçi anlayış Sonat’ın da başına gelenler gibi bir gün yerle bir olabilir.
Tezgahta yeni bir kitap var mı?
‘Patetik Sonat’tan sonraki romanım da hazır, yayınlanacağı günü sabırla bekliyor.