İnsani yardım konvoylarını vuran İsrail, çocuk felci aşılaması için bombardımana ‘ara’ verecek
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamaları İran destekli gruplarında "Ya bizim de başımıza aynı şey gelirse" endişesi yarattı. Peki Yemen'deki Husiler, Gazze'deki Hamas ve Irak ile Suriye'deki gruplar nasıl önlemler alıyor?
İsrail’in geçen hafta Lübnan’daki çağrı cihazlarını ve telsizleri patlatması sonucu en az 37 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı. Saldırı Gazze’deki savaş başladığından beri İsrail’in kuzeyini teyakkuzda tutan Lübnan Hizbullahı’na verilen bir mesaj değildi sadece. İsrail kendisine kafa tutan diğer silahlı gruplara da gözdağı veriyordu. Şimdi İran destekli diğer gruplar da kullandıkları cihazların güvenliğinden endişeli. Bunun için de elektronik cihazları kapsamlı şekilde denetleniyor.
Washington Post’un haberine göre özellikle Irak ve Batı Şeria’da faaliyette olan İran destekli gruplar teçhizatlarını incelemeye ve savaşçılarının kişisel cihaz kullanımına dair yeni kurallar getirmeye başladı. Analistler bunlar dışındaki grupların sistemlerinin daha güvenli olduğunu, ama o grupların da tedarik zincirlerini daha iyi koruma altına almaya çalışacaklarını düşünüyor.
Batı Şeria’da faaliyet gösteren İslami Cihad savaşçılarının oluşturduğu Cenin Taburu’ndan üst düzey bir komutan “Önlemlerimizi sıklaştıracak ve cihazları gerekmedikçe kendimizden uzak tutacağız” dedi. Askerlerinin zaten cep telefonlarından uzak durduğunu söyleyen komutan İsrail’in hacklediğinden şüphelendikleri el telsizlerini çoktan attıklarını anlattı.
İsrailli yetkililer saldırıları üstlenmedi, ama ABD’li yetkililer operasyonun arkasında İsrail’in olduğunu kabul etti. Buna göre İsrail istihbarat kanalları aracılığıyla Washington’u saldırıdan sonra konuyla ilgili bilgilendirmişti. Bu saldırının boyutu ve kapsamı öncekilerden farklıydı. Gündelik olarak kullanılan cihazlar birdenbire savaş silahlarına dönüştürülmüştü.
Hizbullah’ın dağıttığı beş bine yakın çağrı cihazı kalabalık caddelerde, süpermarketlerde, pazarlarda eşzamanlı patlayarak halk içinde korku ve paniğe yol açmıştı. Yaralılar hastanelere akın etmişti. Bunu çarşamba günü telsizlerin patlatıldığı saldırılar izlemişti. Lübnan Sağlık Bakanlığı iki günde toplam 37 kişinin öldüğünü üç bin kişinin de yaralandığını açıkladı.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah bu saldırının örgüte “eşi benzeri görülmemiş bir darbe” indirdiğini kabul etti. Hizbullah önemli komutanlarından biri olan Fuad Şükür’ün ölümünde cep telefonunun rol oynadığını düşünerek örgüt üyelerinden cep telefonlarını tamamen bırakmalarını istemişti. Bunun karşılığında da telsizler ve çağrı cihazları devreye girmişti.
Ancak İsrail’in belki de yıllar öncesinden tedarik zincirlerine sızarak grubun kullandığı cihazlara sızma becerisi İran’ın eğitim ve silah desteği verdiği Suriye, Irak, Yemen ve Filistin topraklarında faaliyet gösteren gruplarda korku dalgasına neden oldu. Nihayetinde bu gruplar da Gazze savaşının bitmesi için İsrail ve İsrail’in en büyük destekçisi ABD’ye saldırılarını artırdı.
Ortadoğu merkezli risk danışmanlık şirketi Le Beck International’ın istihbarat şefi Michael Horowitz “İsrail, İran ve vekillerinin çalışma biçimindeki önemli bir açığı kullandı. Bu gruplar hem sivil hem de askeri amaçla kullanılabilecek teknolojileri kullanma eğiliminde. Bu da tedarik zincirlerini şahit olduğumuz türden olası bir istihbarat operasyonuna karşı epey savunmasız hale getiriyor. Bu Hizbullah’ın da ötesinde İran’ın tüm vekil güçlerine ve hatta İran’ın kendisine kadar uzanan bir zaafiyet” dedi.
Irak İslami Direnişi’nin üst düzey üyelerinden biri koalisyonun zaten elektronik cihaz kullanımı konusunda çok temkinli olduğunu ve bu cihazların dinleme araçları olarak kullanıldığının tamamen farkında olduklarını söyledi. Bu gruplar çözüm olarak daha basit telefonlar kullanıyor ve telefonları sadece gerektiğinde açık tutuyorlar. Zamanın geri kalanında telefonlar kapalı kalıyor. Militanların liderleri de elden teslim edilen kağıt notlarla haberleşiyor. Aynı kişi yine de Lübnan’daki patlamaların ardından cihazların tek tek incelenmesi emrinin verildiğini söyledi. Buna ek olarak grupların tedarik hatları da muhtemelen çeşitlendirilecek.
Peki Yemen’deki Husiler’de durum ne? Yemen’in İsrail’e konum olarak uzak olması Husilere belli başlı bir koruma sağlıyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun Yemen analisti Ahmed Nagi’ye göre Husiler başkent Sana dahil Yemen’in büyük kısmını kontrol altında tutuyor. Buna Sana’daki telekomünikasyon şirketleri de dahil. Yemen’in geçmişte İsrail’le kapsamlı bir çatışma geçmişi de olmadığı için İsrail istihbaratının o bölgede büyük bir gizli operasyon yapmış olma ihtimali düşük.
Ancak Lübnan’daki saldırılar Husiler için de oyun değiştirici oldu. Nagi grubun tüm tedarikçi ağlarını ve telekomünikasyon cihazlarının donanımlarıyla ilgili durumları yeniden değerlendireceklerini düşünüyor. Husilerin sözcüsü Nasruddin Amer Lübnan’daki olayların takipçisi olduklarını ve bu olaylardan dersler çıkardıklarını söyledi.
Zaten yıllardır İsrail ablukası altında olan ve İsrailli yetkililerin nefesini boynunda hisseden Hamas bu tür sabotajlara karşı uzun zamandır tetikte. Hamas 2008’den bu yana Gazze’de kablolu telekomünikasyon sistemi kullanıyor. Ancak Gazze savaşı başladığından beri bu ağ büyük ölçüde zarar gördü. Yine de İsrail’in aradığı isimlerin başında gelen Hamas lideri Yahya Sinvar, Hizbullah ve Husilere mektuplar göndererek mesaj uçurmayı başardı.
Hamas’ın üst düzey yetkililerinden Basem Naim grubun Lübnan saldırılarından sonra ek güvenlik önlemleri alıp almayacağı konusunda yorum yapmadı. Ancak analistler İsrail’in Direniş Ekseni’ne korku salmayı amaçlıyorsa bile yakın zamanda bu derece karmaşık başka bir saldırı gerçekleştireceğini düşünmüyor. Ama çağrı cihazı saldırılarının ardından telsiz saldırısını da kimse beklemiyordu.