Hakikat arayışı sanatın sonunu getirir mi?

25 Eylül 2024

Dün İsmet Berkan’ın pazar günkü yazısından yola çıkarak gerçek ve hakikat karşıtlığı ve ikisinin anlamı üzerine yazmış ve bugün de hakikat arayışının sanatın sonu olup olmayacağını sorgulayacağımı söylemiştim.

***

bence yaratma sürecine girmiş her sanatçı aslında gerçeklerle bağlantısı kesmiştir ve sadece o gerçekler hakkındaki kendi duygularıyla yani kendi hakikatiyle doludur. 

en gerçekçi sanatçıyı da ele alsanız, onun yarattığı aslında gerçeğin değil o gerçeğin kendisinde yaratmış olduğu duyguların yani kendi hakikatinin eseridir.

***

ikinci dünya savaşından sonra New York sanatın başkenti olma ünvanını Paris’in elinden aldıktan sonra (Bu süreci tam anlamak için ‘New York modern sanat düşüncesini nasıl çaldı’ kitabında Serge Gilbaut’nun nefis tarih çalışmasını okumalısınız) Paris’te 1860’lardan sonra şekillenen modernizm kavramını yeniden tanımlamaya girişti.

***

New York’un sanat camiası yani müzeleri, galerileri, sanat dergileri, akademisi ve meşhur eleştirmenleri hep  birlikte moderne yeni bir anlam vermeye girişti. Sanat daha fazla içerikten çok biçime vurgu yapmaya başladı (Jackson Pollock’u hatırlayın).

sanatın gittikçe daha da soyuta kaçan kendi hakikati nedeniyle görmezden geldiği gerçeklikler arasında 1960’ların yakıcı sorunları olmaya başlayan feminizm, ırk sorunları, savaş karşıtlığı, gençlerin özgürlük arayışı gibi konular da vardı ve New York’un sanat ortamında sanatçının sadece kendi hakikatini kendi özgürce seçtiği soyut  biçimde anlatmasına ağırlık veren modernizm anlatısına karşı çıkmaya hazırlanan, sanatın aslında ancak bu gerçek konulara farklı biçimde yorum getirerek yapılabileceğini savunan sanatçılar dipten dibe isyana hazırlanıyordu.

***

modernizme tepki olarak postmodern durumu (Lyotard) yaratan ortam işte bu tepkisel ortamdı. geçişi başlatan 1960’lı yılların başında soyutun tamamen karşı ucunda yer alan ve gündelik hayatta kullanılan malzemelerle de sanat yapan pop art geçiş dönemi oldu. Andy Warhol bir pisuarı sanat ürünü olarak kabul ettiren Duchamp’ın izinden giderek 1963 yılında bir temizlik ürünü olan Brillo kutularının birebir aynısını ürettiği kutularla sergi açınca sanat ortamında  yoğun bir tartışma başladı.

***

o serginin  felsefi önemini gören sanat felsefecisi Arthur Danto sanatın sonunun (modern sanatın sonu) geldiğini yazdı.

her sanatçının alışılmadık yöntemlerle kendi hakikatini anlatarak gerçek olaylara istediği yorumu getirmesi yani çağdaş sanat dönemi Danto’un dediği gibi gerçekten de alıştığımız sanatın sonu olacak mı henüz bilemeyiz, ama şu anda bile performans sanatçıları, kavramsal sanatçılar, tabiat sanatçıları ve gündelik eşyalarla sanat yapanlar sanata yeni tanımlar getiriyor.

belki sanatın sonu gelmiyor, ama sanatın anlamı da kesin değişiyor bu arada.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.