Türkiye Badminton Federasyonu’nda seçim: Yeni başkan Ercan Yıldız
Avusturya II. Dünya Savaşı'ndan sonra bir ilki yaşıyor. Ülkede yapılan genel seçimlerde Nazi kökenli siyasi parti FPO en fazla oyu alarak birinci sıraya yerleşti. Partinin tartışmalı lideri Herbert Kickl ülke siyasetinde 'istenmeyen adam' konumunda.
Avusturya’da siyasi dengeler sert dönüş yapıyor. Ülkedeki genel seçimlerde aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPO) iktidardaki muhafazakârları geride bırakarak seçimleri kazanmaya çok yakın olduğu tahmin ediliyor. Oyların yüzde 40’ından fazlası sayılırken katılım oranının yüzde 78.1 olduğu belirtildi. Aşırı sağın elde ettiği bu zafer Avrupa genelinde bu siyasi çizgideki partilere yönelen desteğin çarpıcı bir göstergesi olarak öne çıkarken göç politikaları başta olmak üzere birçok konuda derin endişeleri de beraberinde getiriyor.
Seçim sonrası yapılan sandık çıkış anketleri Avusturya Özgürlük Partisi’nin lideri Herbert Kickl’in partisinin oyların yüzde 29.1’ini aldığını ortaya koydu. Bu oran iktidardaki muhafazakâr Avusturya Halk Partisi’nin (OVP) yüzde 26.2’de kalarak ikinci sıraya gerilediğini gösteriyor. Merkez sol Sosyal Demokratlar (SPÖ) ise yüzde 20.4 ile üçüncü sırada. OVP ülkenin mevcut şansölyesi Karl Nehammer tarafından yönetiliyor, ancak seçim sonuçları Nehammer’in elini zayıflatmış gibi görünüyor.
İktidarın küçük ortağı Yeşiller Partisi yüzde 8.8, liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ise yüzde 9 oranında oy aldı. Bu sonuçlara göre ulusal meclise FPÖ, ÖVP, SPÖ, NEOS ve Yeşiller milletvekili gönderebilecek.
Başkent Viyana’da FPO’nun düzenlediği etkinlikte partinin çalışanları ve destekçileri tahmin edilen bu sonuçları büyük bir sevinçle karşıladı. Kickl bu zaferin ardından Avusturya’nın yeni şansölyesi olmayı hedeflediğini açıkladı. 55 yaşındaki Kickl uzun yıllar içişleri bakanlığı görevinde bulunmuş, 2021’den bu yana ise partinin liderliğini yapıyor. Ancak her ne kadar zafer ufukta görünse de, tek başına hükümeti kurabilmesi için parlamentoda çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Bu da bir koalisyon ortağına ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor.
FPO’nun milliyetçi ve sert göç karşıtı politikaları özellikle son yıllarda Avusturya’daki seçmen tabanının dikkatini çekti. Kickl ekonomik sorunlar ve göçmen karşıtı söylemlerle halkın geniş bir kesiminin desteğini kazanmayı başardı. Ancak bu yükseliş aynı zamanda büyük bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. Rakip partiler Kickl ile koalisyon kurmayı reddettiklerini açıkça belirtmiş durumda. Özellikle Şansölye Nehammer, FPO’nun lideriyle bir hükümet oluşturmanın mümkün olmadığını söyleyerek aşırı sağın yönetimde olmasını istemediğini dile getirdi.
FPO’ya tek destek verme ihtimali olan parti yine muhafazakâr çizgideki OVP. Ancak bu da Kickl’siz bir formülde mümkün görünüyor. Nehammer, Kickl’i dışlayarak bir koalisyon oluşturma eğiliminde olduklarını söyledi.
Seçim kampanyası dönemine özellikle ekonomik zorluklar ve göçmen politikaları damgasını vurdu. OVP’nin oyları bu süreçte ciddi şekilde eridi ve FPO bu boşluğu doldurarak yükseldi. Yine de FPO’nun Nazi kökleri ve tarihsel bağları nedeniyle partiye karşı ciddi çekinceler devam ediyor.
FPO’nun kurucuları arasında bir SS subayı ve bir Nazi bakanı bulunuyor, bu nedenle parti birçok Avusturyalı için hâlâ tartışmalı bir konumda.
FPO’nun Nazi kökenlerinden tam anlamıyla kopmadığına inananların sayısı az değil. Kickl’in kendisini ‘halkın şansölyesi’ olarak tanımlaması da bu eleştirileri körüklüyor. Bu ifade Adolf Hitler’in de kendisi için kullandığı bir tanımlama olarak biliniyor.
FPO’nun olası zaferi Avusturya’yı Avrupa Birliği içinde aşırı sağın yükselişte olduğu ülkeler arasına sokacak. Hollanda, Fransa ve Almanya’da benzer eğilimler gözlemleniyor ve Avrupa’nın göç politikalarına karşı olan partiler giderek daha fazla oy kazanmaya başlıyor.
Parti ayrıca İslam karşıtı söylemleri ve göçmen politikalarına karşı sert duruşu ile biliniyor. Ayrıca Rusya ile yakın ilişkileri ve Avrupa Birliği’ne yönelik eleştirileri de partiyi farklı bir konuma oturtuyor.
FPO’nun Avrupa’daki rolü de dikkat çekici. Parti Haziran ayında yapılan Avrupa seçimlerinde OVP’yi küçük bir farkla geçerek ulusal bir zafer kazanmıştı. Ancak Avrupa Birliği’ne (AB) yönelik şüpheci yaklaşımı ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı yumuşak tavrı FPO’nun uluslararası arenada da tartışmalı kılıyor.
Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen FPO’ya yönelik çekincelerini açıkça dile getirmiş ve hükümeti kurma yetkisini partinin liderine vermeyebileceğini ima etmişti. Avusturya anayasasına göre cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini birinci gelen partiye vermek zorunda değil. Ancak uzun yıllardır süregelen gelenek bu yetkinin en çok oyu alan partiye verilmesini öngörüyor.
Kickl’in ve FPO’nun bu seçim başarısının ardından Avusturya’nın siyasi sahnesinde nasıl bir rol oynayacağı ise büyük bir merak konusu. Göçmen karşıtı politikaları, Rusya ile yakınlığı ve Avrupa Birliği’ne olan eleştirileri, önümüzdeki dönemde Avusturya’nın iç ve dış politikasını derinden etkileyecek gibi görünüyor. Ancak tek başına iktidara gelemeyecek olan FPO’nun önündeki en büyük engel diğer partilerle koalisyon kurup kuramayacağı olacak.