Galatasaray’a gelişi olay, gidişi kolay oldu: Oğulcan Çağlayan
Beşiktaş, derbiden sonra evinde Kasımpaşa'ya da 3-1 kaybederek üst üste ikinci yenilgisini aldı. Lacivert-Beyazlı konuk ekip ise 3-0 geriden gelip 3-3 berabere kaldığı Galatasaray maçından sonra bir diğer İstanbul büyüğüne de üç gol atmayı bildi.
Beşiktaş, bir önceki randevusunda Galatasaray’a 2-1 mağlup olarak sezonun ilk yenilgisini almanın yanı sıra rakibiyle arasındaki makası eritme fırsatını da kaçırmıştı. Ligin 11’inci basamağında ise ‘Lider’ haftayı ‘Bay’ geçiyordu ve ardındakiler için yeni bir hamle şansı doğuyordu. Bu açıdan dün sahasındaki mücadelede Siyah-Beyazlıların moral-motivasyonun yanı sıra matematik olarak da puan farkını kapama yolunda mutlak galibiyeti gerekiyordu. Lakin kâğıt üzerindeki istek sahaya yansımadı, ev sahibi bırakın üç puanı tek puanı bile hanesine yazamadı…
Maça daha bir yakından bakarsak rakip doğrusu lineer bir çizgide ilerleyen bir görüntüyü sahip değildi. Örneğin en dikkat çekici sonucu Galatasaray karşısında 3-0 geriden gelip 3-3 berabere kalarak aldı ama bu sezonun ışıltılı takımı Samsunspor’a da (geçen hafta) 4-1 sahasında yenildi. Doğrusu kapanan bir takım havasında değildi Sami Uğurlu’nun ekibi, makul ölçüde defans yapıyor ve kendinden güçlü ekiplere karşı da sağlam bir kontra düzeniyle sonuç alıyordu. Hızlı ve teknik oyunculara sahiptiler sadece süreklilikleri yoktu, bu da ligde daha iyi noktalarda olmamalarının nedeniydi sanki.
Dün, maç sonu Mert Günok’un da altını çizdiği gibi önceki haftanın yaralarını sarmak adına takımın reaksiyon göstereceği bir mücadele bekleniyordu. Lakin Beşiktaş bırakın reaksiyon göstermeyi normal oyununu ortaya koymaktan uzaktı. İlk devre fazlasıyla etkisizdiler, hatta 30’la 45 arası Kasımpaşa daha belirgin, daha üstün bir görüntü ortaya koydu; Fall ve Rodrigues’le de net pozisyonları değerlendiremediler Lacivert-Beyazlılar… Derken kötü oyuna rağmen soyunma odasına galip gitmeyi bildi Siyah-Beyazlılar. Önce 40’da Immobile’yle fırsatı değerlendiremediler, sonrasında devre boyunca ortalıkta gözükmeyen Masuaku’nun 45+3’te soldan kavisli ortasında benzer şekilde silik bir profil çizen Muçi ağları gördü.
🔵⚪ Claudio Winck’in Beşiktaş deplasmanında geri dönüşü başlatan şık golü! #BJKvKSP #beINSPORTS pic.twitter.com/yrfU998Wpl
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) November 2, 2024
Bu durumda “Oynamadan öne geçiyorsan az-biraz gayret gösterip ortaya çaba koysan neler olur?” düşüncesi taraftarı sarmışken ikinci yarıda kâbus dolu anlar ortaya çıktı. Kasımpaşa önce beraberliği, sonra da farkı açan golleri buldu ve Kartal, bu sezon evinde ilk mağlubiyetini alırken Süper Lig’de de arka arkaya ikinci kez yenilmiş oldu. Bir başka not da Kasımpaşa’nın teknik patronu Sami Uğurlu’nun üst üste dördüncü kez Siyah-Beyazlıları mağlup eden ilk çalıştırıcı olarak tarihe geçmesiydi.
Geçen sezonki bir an önce unutulması gerekilen performanstan sonra ‘nokta transferler’iyle dikkat çeken ve sezona etkileyici bir başlangıç yapan ve de iki takım arasında geçen yarışa bu sezon ‘üçüncü güç odağı’ olarak katılması beklenen Beşiktaş, ne oldu da bu hale geldi? Şimdi öncelikli soru bu ve dün gece gezindiğim kanallarda tarafından geçmişte farklı teknik direktörlere yapılan klişe yorumların artık Hollandalı teknik patronun da kapısını çaldığını gördüm. Bir kısmı oyuncu değişikliklerinde geç kaldığını iddiasında, bir kısmı ise sonradan sahaya dahil olanların takımın ahengini bozduğu görüşünde. Ama genel olarak “Oynamayanlar üzerinden yapılan eleştiriler” ön plana çıkıyordu ki bu zaten bizim temel eleştiri izleğimizdir…
Ben bu takımın çok yeni kurulduğu ve oturması için belli bir zaman geçmesi kanaatindeyim. Ama özellikle 5-0’lık ‘Süper Kupa’ maçı herkes için yanıltıcı bir manzara sundu sanırım. Daha ilk resmi mücadelesinde bu denli ezici bir skor zaten yeterince sabırsız olan bir futbol kültürü için yanlış alarm oldu. Ki ben de o maç dolayısıyla iyi oyunculardan oluşan takım kimyasıyla zamanın öne çekilebileceği ve başarının erken geleceği düşüncesindeydim ve bunu dillendirmiştim.
Son dönemin Beşiktaş’ında ise öncelikle ‘nokta atışı transferler’den biri sakat, dün de bir diğeri erkenden oyundan çıktı. Sezon başı gösterişli performansıyla dikkat çeken Mustafa Hekimoğlu ise henüz çok çok genç bir futbolcu olduğunu ve gerçekten pişmesi için zamana ihtiyaç duyulduğunu zaten bir süredir gösteriyor. Keza takımın bir diğer ‘gençlik merkezi’ Semih de sanki biraz da toplumsal baskı sonucu geldiği noktadan daha üst bir çizgiye çıkmakta zorlanıyor havasında. Muçi son derece teknik bir ayağa sahip ama bu durum, onun jeneriklik goller atmasının dışında bütün bir oyun boyunca sahada var olmasını sağlayamıyor. Dünün problemlerinden biri de Masuaku’ydu, tek golde asist yapmasına rağmen yenen gollerde de zaafları kıyıya vurdu ve savunma görevinin üstesinden pek gelemedi. Rafa Silva her zamanki standartlarındaydı ama gayreti oyunu tutmaya ve aranılan gollerin bulunmasına yetmedi. Yeri gelmişken ben ligimizde top koşturan üç eski ‘Serie A gol kralı’nın da modern futbol için yetersiz olduğu kanısındayım ama Icardi, Dzeko ve Immobile bu halleriyle bile ligimizin kalitesi ve standartları itibariyle önemli ve verimli görünüyorlar. Dün İtalyan forvetin ağrıları dolayısıyla ilk 45’ten sonra oyuna veda etmesi de Beşiktaş’ın gücünü azaltan bir başka etkendi.
Velhasıl Kartal ligin ‘Apertura dönemi’ndeki önemli bir virajda takıldı dün ve liderle arasındaki sekiz puanlık fark ‘resmiyet’ kazandı. Kasımpaşa ise Galatasaray’dan sonra bir diğer İstanbul büyüğüne de üç gol attı ve bu kez daha az yediği için galip gelmeyi bildi…