Sanat konularına ayırdığım pazarların bu defasında bir kavram karışıklığına açıklık getirmeye uğraşacağım.
Modern ve çağdaş kavramları çok sık karıştırılır birbirine (bknz. yeni yayınlanan ‘Kütüphanemdeki İsyan’ kitabım).
Bunları nasıl anlamamız gerektiği konusunda aylarca çalışmış bir insan olarak, kafasında modern ile çağdaş kavramlarını özdeşleştirmeye alışmış her insan gibi bugün ben bile şu an içinde bulunduğumuz sanatsal ortama neden modern diyemediğimizi ve neden bu günleri çağdaş sanat kavramıyla anlatmak zorunda olduğumuzu kolay anlayamıyordum.
Bu konuda Foucault’nun, Deleuze’ün, Ranciere’in, Agamben gibi zor konuların düşünürlerinin farklı tanımları olduğunu bilirseniz çağdaş/modern karşıtlığının öyle kolay çözümlenir bir konu olmadığını anlarsınız (bu konuda mükemmel yazı John Rajchman’ın ‘Çağdaş:yeni bir fikir mi’ yazısı ,Çağdaş Sanat Nedir’ editörler, Ali Artun ve Nursu Örge içinde s.19).
Moderni çağdaştan ayrıştırmanın bilinçaltımızdaki bir diğer zorluğu modern kelimesinin latincede modo (hemen şimdi) kelimesine dayanması ve kelimeyi günceli ifade eden şekliyle kullana kullana bu anlamın kolektif bilinçaltımıza o şekilde yerleşmiş olmasıdır.
Kullanımlardaki karışıklıklardan sanat tarihçileri de muaf değil. Örneğin bazı yorumcular modern sanatın 1960’ta sona erdiğini kabul etse dahi ondan sonra gelen dönemi de, modern kelimesinden bilinçaltlarındaki engellerden dolayı kolay vazgeçemedikleri için ‘geç modernizm’ olarak nitelendirmiştir .
Yani anlayacağınız ortada ciddi bir kavram karışıklığı var ve dönemleştirme konusunda kullanılacak dil konusunda kolay uzlaşı da maalesef bir türlü sağlanamıyor.
Bu sadece dil bilimine ilişkin bir sorun değil. bu ayrıca sanatı nasıl anlayacağımızı da belirleyen bir durum.
Modernizm kendinden önce var olan büyük sanat anlatısına karşı çıktı ve kendisi farklı bir büyük anlatıyla dönemine damga vurdu.
Daha önce bu köşede anladığım Manet ve Cezanne sadece büyük ressamlar değildi, ayrıca mimesis (temsil temelli) büyük sanat anlatısına karşı çıkmış ve sanatta farklı bakış açılarını, farklı teknikleri hakim kılan bir büyük yeni anlatı başlatmışlardı (Bu bence aslında resimde yapıbozumunun da başladığı dönemdi). Bu büyük anlatıya New York okulunda yeni yönler, yorumlar getirilmiş ve yine New York’ta bu dönemden sonra gelecek sanatın döneminin nasıl olabileceğinin de tohumları atılmıştır.
Eğer moderni bugüne ait bir kavram olarak düşünürsek büyük geçmişe tepki duyarak yeni bir büyük anlatı oluşturan modernin gerçek anlamının ne olduğunu anlayamayız.
Modernin büyük anlatısı 1860’ta başladı ve uzunca süre Paris’te büyük ressamların elinde yeni anlamlar kazandıktan sonra New York’un yeni sanat başkenti olmasından sonra (1946 civarı) Clement Greenberg gibi eleştirmen/teorisyenlerin devreye girmesiyle moderne yeni anlamlar katıldı New York okulunda.
Keza modernden sonra gelen döneme de (1960’lar ortasından itibaren) ayrı bir kavramlaştırma yapmazsak ve bunu geç modernizm gibi yanlış bir kavramla anlamaya çalışırsak yine modernin büyük anlatısının öneminin, farkının ne olduğunu gözden kaçırırız. Sonra bitiş tarihini 1964 olarak koyabileceğimiz moderne tepki olarak kendisinin büyük bir anlatısı olmasa dahi hatta bütün büyük anlatılara tepkili olan bir dönem başladığından buna da bence sadece çağdaş demek de yetersiz kalır.
Büyük anlatılara inanmasa da ciddi bir felsefi temeli olan postmodern kavramı bence yeni döneme çok uygun kavram. Bence çağdaş da postmodern içindeki bir alt başlıktan ibaret olarak ele alınmalı.
Yani moderni bir ekol, belirli kuralları ve büyük anlatısı olan, belirli inançları olan bir dönem olarak ele alalım. Bunun bitmesinden sonra postmoderne geçiş dönemi olarak pop art dönemini ara, ama çok da önemli bir dönem olarak ele almalıyız. sonra da postmodern dönemini özellikle felsefesiyle, kültürüyle bunun sanata yansımasıyla incelemeye çalışalım. Bu arada pop art dönemiyle sanatla gerçeklik arasındaki modern dönemde açılan uçurum kapandı ve Warhol ve diğer pop sanatçılar filozofların daha önce sanat üstüne yazmış oldukları her şeyi değersiz kıldılar, bunu da unutmayalım.
Modernizmin teorisyeni Clement Greenberg ise pop-art hakkında bir şey yazmadı. bunun nedeni de açıklanmalı bir aşamada.