Adı Mavi Yolculuk'la özdeşleşen filolog, arkeolog ve gazeteci Azra Erhat’ın dolu dolu bir yaşamı olmuş. Liz Behmoaras, 'Küçük Dev Kadın Azra'da bu Cumhuriyet entelektüelinin yaşamından akıcı, merakla okunan bir biyografik roman ortaya çıkarmış.
Deneme ve inceleme yazarı, çevirmen, Eski Yunan ve Roma dilleri uzmanı, filolog, arkeolog, gazeteci… Azra Erhat denilince akla gelen ilk sıfatlar bunlar. Çok yönlü bir insan. ‘Düşünce insanı’ diye de tanımlanmış. Ben bir ‘Cumhuriyet çocuğu’ oluğunu düşünüyorum. Cumhuriyetle birlikte büyümüş, onun nimetlerinden faydalanmış ve cumhuriyete büyük katkılarda bulunmuş.
1915 İstanbul doğumlu. Selanik kökenli bir ailenin dört çocuğundan biri. İlk ve orta öğrenimini Viyana ve Belçika’da tamamlamış. İstanbul Üniversitesi Roman Filolojisi bölümünde öğrenim görürken dil öğrenme yeteneği ile dikkati çekmiş, Yunanca, Latince, Almanca, Fransızca biliyormuş. Klasik Filoloji profesörlerinden Georg Rohde’nin asistanı olmak üzere Ankara’ya Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne gitmiş. Ankara’dayken yolu Tercüme Bürosu ile kesişmiş ve klasik eserlerin klasikleşen çevirilerini yapmış. Azra Erhat denilince aklımıza öncelikle A.Kadir’le birlikte çevirdikleri Homeros’un ‘İlyada’ ve ‘Odysseia’ çevirileri gelir. ‘İlyada’ ve ‘Odysseia’ deyince de Azra Erhat’ı anımsarız.
Azra Erhat’ın biraz daha yakından tanıyanlar, diğer eserlerini okuyanlar Mavi Yolculuk’ları, Anadolu mitolojisine yakın ilgisini bilirler. Hakkında çok yazılmış bir insan. Eserleri, çevirileri çeşitli açılardan incelenmiş. Kendisinden hep övgüyle söz edilmiş. Bizde biyografi yazma geleneği olmadığı için Azra Erhat hakkında bildiklerimiz bunlarla sınırlı kalmış.
Benim ilgi alanıma girmesi ve yaşam öyküsünü merak etmem ise Halikarnas Balıkçısı’nın Milas’la ilişkisini araştırırken okuduğum ‘Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı’ adlı kitapla oldu. Azra Erhat’ın Cevat Şakir’den kendisine gelen mektuplardan derlediği bu kitap onun yaşamını merak ettirdi. Hülya Soyşekerci’nin ‘Bir Mavi Kadın: Azra Erhat’ (Oggito) gibi iyi çalışılmış makaleleri okudukça bu merakım arttı. Çünkü bu çalışmalarda makale boyutlarıyla sınırlı kalan yaşam öyküsü Azra Erhat’ın büyük başarılarla olduğu kadar büyük badirelerle dolu bir yaşamı olduğunu düşündürüyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarının coşkusunu da askeri darbelerin zulmünü de yaşamıştı. Onun yaşam öyküsü üzerinden cumhuriyetin entelektüel tarihini 1923’ten 70’lere dek izlemek mümkündü. Çok şey yapmakla kalmamış, çok insan tanımış, çok dost edinmiş ve anı biriktirmiş bir kişiydi Azra Erhat.
Liz Behmoaras, romanlarının yanı sıra çok az ürün verilen bir türde, biyografide dikkati çekici eserler veren bir yazar. Suat Derviş biyografisi hemen anımsanır. Liz Behmoaras yeni çalışması ‘Küçük Dev Kadın Azra’da (Kırmızı Kedi Yayınları) Azra Erhat’ın yaşam öyküsünü araştırıp kaleme almış.
Liz Behmoaras’ın çıkış noktaları Azra Erhat’ın çocukluk ve gençlik anıları ‘En Hakiki Mürşit’ ve ‘Gülleylâ’ya Anılar’ oluyor. Tabii ki bunlarla yetinmiyor. Erhat’ın yeğeni Semra Arel, küçük yeğenler, halen yaşayan dostları ile görüşüyor. Temel zorluk geçen zamanla birlikte Azra Erhat’ın birçok yakın dostunun ölmüş olması. Yine de azımsanmayacak sayıda kişi ile görüşmüş. Liz Behmoaras yakın dostların eksikliğini ise ikincil kaymaklara, anı ve biyografi kitaplarına başvurarak aşmaya çalışmış. Güzin Dino, Cengiz Bektaş gibi dostları hakkında yazmış, mektuplarını yayınlamış. Azra Erhat’ın arşivlerinin Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kütüphanesi’nde korunmuş olması da önemli bir veri kaynağı.
Azra Erhat’ın yaşamındaki duraklar, dönemeçler ve bilinmeyenler ortaya çıkıyor. Roman filolojisi okumaya karar vermesi, Prof. Leo Spitzer’in öğrencisinin geleceğini belirleyen en önemli durak. “Leo Spitzer olmasaydı bugün ben olmazdım, dünya görüşüm bu olmaz, anılarımı daha açık seçik bir dille iletemezdim” demiş. 1936 yılı ise Azra Erhat’ın yaşamında bir dönüm noktası. Prof. Georg Rohde’nin asistanı olarak Ankara’ya gitmesi onun Cumhuriyet’in ilk yıllarının şahidi olmasını sağlarken yazar ve çevirmen olarak ilk adımlarını atmasını vesile oluyor.
Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat, Erol Güney ve Orhan Veli’yle yakın dostluklar kuruyor. Durak ve dönemeçten sonra bir bilinmeyen geliyor; evlilik. Sonraları adını bile anmak istemediği bir Macar’la evliliği akademik yaşamının sonu oluyor ve 11 yıllık Ankara yaşamından sonra İstanbul’a dönüyor ve gazeteci olarak yaşamını kazanmaya çalışıyor. Uluslararası Çalışma Bürosu (ILO) Yakın ve Orta Doğu Merkezi’nde kütüphane memuru olarak çalışmaya başlaması ise onun için büyük ve verimli bir durak. En önemli eserlerini ve çevirilerini bu işte çalışırken kaleme alıyor.
Hümanist düşünce yapısını Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu ile dostluğuyla pekiştirdiğini biliyoruz. ‘Mavi Anadolu’ ve ‘Mavi Yolculuk’ adlı kitapları, dergilerde yer alan ve kitaplaşan denmeleri hep bu dostluğun ürünleri. Ve büyük bir aşk da var.
12 Mart askeri darbesi ile birçok ve yazar ve aydın gibi o da hapishane ile tanışıyor. Maltepe Askeri Cezaevi’nde tutukluğu yeni dostlukları doğururken hayatında da önemli bir dönemeç oluyor.
6 Eylül 1982’de 67 yaşındayken vefat eden Azra Erhat’ın dolu dolu bir yaşamı olmuş. Liz Behmoaras ‘Küçük Dev Kadın Azra’da bu yaşamı tüm açılarından ele almaya çalışmış, akıcı bir anlatımla kaleme almış. Keyif ve merakla okunan, çok şey öğrenilen bir kitap.