Kuşkusuz önümüzdeki dönemde küresel düzende ekonomik ve jeopolitik gerçek rekabet ve çatışma ABD ile Çin arasında yaşanacak. Zaten bu gerginliklerin tetiği çoktan çekildi.
Halihazirda bana sorarsanız Çin dünyanın “yeni ekonomik süpergücü”, satın alma gücü paritesine göre GSMH büyüklüğünü, başta yapay zeka olmak üzere hemen her alanda teknolojik üstünlüğünü, kritik mineraller, elektrikli araçlar, enerji tüketimi ve imalat sanayi gücünü hesaba katarsak.
ABD de “yegane süpergüç” olduğu iddiasıni sürdürüyor ama askeriye hariç birçok alanda üstünlüğünü kaybetmekte olduğu da bir vakıa.
Beyaz Saray’in yeni mukimi Donald Trump ile birlikte ABD içe kapanarak küreselleşmeyi geriye sardırmayı sürdürecek gibi gorunuyor. Meydanın yeni yükselen güçlere kalması, özellikle BRICS ülkelerinin daha da palazlanması mümkün.
Bu ortamda Amerikan Doları’nın dunya ekonomisindeki aşınmakta olan hakimiyetinin de tedricen gerilemesi, hatta Renminbi’nin artan ölçüde reserv ve uluslararası ticaret parası olması şaşırtmayacak bizleri.
Bu kapsamda geçen yıl Çin’in Suudi Arabistan’da Amerikan doları cinsinden devlet tahvilleri ihraç etmesi, yalnızca bir finansal işlem olarak değil, aynı zamanda uluslararası politika ve ekonomik dengelerde önemli bir değişim simgesi olarak değerlendirilmeli bence.
Bu adım, Çin’in küresel finans sistemindeki rolünü pekiştirirken, ABD’nin dolar üzerindeki hâkimiyetini de sorgulatır nitelikte.
Birçok uzmana ters köşe yaptırarak Çin, Suudi Arabistan’da 2 milyar dolar tutarında devlet tahvili ihraç etti geçen yıl. Bu tahvillerin talebi, 40 milyar doları aşarak 20 kat bir aşırı talep oluşturdu.
Bu durum, Çin’in dolar cinsinden borçlanma konusundaki cazibesinin arttığını gösteriyor.
Yüksek talep, piyasalardaki güç dengesini ve yatırımcı güvenini açıkça yansıtıyor.
Çin’in tahvillerinin faiz oranları, ABD Hazine tahvilleri ile oldukça yakın bir seviyede, yalnızca 1-3 baz puan daha yüksek. Yani, Çin’in borçlanma maliyeti ABD ile neredeyse eşitlenmiş durumda.
Yüksek kredi notuna sahip ülkeler genellikle Hazine tahvillerine göre daha yüksek faiz oranları ödemek zorunda kalırken, Çin’in bu dengeyi sağlaması, uluslararası finansal piyasalarda daha fazla rekabet edebilir hale geldiğini gösteriyor.
Tahvil ihraçlarının Suudi Arabistan’da gerçekleşmesi, dikkat çekici bir gelişme.
Devlet tahvilleri genellikle Londra veya New York gibi büyük finans merkezlerinde ihraç edilirken, Suudi Arabistan’ın bu tahvilleri kabul etmesi, dolar sistemindeki rolü açısından önem arz ediyor.
Küresel petrol ticaretinin merkezi olan Suudi Arabistan, doların uluslararası alanda nasıl kullanıldığına dair kritik bir oyuncu konumundadır. Bu adım, Suudi Arabistan’ın dolar rezervlerini değerlendirme yöntemlerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.
Çin’in bu hamlesi, küresel dolar pazarında yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına olanak tanıyabilir.
Eğer Çin, tahvil ihracını artırarak daha büyük miktarlarda dolar tahvilleri çıkarırsa, bu durum ABD Hazine tahvilleriyle doğrudan bir rekabet yaratabilir. Suudi Arabistan gibi ülkeler, doları otomatik olarak ABD Hazine tahvillerine yatırmak yerine, Çin’in tahvillerine yönelme seçeneğine sahip olabilir.
Bu da, doları yöneten bir paralel sistemin oluşmasına ve doların uluslararası sistemdeki rolünün sorgulanmasına yol açabilir. Özellikle BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinin bu süreçteki hareketleri büyük önem taşımaktadır.
Çin’in BRI (Kuşak ve Yol İnisiyatifi) kapsamındaki ülkelerle olan ilişkileri de bu süreçte belirleyici bir rol oynamaktadır. Çin, Amerikan doları cinsinden borçları bulunan bu ülkelere finansal destek sunarak, kendi dolar fazlasını eritme stratejisini uygulayabilir.
Bu süreçte, partner ülkelerinin dolar bağımlılığından kurtulmalarına yardımcı olurken, karşılığında Renminbi veya stratejik kaynaklar talep edebilir. Bu durum, Çin’in hem kendi doları hem de uluslararası ekonomik etkileşimleri artırmasına olanak tanıyacak.
ABD’nin bu duruma verebileceği tepki merak konusu. Yakinda Beyaz Saray’a oturacak olan Trump, Amerikan dolarının yerini alacak yeni bir BRICS para birimi yaratma ya da (Renminbi gibi) başka paralari destekleme çabaları sessiz sedasız seyretmeyeceklerini, bu yönde çalışan ülkelerden güçlü bir geri adim taahhütü gelmezse onların yüzde 100 Amerikan gümrük tarifesi ile karşılaşarak Amerikan pazarlarına girme şansını kaybedeceklerini söyledi.
Ülkeler üzerinde böylesi Trumpvari yaptırım tehdidi ters tepebilir, ticarete ve dolara olan güveni zayıflatabilir, hatta alternatif arayışlarını tam tersine daha da hızlandırabilir.
Federal Rezerv’in faiz oranlarını artırması, kendi borçlanma maliyetlerini artırarak ABD ekonomisine zarar verebilir. Dolara erişimi kısıtlamak gibi radikal önlemler ise küresel mali sistemi parçalayabilir, doların uluslararası rezerv parasi konumunu sarsabilir.
Bu gelişmeler, Türkiye gibi küresel sisteme göbeğinden bağlı ve kendi parası nisbeten degersiz gelişmekte olan ülkeler üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Türkiye, birçok ülke gibi hem ticaret hem de borçlanma bakımından Amerikan dolarına yoğun bağımlılık içinde. Ulke içi işlemler bile dolar cinsinden yapiliyor değer korumak için.
Dolayısıyla, Çin’in dolar tahvilleri ihraç etmesi, mevcut (zaten yetersiz düzeydeki) döviz rezervlerini değerlendirme yöntemlerini sorgulamasına neden olabilir. Özellikle Renminbi gibi alternatif para birimlerine yönelmek, BRI ve BRICS kapsamında yer alan ülkelerle daha sıkı ticaret ilişkileri kurmak, bu ülkelerle doğrudan yerel paralarla ticaret yaparak dolar bağımlılığını azaltmak düşünülebilir.
Ama Trump’un tehditini yabana atmak çok zor. İkisi arasındaki hassas dengeyi, yapılacak seçimin siyasi ve ekonomik bedellerini de hesaba katmak zorundayız.
Üretim ve teknolojide yeni hamleler temelinde finansal piyasalarda yenilikçi çözümler ve ürünler geliştirerek, Türkiye’nin kendi para birimini daha cazip hale getirmesi de önem taşıyor.
Aynı şekilde yerel tahvil piyasalarının güçlendirilmesi de dış yatırımcıların ilgisini çekecektir.
Şurası bir gerçek ki Çin’in Amerikan doları cinsinden tahvil ihraç etmesi, yalnızca bir finansal işlem olmanın ötesinde, küresel ekonomik dengeleri değiştirebilecek önemli bir stratejik hamledir. Yakindan izlemek gerekiyor.
Şayet başarıya ulaşırsa ABD, artık dolarını silah olarak kullanarak kimseyi kontrol edemeyecek veya yaptırım uygulayamayacak; bütün dünya, giderek daha az şekilde ABD Hazine politikalarının merhametine bağımlı hale gelecek.
Çin, bu süreçte muazzam net tasarrufları ve üretim üsleri sayesinde para basmadan, uluslararası finans sisteminde önemli bir aktör haline gelebilir. Bu durum, gelecekteki ekonomik ilişkileri ve güç dinamiklerini köklü bir şekilde değiştirebilir.
Çin, bu stratejik hamlesi ile Trump yönetimine “Biz bunu yapabiliriz, bu yüzden bizim için düşündüğünüz olumsuz planları dikkatlice değerlendirin” mesajı gönderiyor olabilir.
Lakin, doların uluslararası yaptırım ve ticaret işlemlerinde kullanılmasının azaltılması çabalarına Trump’in vereceğini ilan ettiği sert karşılık ne ölçüde caydırıcı olacak, bekleyelim görelim 2025’de.
26 Aralık 2024 - Batı’nın liderliği aşınıyor: Aynaya bakma vakti geldi geçiyor
22 Aralık 2024 - Konforun tuzakları, hayatın gerçek ritmi ve tavsiyeler
18 Aralık 2024 - Yeni Suriye politikası: Stratejik bir vizyon
15 Aralık 2024 - Cebelitarık’ın Afrika kıyısında: Fas’ın zenginliği, çelişkileri ve çekiciliği
13 Aralık 2024 - Suriye’de Erdoğan’ın hakkı Erdoğan’a, ama zor sorular yanıt bekliyor