20’li yaşları; kimlik arayışının sürdüğü, kişisel gelişimin ve eğitimin devam ettiği, kariyer yolculuğunun şekillenmeye başladığı, aşk sancılarının çekildiği ve pek çok önemli, bazen de acı veren deneyimin kazanıldığı yaşlar diye özetleyebiliriz.
Bu ülkede genç olmak zor hem de çok zor. 20’li yaşlar, gençlikten yetişkinliğe geçilen sancısı bol bir dönem. Kimilerine göre ergen, kimilerine göre yetişkin, kimi zaman çocuk kimi zaman karar alması gereken büyük insan.
20’li yaşları; kimlik arayışının sürdüğü, kişisel gelişimin ve eğitimin devam ettiği, kariyer yolculuğunun şekillenmeye başladığı, aşk sancılarının çekildiği ve pek çok önemli, bazen de acı veren deneyimin kazanıldığı yaşlar diye özetleyebiliriz. Bu yaşlar bilginin ve deneyimin yeterli olmamasına rağmen, hayatı şekillendiren birçok önemli kararın da alındığı bir dönem.
20’li yaşlara, aynı anda birçok zıt duygunun aynı bünyede yaşanma durumu da denilebilir. Ne olacağını bilememe kaygısı, müthiş işler başaracağım özgüveni, gerçek aşkı buldum derken, bir daha asla âşık olamayacağım korkusu, her konuda her zaman her şeyi biliyor olma durumu, hayata karşı durabilme gücünün yanı sıra bu hayatı nasıl yaşayacağım korkusu. Okumanın hayatın en zor şeyi olduğunu ve kimsenin kendisini anlamadığını düşünme hali. Ve biraz da çevresindekileri anlamakta zorlanma durumu. Ya da çok erken yaşlarda tüm ailenin yükünü sırtlanma, çocuk ve genç olmak varken mecburen büyümek zorunda kalma durumu. Yani gerçek hayat ile yüzleşme süreci.
Aslında tüm bu duygu geçişleri, küçük küçük atılan ama sonrasında büyük ve sağlam adımların ilk evreleri, hayatı daha sağlam kucaklama yolculuğunun parçaları…
Çocuğu olmayan biri olarak 22 yaşındaki sevgili yeğenim Ege Turunçoğlu ile birlikte kısa bir süreliğine aynı evi paylaşıyoruz. O Almanya’da üniversite okuyor, sınavlarına buradan çalışma kararı aldı. Benim için de çok farklı bir deneyim. Bir anlamda bir ev arkadaşım oldu diyebilirim. Ve durumdan keyif almayı, onu anlamayı, ondan bir şeyler öğrenmeyi seçiyorum. İddia etmek, kim haklı tartışmasına girmek, ben söylemiştim demek, öğretmenlik taslayan biri olmak yerine birlikte öğrenen hala yeğen olmayı tercih etmeye karar verdim. Nefes alma alanları bırakmanın yanı sıra beklentileri netleştirerek tarafsız bir alan yaratmaya çabalıyorum. Kendimi törpülemeye gayret ediyorum. Başarıyor muyum, iyi mi yapıyorum? Bilemem onu Ege’ye sormak lazım. 20’li yaşlarda olmanın yolculuğundaki taşlara bakacak olursak;
Kişisel Gelişim ve Kimlik Arayışı: Bu dönem; gençlerin kim olduklarını, ne istediklerini daha çok sorguladıkları bir dönem. Değerlerini ve hedeflerini belirlemek, yetişkinlik dünyasına da adım atmanın önemli bir parçası.
Eğitim ve Kariyer: Üniversite bitti bitecek ama kariyer yeni başlayacak derken bu dönemin en zor karar noktalarından biri de meslek seçimi. Ne de olsa bir ömür yapılacak işi seçmek öyle kolay değil. Bazı gençler ise şanslı olmuyor, 20’li yaşlara gelmeden çalışma hayatında epey yol almış oluyorlar. Ama hepsinde kaygı ortak; gelecekte bana ne getirecek?
Bağımsızlık: 20’li yaşlarda bağımsızlık önemli. Bu yaşlardaki gençler kendi başlarına karar almak, kendi başlarına yaşamak istiyor ama ülkemizde bunu hakkı ile başaran maalesef ki yok denecek kadar az.
İlişkiler ve Sosyal Bağlantılar: Arkadaşlıklar, romantik ilişkiler ve sosyal çevre bu dönemde kişiliğin oturmasında önemli. Aile ilişkileri hem önemli hem de ergenlikte farklı bir boyutta. 20’li yaşlardaki dostlar gelecekte onları ya vezir edecek ya da rezil. İşte yine önemli karar noktalarından biri.
Risk Alma ve Hata Yapma: Genç yaşlar, genellikle deneme & yanılma sürecinin yaşandığı bir zaman dilimi. İnsanlar bu yaşlarda daha fazla risk alabilir, hatalar yapabilir ve bu deneyimlerden öğrenebilir. Hata yapmak sorun değil, hatalardan ders almamak bu dönemin en büyük hatası olabilir.
Sonuçta, 20’li yaşlar değişimlerin hızlı yaşandığı bir dönem.
Birçok karar alınır ama amaçlar ve hedefler hızla değişebilir. Bu dönemde tek bir doğru yoktur, yaşanan zorluklar ve fırsatlar, kişilerin hayatları boyunca hatırlayacakları önemli öğretiler barındırır. 20’li yaşlar, bir anlamda hayatın “şekil almaya” başladığı bir zaman dilimidir.
Aile olarak bu dönemde yapacağımız en iyi şey; ona öğreneceği alanlar yaratmak, düşünmesine, öğrenmesine ve içselleştirmesine fırsat sağlamak, her zaman doğru insan olmayı öğretmek, düştüğünde sorgusuzca el uzatmak, anlatmak, konuşmak ve onu anlamak. Unutmayın, siz yol haritasını çizebilirsiniz. Ama yolun ona ne getireceğini bilemezsiniz. İyiliğin az kötülüğün çok olduğu bu dünyada yolunu düşe kalka o bulacak ve siz ne olursa olsun hep yanında olacaksınız.
Peki, siz 20’li yaşlarınıza dönmeyi, tüm hayatınızı etkileyecek kararları yeniden sorgulamayı ister misiniz?
10 Aralık 2024 - Yeniden 20’li yaşlarda olmak ister misiniz?
3 Aralık 2024 - İyilik, insanlık için yeni bir başlangıç
26 Kasım 2024 - 25 Kasım: Hep birlikte şiddete dur dediğimiz gün
19 Kasım 2024 - Ünvanların olmadığı bir dünyada, sen kimsin?
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.