Suriye’de Erdoğan’ın hakkı Erdoğan’a, ama zor sorular yanıt bekliyor

13 Aralık 2024

Dürüst olmak gerekirse Suriye ile ilgili tüm aktörler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem ülkesinden kaçan Suriyelileri kollamakta, omurgalarını dik tutmalarında, insani yardıma ulaşmalarında, hem de Esad’ın devrilmesinde en önemli rolü oynadı. Halen, PYD bölgesini saymazsak, Suriyeliler arasında en popüler ve saygı duyulan lider olduğunu söylersem abartmış olmam.

Buna karşılık milyonlarca Suriyeli sığınmacının Türkiye’de ciddi sosyal hoşnutsuzluk yarattığını, ekonomik yük oluşturduğunu, dış politika zorluklarına yol açtığını ve Erdoğan’a hatırı sayılır siyasi maliyeti olduğunu da belirtmek lazım.

Emevi Camiinde Namaz

Önümüzdeki günlerde Şam’ı ilk ziyaret edecek yabancı liderin Erdoğan olması, Emevi Camii’nde Cuma namazını kılması da kimseyi şaşırtmaz. Sembolik anlamının ötesinde Türkiye’nin Suriye’deki etkisini ve liderlik rolünü yeniden teyit eden bir mesaj niteliği taşıyabilir.

Biraz önce konuştuğum bir Suriyeli lider bu ziyaretin hemen gerçekleşmesinin çok önemli bir sembolik mesajı olacağına işaret etti.

Ancak bu ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak Türkiye’nin bölgedeki rolü ve Erdoğan’ın liderliği Suriye’nin geleceğini belirlemede kritik olmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın bugüne kadar sergilediği insani duruş ve bölgesel liderlik onu sadece Suriyeliler arasında değil, küresel arenada da dikkatle izlenen bir figür haline getiriyor. O yüzdendir ki Esad’in devrilmesi sonrasında Ankara’nin kapısı çalınıyor sürekli.

Hiç gözünü bile kırpmadan milyonlarca Suriyeliye kapıları açtı, Türkiye’de yaşamalarına, iş kurmalarına, eğitim görmelerine, sağlık ve sosyal yardım almalarına imkan tanıdı. Bu süreçte Erdoğan’ın sağladığı güvence ve destek ülke içinde ciddi sosyal gerilimleri tetiklemiş olsa da, onların geleceğe dair umutlarını hatta seçimlerde oy kaybetmesi pahasına, hep diri tuttu.
Türkiye sadece sınırlarını değil gönlünü de açarak sığınmacıların melcesi oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın sağladığı güçlü destek Arap, Türkmen isyancıların toparlanmasında ve Esad’a karşı askeri harekat yapabilecek güce ulaşmasında, Suriye muhalefetinin daha güçlü bir yapı kazanmasında belirleyici oldu.

Burada sessiz sedasız ama etkili şekilde hareket eden, Suriye politikasını kurgulayan Hakan Fidan’ın da muhalifler arasında efsane bir isim olarak anıldığını söylemeden geçemeyeceğim.

Oyun değişti

İran ve Rusya Suriye’de kendi menfaatleri için at koştururken, askeri üsler kurarken, binlerce Suriyeliyi yerinden edip katlederken, Esad’ın yanında durup onun düşmesini engellerken Türkiye tam aksi istikamette çalışıyordu.

ABD’nin Suriye politikasındaki rolü ise daha çok PYD gibi bölgedeki Kürt gruplara sağladığı askeri ve lojistik destekle şekillendi. Washington yönetimi Suriye’nin petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 70’ini ve doğal gaz kaynaklarının önemli bir kısmını (PKK’nın uzantısı olarak gördüğümüz) PYD’nin kontrolüne bırakarak Kuzey Irak’a benzer bir özerk Kürt bölgesi yaratma planlarını adım adım hayata geçirdi.

Bu durum Suriye’nin parçalanmış yapısını daha da karmaşık bir hale getirirken Türkiye’nin ve diğer muhalif grupların güvenlik kaygılarını artırdı.

İsrail’e gelince, bu harekatta kuşkusuz en karlı çıkan bölge ülkelerinden biri oldu. İran’ın gücünü kırarak ve Rusya ile pazarlık yaparak, saldırıdan bir gün önce MOSSAD başkanını Ankara’ya göndererek ustaca bir oyun kurucu rol üslendi.

Şam ele geçirildikten sonra da saniye kaybetmeden güneyden ilerleyerek önce Golan Tepeleri’nin su bakımından zengin kalan bölümünü işgal etti, sonra Şam’a 25 kilometre kalana kadar askeri yürüyüşünü durdurmadı, 300’ün üstünde hava saldırısıyla Suriye’nin askeri depolarını, uçak ve gemilerini bombalayıp ortadan kaldırdı.

Böylece Suriye’yi askeri bakımdan deyim yerindeyse tamamen sıfırladı. Ülke bugün fiilen dörde bölünmüş durumda; parçalanmış mini devletçikler artık İsrail için güvenlik riski teşkil edemez.

Şimdi sırada Irak, Suriye ve Libya kadar kolay lokma olmasa da İran var Tel Aviv için.

Bölge dışı aktörler

Avrupa Birliği çatışmalar boyunca kendi kendine konuştu, açıklamalar yaptı, insan hakları ve azınlıkların korunması şartıyla yeni yönetimle bağlantı kuracağını açıkladı, ama Suriye’de pek etkinliği olacağını kimse düşünmüyor.

Belki yeniden imar çabalarına finansman katkısı sağlaması, Avrupa Yatırım Bankası’yla EBRD’yi harekete geçirmesi beklenebilir.

İngiltere de çok konuşmadı, ama sahada çok etkin olduğunu hepimiz biliyoruz diplomatları, istihbaratçıları ve sivil toplum kuruluşları ile.

Çin’in Ortadoğu’daki İran ve Rusya destekli politikalarının darbe aldığı bir dönemde hızlı hareket ederek Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Suriye’nin yeniden imar çalışmalarına erken ve etkili bir katkı sağlaması önemli bir adım olabilir.

Çin’in bölgenin altyapı ve kalkınma projelerine yatırım yapma kabiliyeti hem ekonomik hem de diplomatik açıdan yeni ittifaklar oluşturmasını mümkün kılabilir. Bu bağlamda Çin’in erken harekete geçmesi ve somut adımlar atması yalnızca ekonomik kalkınma açısından değil Ortadoğu’da kalıcı bir aktör olarak kabul görmesi için de kritik bir rol oynayabilir.

Esad sonrası Suriye’nin geleceği şekillendirilirken PYD’ye nasıl bir rol biçileceği, İsrail’in nereye kadar uzanacağı, İran ve Suriye oyun dışına itilmiş olsa da bundan sonra nasıl hareket edeceği önem taşıyor.

Şayet duyumlarım doğruysa Erdoğan’a net bir şekilde “ya masadasın ya da menüde” mesajı da verildi ki rakip gördüğü İsrail’le böyle bir işbirliğine gidilmesi mümkün hale geldi. Nereye kadar ortak çalışır, o da tam bir muamma.

İşler daha da zorlaşıyor

Suriye’deki kaosun sona ermesi için sadece popülerlik ve saygınlık yetmiyor, şimdi işler daha da zorlaşıyor.

Hala terör listesinde gözüken HTŞ lideri Washington, Tel Aviv, Londra ve PYD doğrultusunda mı hareket edecek, parçalanmış muhalif gruplar kaynak ve iktidar paylaşımında birbirine düşecek mi, çoğu Türkiye’de yerleşik 12 milyon Suriyeli sığınmacı geri dönecek mi, ülkenin tahrip olmuş elektrik, su, yol, liman, sağlık ve diğer altyapılarını kim onaracak, kim yeniden inşa edecek, bunun parası kimden gelecek.

Katar ve diğer Arap ülkeleri elini ceplerine atarsa tabii ki Türkiye bu işi süratle ve etkin şekilde üstlenip tamamlayabilir.

PYD şayet varılan uzlaşı gereği yeni Suriye’nin kurucu ana ortaklarından biri olacaksa, hak ve menfaatleri, statüsü yeni anayasada korunacaksa, ABD ve diğer Batılı ülkeler de arkasında durmaya devam edecekse Ankara hala bu örgütü PKK’nın devamı terörist yapı olarak görmeye devam edecek mi, yoksa PKK’nın lağvedilmesi ve PYD’nin tıpkı Irak’taki Barzaniler gibi Ankara’ya dost olacağını, terör saldırılarına izin vermeyeceğini vaat etmesi karşılığında tanınacak mı meşru bir muhatap olarak? (Şunu da unutmamak lazım ki Suriyeli Kürtlerin sadece yüzde 20’si PYD şemsiyesi altında; ülkedeki tüm Kürtlerin hasım görülmemesi, tam tersine kazanılması gerekiyor).

Ankara, İsrail ile nasıl bir pazarlık yaptı, karşılığında neler alındı, verildi? Filistin davası nasıl gelişecek, iki devletli çözüm masaya geliyor mu? İran’ı marjinalize edecek, Körfez ülkeleriyle İbrahim Antlaşması’nı Riyad’ı da katacak şekilde genişletecek, 20 Ocak’tan itibaren Trump’ın da müdahil olmasıyla İsrail-Türkiye stratejik ortaklığını yeniden tesis edecek adımlar bekleniyor mu?

Gerçi çok zengin değil petrol ve doğal gaz kaynakları Irak, Katar, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerle kıyaslandığında, ama hem enerji kaynaklarının işletilmesi, dağıtımı ve ihracatı hem de yeni boru hatlarının Katar’dan Suudi ve Ürdün üzerinden Suriye ve Türkiye’ye, oradan da AB’ye uzanacak, hatta Irak’tan Suriye üstünden Akdeniz’e çıkacak boru hatları gündeme gelecek mi?

Türkiye Suriye’de İran ve Rusya’dan ayrı düştü, onların etkisiz kılınmasının yolunu açtı, peki bu Tahran ve Moskova ile ilişkilerin geleceğinde güven krizi yaratır mı?

Sorular, sorular, hepsi zorlu sorular; bunların yanıtları henüz verilmedi. Ankara bir yandan hiç küçümsenmeyecek boyutlardaki kendi iç sorunlarına çözüm üretmeye çalışırken şimdi ayrıca proaktif ve akıllı bir stratejiyle Suriye’yle ilgili çözümü hiç de kolay olmayan bir dizi soru ve soruna kendi menfaatleri doğrultusunda yanıtlar hazırlayabilecek mi?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.