Barış Müstecaplıoğlu’ndan Yaratıcılık Kodu: Hatırlamamız gereken bir beceri

19 Aralık 2024

Fantazya ve bilimkurgu romanlarıyla tanınan, Boğaziçi'li mühendis Barış Müstecaplıoğlu, 'Yaratıcılık Kodu'nda yaratıcılığın hatırlamamız gereken bir beceri olduğunu söylüyor ve yenilikçi fikirler üretmenin yollarını somut örneklerle anlatıyor.

Barış Müstecaplıoğlu

DENİZ YILMAZ

Yaşadığımız toplumda ve coğrafyada çözülmesi gereken çok fazla problem var. Bu problemlerin büyük bölümü toplum tarafından kanıksanmış, ‘hayatın gerçekleri’ olarak kabullenilmiş durumda. Yıllardır tekrarlanan basmakalıp laflarla, alışılagelmiş yaklaşımlarla çözülmeleri mümkün değil. Bir değişim olması için sıra dışı çözümlere ihtiyaç duyuyoruz. Sıra dışı çözümleri ise ancak yaratıcı zihinler bulabiliyor.
Boğaziçi’nde mühendislik okuyan, fantazya ve bilimkurgu romanlarıyla tanınan Barış Müstecaplıoğlu, yeni kitabı ‘Yaratıcılık Kodu – Yaratıcı fikirler bulabilmek için zihnimizi nasıl kodlamalıyız?’da, zihnimizde yaratıcı düşünmeyi önleyen bariyerleri kaldırmanın, olaylara ve problemlere farklı açılardan bakabilmenin, yenilikçi fikirler üretmenin yollarını somut örneklerle ve bilimsel verilerle anlatıyor, uygulamalarla pekiştiriyor.
Nedenleri ve nasılları için sizi Barış Müstecaplıoğlu’nun sınırsız düş gücüyle tanışmaya davet ediyoruz.

Gençlerin hayallerine ulaşabilmesi için

‘Yaratıcılık Kodu’ gibi bir kitap yazma fikri nereden doğdu?
Boğaziçi Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği okudum. 25 yıldır fantazya ve bilimkurgu romanları, öyküleri yazıyorum. Yıllardır okullarda ve edebiyat festivallerinde, Şanghay’da, Frankfurt’ta, Londra’da konuşmalar yapıyorum. Eş zamanlı olarak pek çok kurumsal firmada insan kaynakları ve eğitim alanında yöneticilik yaptım. Şu an büyük bir enerji grubunda İnsan Kaynakları Grup Direktörü olarak çalışmaya devam ediyorum. Bütün bu kimliklerimle tarihsel gelişimlere ve günümüze baktığımda, yaratıcılığın hayatın her alanında ne kadar önemli ve gerekli olduğunu görüyorum.

Geçen sene Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından, önemli bir projelerine yaratıcılık üzerine danışmanlık yapmak için davet edildim. TÜBİTAK’tan, üniversitelerden, Aselsan, Roketsan, Havelsan gibi savunma sanayimizin temelini oluşturan firmalardan üst düzey katılımcılara yaratıcı fikirler bulmanın yollarını anlattım. Bu eğitimleri tasarlarken yaratıcılık üzerine eskisinden de fazla düşündüm ve çalıştım. Yaratıcılık üzerine birikimlerimi herkesle paylaşmanın, bu konuda bir gündem yaratmanın, ülkemizin ve gençlerimizin geleceği için anlamlı olacağını hissettiğim için bu kitabı kaleme aldım.

Gelecekte ülkemizin küresel rekabette yer alabilmesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin hem kişisel hayallerine ulaşabilmeleri hem de daha mutlu ve refah içinde yaşayabilmeleri, yaratıcılığı ülkemizde bir kültür haline getirmemize bağlı. Bunun üzerinde konuşmak ve bunun yollarını aramak, şu an ülkece tartıştığımız pek çok konudan çok daha önemli. Aksi takdirde her geçen yıl yaratıcı toplumların eserlerine, ürünlerine, refah içinde yaşamalarına gıpta ile bakmaya ve onların yarattığı şeyleri satın almak, okumak, seyretmek için kuyruklar oluşturmaya devam edeceğiz. Dünyaya kattığımız değer, tükettiğimizin altında kaldığı sürece, kazandığından fazla harcayan herkes gibi zorluk çekeceğiz. Başkalarının gerçeğe dönüştürdüğü hayallerini, ‘hayatın gerçekleri’ olarak kabul etmekle yetineceğiz.

Hatırlamamız gereken bir beceri: Yaratıcılık

Yaratıcılık doğuştan gelen bir yetenek değil midir? Öğrenilebilir mi?
Yaratıcılık öğrenmemiz gereken bir beceriden daha çok, hatırlamamız gereken bir beceri. Çocukken neredeyse hepimizin zengin bir hayal gücü ve yaratma isteği vardır. Zamanla kültürel ve toplumsal alışkanlıklar, zihinlerimizde yaratıcı düşünmeye karşı bariyerler oluşturur. Belli bir yaştan sonra bilmemiz gereken her şeyi bildiğimizi ya da öğrenmemiz gereken her şeyi öğrendiğimizi düşünmeye başlarız. Etrafımıza keşfetme heyecanıyla bakmaktan, insanları keşfetme heyecanıyla dinlemekten, yeni şeyler denemekten uzaklaşırız. Bu özelliklerini kaybetmeyen yetişkinlerin çoğunlukta olduğu toplumlar yaşadığımız dünyayı değiştirir ve geliştirirken, bu özelliklerini kaybedenlerin çoğunlukta olduğu ülkeler, onların ürünlerini ve eserlerini almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Biz ne yazık ki şu an ikinci gruptayız. Ama işin güzel ve heyecan verici yanı, unuttuğumuz şeyleri hatırlayabiliriz, zaten bir zamanlar sahip olduğumuz bu yeteneği ve heyecanı canlandırabiliriz. Elbette bunun için gerekli olan yaklaşımları alışkanlık haline getirebilirsek.

Ne kadar farklı kaynaklardan beslenirsek o kadar farklı fikirler üretebiliriz

Yaratıcılığın ilhamla olan ilişkisi nedir?
Yaratıcılık bir şeyi yoktan var etmek değildir, beynimize yüklediğimiz verilerin, bilgilerin ve deneyimlerin yenilikçi yollarla birleştirilmesinden ya da değiştirilmesinden doğar. Çok zengin olduğunuzu ve dünyanın en gelişmiş ve en pahalı bilgisayarını satın aldığınızı hayal edin. O bilgisayarı getirip odanıza kurdunuz. Şayet içine gerekli verileri, bilgileri, yazılımları yüklemezseniz, o bilgisayar ne işinize yarar? Üzerine saksı koyabilirsiniz ya da oturabilirsiniz, dünyanın en pahalı taburesini satın almış olursunuz. Zihnimiz de bilgisayarlar gibi çalışır, yaratıcı fikirler üretebilmek için beynimize gerekli verileri, bilgileri, deneyimleri yüklememiz gerekir. Bu da okuduğumuz kitaplarla, yaptığımız gözlemlerle, algılarımızın sürekli açık olmasıyla, yaşanmışlıklarla mümkün olur. Ne kadar farklı kaynaklardan beslenirsek o kadar farklı fikirler üretebiliriz.

Hata yapmaktan korkmazlar

Yaratıcı insanların en önemli özellikleri nelerdir? Bu özellikleri kendi hayatımıza adapte etmenin yolları ve faydası var mıdır?
Yaratıcı insanların en önemli özellikleri hayata ve etraflarında olan bitenlere çoğunluktan farklı bakmaları, başkalarının sorun olarak gördüğü şeylerde fırsatlar görebilmeleridir. Ayrıca hata yapmaktan korkmazlar, defalarca yanlış yapsalar bile her yanlışlarını öğrenme fırsatı olarak değerlendirirler. Yaratmaya çalıştıkları şeylerin peşinden azimle giderler, defalarca başarısızlığa uğrasalar bile pes etmezler. Bunlar sadece özel insanların sahip olabileceği beceriler gibi görünebilir, gözümüzde büyüyebilir, ama aslında öyle değil. Bu alışkanlıkları kazanmanın yolları var.

Bu kitapta sadece yaratıcı insanların özelliklerini anlatmıyorum, bu özellikleri kazanmak için neler yapabileceğimizi de anlatıyorum. Deha seviyesinde yaratıcılık doğuştan gelen bir potansiyel gerektirir ama doğru adımları atarsak, doğru yaklaşımları sergilersek hepimiz yaratıcılığımızı şu an olduğumuzdan daha iyi bir seviyeye getirebiliriz. Bu da hangi alanda çalışıyorsak çalışalım fark yaratmamıza ve fark edilmemize yardımcı olur.

Hepimiz bu hayatta fark edilmek istiyoruz. Bir işe başvuruyoruz, ama o işe sadece biz başvurmuyoruz, binlerce insan başvuruyor. Binlerce insan arasından bizi fark etsinler, bizi seçsinler istiyoruz. Bir şirket kuruyoruz, ama aynı ürünü ya da benzerini üreten sayısız şirket daha var, müşteriler onca şirket arasından bizi fark etsin, bizim ürünümüzü tercih etsin istiyoruz. Bir kitap yazıyoruz, film çekiyoruz, resim yapıyoruz, bugüne kadar yazılmış yüz binlerce kitap, çekilmiş on binlerce film, yapılmış sayısız resim arasından fark edilmek, değer görmek istiyoruz. Peki şayet diğerlerinden bir farkımız yoksa, insanlar bizi nasıl fark etsinler, neden tercih etsinler? Bu kişisel hayatımız için de geçerli toplumsal boyutta da geçerli. Fark edilmek için önce fark yaratmak gerekiyor. Fark yaratmak için de yaratıcı düşünebilmek, sıra dışı fikirler üretebilmek şart.

Zihni yaratıcılıkla kodlanmış insanlar

Yaratıcılık sadece resim, müzik, edebiyat gibi sanat dallarıyla ilgili değil midir? Bir mühendis veya beyaz yakalı çalışanın ne kadar işine yarayabilir?
Bunu bir örnekle anlatayım. Cırt cırt bantları bilirsiniz. Çoğumuzun evinde kullandığı bir ürün, onları duvara tablo asmakta da kullanıyoruz, ayakkabı bağcığı yerine de kullanıyoruz. Ama aynı zamanda NASA tarafından astronotların uzaya çıkıp uyduları tamir ederken kullandıkları aletleri kıyafetlerine takmaları için de kullanılıyor. Bu kadar geniş bir kullanım alanı olan cırt cırt bantlar, 1941 yılında İsviçreli bir mühendisin köpeğiyle çalılıktan geçerken yaptığı bir keşifle hayatımıza giriyor. George de Mestral, köpeğiyle o çalılıktan geçtikten sonra, köpeğin tüylerine takılan bazı tuhaf bitkileri temizlemekte çok zorlanıyor. Zihni yaratıcılıkla kodlanmayan bir kişi böyle bir durumla karşılaştığında beyninde oluşan düşünce, “O çalılıktan bir daha köpeğimle geçmemeliyim” olur. Zihni yaratıcılıkla kodlanmış olan George de Mestral ise anlama ve öğrenme heyecanıyla bu olayı incelemeye ve üzerinde düşünmeye başlıyor. Köpeğin tüylerine takılan bitkileri büyüteçle inceleyince küçük kanca biçimli uçları sayesinde hayvanın tüylerine bu kadar sıkı tutunduklarını keşfediyor. Zihninde yaratıcılık kodu işlemeye devam ediyor ve bu keşfi başka bir alanda nasıl faydalı bir şekilde kullanabileceğini düşünmeye başlıyor. Kitapta anlattığım adımları teker teker izleyerek bugün dünyaca popüler bir ürün olan cırt cırt bantları yaratıyor.

Yaratıcı bir zihin daha önce var olmayan bir ürünü de daha önce var olmayan fantastik bir dünyayı da benzer zihinsel süreçlerle kurguluyor. Ardından zihnindeki fikri benzer adımları atarak somutlaştırıyor, hayata geçiriyor. Bunu örneklerle göstermek için ‘Yaratıcılık Kodu’ndaki her bölümün başına fantastik ya da bilimkurgu türünde bir eserimden bir alıntıyla başlıyorum. Ardından benzer bir fikrin savunma sanayisinden tıp alanına, ulaşım teknolojilerinden sinemaya kadar pek çok farklı alanda nasıl uygulandığını anlatarak benzerlikleri gösteriyorum. Böylece hangi alanda çalışırsanız çalışın, yaratıcılık kodundan nasıl faydalanabileceğinizi görebilirsiniz.

‘İyi’ fantazya ve bilim kurgu okumanın önemi

Çocuklarımıza yaratıcı ve farklı düşünmenin yollarını nasıl öğretebiliriz?
Daha önce de vurguladığım gibi çocuklara bunu öğretmekten daha çok bunu unutmamalarına yardımcı olmak gerekiyor. Üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü eğitim sistemimizde çocuklarımızın zihinleri hata yapmaktan korkmaya alışıyor. Mevcut sistemimiz yaratıcı insanlar değil, verimli işçiler yetiştirmeye odaklı bir sistem. Verimlilik de değerli bir beceri ama gelecekte hem bireysel hem de toplumsal ölçekte öne çıkabilmek, işçi zihinleri yaratıcı zihinlere dönüştürmek için eğitim sistemimizde önemli değişiklikler yapılması gerek. Bu konudaki önerilerimi ‘Yaratıcılık Kodu’nda detaylarıyla paylaşıyorum, yetkili kişilere ulaşması için de elimden geleni yapacağım.

Şu an için yapabileceğimiz şeyler onları ‘iyi’ fantazya ve bilim kurgu eserleri okumaya, hayal güçlerini zenginleştirecek eylemlere, sanata yönlendirmek. En önemlisi de çocuklarımızın yaratıcılığını korumak ve geliştirmek için onlarla oynayacağımız oyunları etkin şekilde kullanabiliriz.

Kitapta kendi çocuğumla oynadığım oyunlar dahil olmak üzere yaratıcılığı geliştirecek çok sayıda oyun önerisi paylaştım. Bu oyunlar onların zihinlerini yaratıcılık bariyerlerinden koruyabilir. Mutlu ve huzurlu bir toplum için, çocuklarımıza sıra dışı düşünmenin yollarını öğretirken, empati, şefkat, etik değerler gibi nitelikler de kazandırmak önemlidir. Yoksa ortaya koyacakları yaratıcılık, kendilerine ve çevrelerine güzellik getirmek yerine yıkıma sebep olabilir. Yaratıcılık tek başına iyi ya da kötü bir yetenek değildir, çok zararlı amaçlar için de kullanılabilir. Bu nedenle kitabımda yaratıcılığın etik değerlerle ilişkisini anlatmaya da özel bir bölüm ayırdım.

Yaratıcılık mutlaka büyük işler için gerekmez

Yaratıcı insanların tembel olduklarına dair bir görüş var. Bu görüşün haklılık payı var mıdır?
Hayalperest olmakla yaratıcı olmak birbirine karıştırılıyor. Hayal kurarken eylemsiz kalabiliriz ama yaratıcılık uzun bir zamana yayılan azimli bir çalışma gerektirir. Wright kardeşlerin uçak fikrini hayata geçirmeleri çocukluklarından başlayan bir süreç ve bu konuda ciddiyetle çalışmaya başlamalarından sonra onlarca yıl sürmüş. Gerçekten yaratıcı insanlar hem o fikirleri bulabilmek hem de hayata geçirebilmek için yoğun çalışırlar. Daha önce var olmayan bir ürünü, sıra dışı bir eseri yaratmanın keyfi tüm bu çabaya değer. Yaratıcılık mutlaka büyük işler için gerekmez, daha önce bir türlü çözemediğimiz özel hayatımızdaki bir soruna yaratıcı bir çözüm bulabilmek, çalıştığımız işyerinde hayal ettiğimiz terfiyi alabilmek de sıra dışı yaklaşımlar gerektirir. Okullarda yaratıcı çocuklar bazen rutin eğitim süreçlerinden sıkılabilir, bu yüzden tembel damgası yiyebilirler. Bu da hem öğretmenlerin hem de ebeveynlerin zihinlerindeki yaratıcılık bariyerlerini yıkmalarını, çocuklara farklı bir gözle bakmalarını gerektiriyor.

Kuvöz fikrinin bulunması yaratıcılık kodunun tüm unsurlarını içeriyor

Yapay zekânın gittikçe önem kazandığı bir dünyada yaratıcılığın önemi nedir?
2023 yılında 52 ülkeden devlet başkanlarının, ekonomi bakanlarının, akademisyenlerin ve dünyanın dev şirketlerinden 600 CEO’nun katıldığı Dünya Ekonomik Forumu’nda yapılan ankete göre, önümüzdeki yıllarda yeteneklerde aranan en önemli beceri yaratıcılık olacak. Yapay zekâ rutin işleri devralacak, belki uzun vadede yaratıcılık konusunda da insanla rekabete girecek. Ama uzunca bir süre daha yaratıcılık gerektiren konularda insanın potansiyeli çok daha yüksek. Yaratıcılığımızı geliştirmezsek, her gün aynı işi aynı şekilde yapıyorsak, yapay zekanın bizim yerimizi alması çok daha hızlı ve kolay olacak.

Yaratıcılık sadece ürün ya da eser geliştirirken değil dünyayı şekillendirmek için de kritik bir beceri. Sosyoekonomik düzenlerin ya da siyasi sistemlerin ‘hayatın gerçekleri’ olduğunu ve ne yaparsak yapalım asla değişmeyeceğini düşünmek insanlık tarihine aykırıdır. Geçmişte ‘hayatın gerçekleri’ denilen sistemler, yaşam biçimleri, sosyokültürel kabullenmeler günümüze gelene kadar nasıl defalarca köklü değişimler geçirdiyse, ‘bugünün gerçekleri’ de değişebilir. Zihnimizde bu tür değişimlerin imkânsız olduğunu söyleyen kabullenmeleri yıkmakla başlamalı ve yerlerini yaratıcılık kodu ile doldurmalıyız. Bir örnek vermek gerekirse, eskiden erken doğan çocukların ölmesi kaçınılmaz görünüyordu, bu hayatın bir gerçeği olarak kabul ediliyordu. Ama kitabımda detaylarıyla anlattığım gerçek bir öyküde göreceğiniz gibi, yaratıcı insanların azimli çalışmalarıyla kuvöz fikri ortaya çıktı, yaygınlaştı ve bugün erken doğum yüzünden çocukların ölmesini kimse hayatın gerçeği olarak kabul etmiyor. Kuvöz fikrinin bulunması ve hayata geçirilmesi süreci, hem çok ilginç bir öykü hem de yaratıcılık kodunun neredeyse tüm unsurlarını içeriyor.

En başta söylediğimi en sonda tekrarlamak istiyorum: Yaratıcılık birkaç cümleyle anlatılabilecek kadar basit bir konu değil ama sadece seçilmiş insanların ve toplumların tekelinde olan bir yetkinlik de değil.

‘Yaratıcılık Kodu’nda ülkemizin ve gençlerimizin geleceği için kritik önem taşıyan bu konuyu tüm boyutlarıyla ve örnekleriyle anlatmayı hedefledim. Kitabı okuyup okumamalarından bağımsız olarak, herkesin ülkemizde yaratıcılığı bir kültür haline getirmek için elinden geleni yapması, bu konuyu gündeme taşıması gerekiyor. Yaratıcı toplumların daha da gerisinde kalmadan, bu konuda hep birlikte bir seferberlik başlatmamız, ülkemizin ve gençlerimizin geleceği için şu an gündemimizi meşgul eden pek çok şeyden çok daha önemli.

 

Yaratıcılık Kodu –
Yaratıcı fikirler bulabilmek için zihnimizi nasıl kodlamalıyız?
Barış Müstecaplıoğlu
Doğan Kitap – Ceo Plus, 2024
216 sayfa.

  • 1

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.