Eski Türkiye’de yılbaşı yaklaşırken herkesin biraz çocuklaşmaya hakkı vardı. bir anlamda geride bırakılacak yılın çalışmalarının, yorulmalarının karşılığında bir gece de olsa biraz dinlenme, biraz kendini serbest bırakmanın karşılıklı anlayışla karşılandığı güzel günlerdi aralık ayının son günleri.
Artık çok eskide kalmış ve bir daha hiç gelmeyecekmiş gibi olan o günleri ben bile nostaljiyle hatırlıyorum.
yılbaşı gecesi hangi sanatçının ekrana çıkacağı ve geleneksel göbek dansını kimin yapacağı neredeyse toplumsal bir diyaloga dönüşürdü.
her aile yılbaşı gecesi PTT (pijama terlik ve televizyon) yaparken kendi bütçesine göre ne yiyip ne içeceğini planlar ve bu konuda tatlı da bir koşuşturma olurdu.
eğlenmenin, mutlu olmanın neredeyse ayıp ve yasak sayıldığı yeni Türkiye öncesi günlerde sokaklar da mutluluğu göstermek için süslenir ve parıldardı.
içimde hala sıcaklığını hissettiğim o güzel günleri hatırlarken şimdi düşünüyorum da, sizi bilmem ama ben son yıllarda hiçbir yılbaşına şöyle alabildiğince rahat, kaygısız ve umut dolu girebildiğimi ne yazık ki hatırlamıyorum.
bu geleneksel yılbaşı mutsuzluğum sonunda öyle bir hal aldı ki Ankara’daki dar çevrelerinde yaşamakta olan güç sahipleri bizi artık özellikle mutsuz etmek mi istiyor acaba diye bile düşünmeye başladım.
mantıken olmaması gereken bu mutsuzluğu yaygınlaştırma arzusu acaba benim ülkemde de mi var kuşkuuyum artık.
Atatürk’ün kurduğu cumhuriyette son yıllara kadar her kuşak bir öncekinden daha iyi koşullarda yaşadı. Yani çocuklar kendi anne babalarından, anne ve babalar da kendi anne babalarından daha iyi hayat sürebildi. başka hiçbir başarısı olmasa da cumhuriyetin büyük başarısıdır bu.
şimdi bu kimseye sürpriz gelmeyecektir, ama ülkemizde çocuklarımızın ve torunlarımızın bizlerden daha kötü yaşam sürmesi ihtimali ne yazık ki artık var.
bu umudun ölümü anlamına gelir.
Eskiden yılbaşı günlerinde geleceğe umutla bakabiliyorduk.
şimdi umudu yaşatan var mıdır, bilmiyorum ama en azından benim çevremde yok. Özelikle ülkenin bilgili, birikimli meslekli insanlarında karamsarlık daha yaygın.
Beyaz türklüğün bu ülkenin omuriliğini oluşturduğunu anlayamayanlar veya anlamak istemeyenler bizleri yaşayan ölülere dönüştürme yolunda başarıyla yürüyor.
Benim ruhsal durumum bir süredir böyle, ama bu yılbaşına özellikle daha bir karamsar gireceğim.
herkesin çok sevindiği Suriye’de olan bitenler beni gerçekten çok endişelendiriyor.
bunun nedeni şu aşamada burada kısa açıklanabilecek bir şey değil.
endişemin gerekçesini pazartesi yayınlamayı umduğum bir yazıda gerekçeleriyle açıklayacağım. okuyunca bana hak verip vermeme kararı sizlere kalmış.
yazı için pazartesiyi beklemem benim eski Türkiye’ye ait naif duygularımla bağlantılı.
bu ortamda bile hafta sonlarında insanların güzel, mutlu yazılara muhatap olması gerektiğini düşünebiliyorum çünkü hala.