Çılgın kalabalıktan uzakta: Dünyanın en ücra adasında iş var
İnsanlar 100 bin yıldan uzun bir süredir ayakkabı giyiyor olabilir. Neandertaller gibi başka homininlerin de yaşadıkları dönemde ayakkabı giymiş olabileceği düşünülüyor. Bu görüşün ortaya çıkmasında Güney Afrika'da sıra dışı bir şekilde korunmuş ayak izlerinin keşfinin payı büyük.
Bilinen en eski ayakkabı örnekleri, Oregon’daki Fort Rock mağarasında bulunan ve 9200 ila 10 bin 500 yıllık olduğu düşünülen sandaletler. Daha yakın tarihli örnekler arasında ise Ermenistan’daki Areni-1 mağarasında bulunan ve M.Ö. 3377 ila 3627 yıllık bir ayakkabı bulunuyor. Ancak araştırmacılar çok daha eski ayakkabı izlerine rastlamış olabilir.
Nelson Mandela Üniversitesi’nden Charles Helm ve ekibi, Güney Afrika’nın güney kıyısında çok iyi korunmuş ayak izlerinin bulunduğu üç alanı inceledi. Alanlardan biri Garden Route Ulusal Parkı’ndaki Kleinkrantz’daydı. Helm’in ekibi orada 55 cm genişliğinde bir kaya parçası buldu.
Kayanın üzerinde en az iki adet iyi korunmuş ayak izi bulundu. Ne var ki bu ayak izlerinin kenarları son derece düzgün şekilliydi ve ayak parmakları gibi detaylar da yoktu. Bu da ekibe izi bırakan kişilerin ayakkabılı olduğunu düşündürdü. Hatta ayak izlerinden birinde ayakkabı tabanına kayışların bağlandığı yer olabilecek üç küçük deliğe rastlandı.
Ekibin iz bulduğu ikinci yer ise Addo Fil Ulusal Parkı’ydı. Biri kısmen olmak üzere dört ayak izine rastlandı. Goukamma Doğa Koruma Alanı’ndaki kaya parçasını da inceleyen ekip, burada kenarları düzgün şekilli üç şekle rastladı.
“Bu konuda kesin kanıtlarımız olduğunu iddia etmiyoruz” diyen Helm, bundan emin olmanın zor olduğunu habul ediyor. Normalde insanların ayak izleri, ayak kemeri ve ayak parmaklarının bıraktığı ayrıntılar ile tespit ediliyor. Ancak homininler ayakkabı giydiyse bu ayrıntıları yakalamak mümkün değil.
Ekip yine de pes etmeyerek araştırmalarını desteklemek amacıyla ülkenin yerli halklarından San’ın giydiği örneklere dayanarak kendi basit sandaletlerini yaptı. Ayakkabının tabanını oluşturmak için iki kat sığır derisini birbirine yapıştıran ekip, ardından deriye üç delik açarak kayışları oturtabilmek için inek derisinden yapılmış bağcıkları geçirdi.
Araştırmacılardan biri kendi yaptıkları sandaleti giyerek ıslak kumun üzerinde yürüdü ve Kleinkrantz’dakine benzer bir ayak izi bıraktı. Yani ne ayak parmağı ne de kavis izi bırakmıştı. Kayışların takıldığı yerde de üç küçük çukur vardı.
Öte yandan izlerin ne zamana ait olduğuna dair de bazı belirsizlikler bulunuyor. Kleinkrantz yakınındaki kayaların 79 bin ila 148 bin yıllık olduğu düşünülürken Goukamma’dakiler 73 bin ila 136 bin yıllık olabilir.
Tübingen Üniversitesi’nden Jeremy Duveau, çalışmanın yazarlarının dürüstlüğünü överek, “Ayak izlerinin ayakkabılı insanlar tarafından yapıldığını iddia etmiyorlar. Bunun bir olasılık olduğunu ve henüz net bir şeyin olmadığını söylüyorlar” dedi.
Tarih öncesi ayakkabılara şimdiye kadar rastlamamamızın sebebi deri gibi yumuşak malzemelerden yapılmış olmaları olabilir. Helm bu konuda, “Ayakkabı ve pabuç yapımında kullanılmış olan eşyalar neredeyse kesin bir şekilde yok olurdu” sözlerini dile getiriyor.
Araştırmacıların ayakkabı ile yapılmış gibi görünen ayak izlerine rastladığı başka yerler de var. 2021 yılında yapılan bir çalışmada o zamanlar Cantabria Üniversitesi’nde çalışan Lysianna Ledoux öncülüğündeki araştırmacılar, Fransa’nın güneybatısındaki Cussac mağarasında belirgin ayak izleri tespit etti. O ayak izleri 28 bin ila 31 bin yıl öncesine aitti.
2021 yılında yapılan bir başka çalışmada ise Yunanistan’daki Theopetra mağarasında 135 bin yıllık kayaların yakınında benzer ayak izlerine rastlanmıştı. Eğer bu izler de yaklaşık o dönemlere aitse ayakkabılı Neandertellar’den söz etmemiz mümkün olabilir.
Uzun lafın kısası araştırmacılar insanların kullandıkları aletleri inceleyerek ayakkabı ve genel olarak giysi yapımında gereken ekipmanın ne zaman ortaya çıktığını bulmaya çalışıyor. Helm, verilerin hem zaman hem de mekan açısından çok dağıldığını belirterek, tarih öncesi insanların ayakkabı alışkanlıklarını anlamanın şu anda mümkün olmadığını söylüyor. Emin olunan tek şey ayakkabıya dair kanıtların son 140 bin yılla sınırlı olduğu. Helm, “Bundan daha geriye gidebileceğimizi sanmıyorum” diyor.