Canı isteyen yapay zekayla görüntü ve ses üretip sosyal medyada dolandırıcılık yapıyor, sosyal medya şirketleri engellemiyor
10'ca Bilim Arasından'da bu hafta 'Yapay zeka balon mu çıktı' sorusu var. Herkes bir telaş yapay zekaya yatırıma koştu ama hala ortada kazanılan bir para yok. Bazı bankalara göre iki yılda 60 milyar dolar harcanacak ama 20 milyar dolar gelir olacak.
4 Ağustos’tan merhaba. Son birkaç haftadır söze nasıl başlayacağımı düşünürken zorlanmıyorum. Çünkü Türkiye’de de dünyada da gündem durulmuyor. Bu hafta da hiç kolay geçmedi. Bir yanda sokak hayvanları yasası, diğer yanda Hamas lideri İsmail Haniye’ye düzenlenen suikast ve yine mi savaş tamtamları çalıyor derken üstüne bir de filmlere taş çıkaracak bir esir takası Türkiye’nin kalbinde, Ankara’da gerçekleşti. Bilim dünyası da bu hafta dolu doluydu, özellikle de unutkanlık konusunda.
Mesela neden çocukluğumuzda dinlediğimiz şarkıları aradan yıllar geçse bile unutmayız hiç düşündünüz mü? Melodisini bir kere duymanız yeterlidir, sözler ağzınızdan fark etmeden dökülüverir. İşte bunun bilimsel karşılığı bu haberde. Alzheimer hem hasta hem de yakınları için zor bir hastalık. Erken teşhis kanserde ne kadar önemliyse Alzheimer’da da bir o kadar önemli. Kan testleri ise diğer tüm teşhis yöntemlerinden daha etkili.
ABD’de geçen hafta yapılan uluslararası Alzheimer konferansından önemli haberler: İşlenmiş et beyne zarar veriyor! 14 risk faktörünü ortadan kaldırarak demans vakaları yüzde 45 azaltılabilir. İşte tüm bu detayları Özgür Gökmen Çelenk, Prof. Dr. Esen Saka Topçuoğlu ile konuştu.
Biraz da sosyolojik meselelere girelim. Erkeklerin neden aldattığı konusunda az çok bir fikrimiz var. Peki ya kadınlar? Kadınlar neden aldatır? Bu sorunun cevabı da burada.
Ha bu arada önümüzdeki günlerde yıldızlara bakmayı unutmayın, meteor yağmurlarıyla geceleriniz aydınlanacak. Şimdi de gününüzü birbirinden ilginç bilim ve teknoloji haberleriyle aydınlatalım!
Ya gerçekten Matrix’teki gibi bir simülasyonun içine sıkışıp kaldıysak? Bize kırmızı ya da mavi hap vererek gerçekleri görme şansı tanıyacak bir Morpheus’umuz da yok. Öyleyse bir bilgisayarın içinde yaşayıp yaşamadığımızı kesin olarak nasıl anlayabiliriz? İşte eski bir NASA fizikçisi olan Thomas Campbell bu sorunun peşine düştü. Yıllarca bu konunun üstüne eğilen Campbell, birçok deney yaptı, dünyanın bir video oyunu gibi işleyip işlemediğini tespit etmeye çalıştı. Çalışmalarını finanse etmek için de Bilim ve Bilincin Birleşimi Merkezi (CUSAC) adında bir vakıf kurdu.
Campbell’in deneylerinden birinin ışığın ve maddenin hem dalga hem de parçacık gibi davrandığını gösteren meşhur çift yarık deneyinin bir benzeri olduğunu söyleyebiliriz. Bu deneye göre gözlemciyi sahneden çıkardığımızda kaydedilen bilgi aslında hiç var olmuyor. Yani oyuncu olmazsa etrafımızdaki evren de olmaz.
Eski NASA fizikçisinin teorisi, İsveçli filozof Nick Bostrom’un 2003’te ortaya attığı fikirden biraz farklı bir yaklaşıma sahip. Bostrom teknolojik olarak yeterince ilerlersek atalarımızın bir simülasyonunu yaratabileceğimizi ve o simülasyonların da teknolojik olarak çok ilerlediğinde kendi atalarının bir simülasyonunu çıkarabileceğini öne sürüyor. Yani kendimizi bir simülasyon döngüsünün içinde bulmamız söz konusu.
Oysa Campbell, bilincin simülasyonun bir ürünü olmadığını, aksine gerçekliğin temel parçası olduğunu savunuyor. Şimdi California Eyaleti Politeknik Üniversitesi’nden (CalPoly) bilim insanları Campbell’in teorisini test ettikleri ilk deneylere başladı. Deneylerin geri kalanını da buradan inceleyebilirsiniz. Bu arada bu yazıyı yazarken aklıma geçen yıl ekim ayındaki yayına aldığımız bülten geldi. Orada da simülasyonda yaşadığımıza işaret eden yeni bir fizik yasası bulunmuştu. Meraklısına onun da linkini buraya bırakıyorum.
OpenAI’ın piyasaya sürdüğü yapay zeka destekli sohbet robotu ChatGPT öyle büyük bir ses getirdi ki diğer şirketlerin de bu başarıdan ağzı sulanmaya başladı. Google zaten bu alanda çalışmalar yapan bir şirketti ama ChatGPT’den sonra çalışmalarına daha da hız kazandırdı, Microsoft zaten OpenAI’ın yatırımcılarından biri oldu, Elon Musk kendi yapay zekası Grok’u piyasaya sürdü, etrafımız ChatGPT benzeri sohbet robotlarıyla doldu.
Tabii bunlara yatırım yapan, sermayelerini sağlayan şirketler de cabası. Bizler artık yalnız değiliz, konuşacak ya da yardım isteyecek birine sahip değilsek imdadımıza bu sohbet robotları yetişiyor. Peki ama paralarını bu sektöre emanet eden şirketlerin bundan kazancı ne? The Washington Post’un haberine göre büyük teknoloji şirketleri yapay zekanın çok büyük bir balona dönüşebileceği konusunda kırmızı alarm vermeye başladı.
Google’ın iki hafta önce salı günü düzenlenen toplantısına katılan analistler, şirketin yılın üç aylık çeyreğinde yapay zekaya yaptığı 12 milyar dolarlık yatırımın karşılığının ne zaman alınmaya başlayacağını sorguladı örneğin.
Son haftalarda Goldman Sachs, Barclays gibi büyük Wall Street bankaları ile Sequoia Capital gibi risk sermayedarları yapay zeka teknolojisinin milyarlarca dolarlık yatırıma değecek türden para getirmeyeceğini öne sürmeye başladı.
Google, Microsoft ve Nvidia gibi büyük yapay zeka şirketlerinin hisse senetlerinin fiyatı bu yıl büyük ölçüde artarken analistlere göre teknolojinin kendisi henüz yatırımcı şirketlere istenilen kazancı getirmiyor.
Goldman Sachs’ın kıdemli hisse senedi analistlerinden Jim Covello “Dünyanın kullanmadığı ya da kullanmaya hazır olmadığı şeylerin üstüne fazla düşmenin sonu kötü olur” diyor.
Oysa bir yıl öncesine kadar Goldman Sachs yapay zekanın dünya genelinde 300 milyon işi otomatik hale getireceğini ve önümüzdeki 10 yılda küresel ekonomik çıktıyı yüzde yedi oranında artırabileceğini söylüyordu.
Teknoloji şirketleri yapay zekanın internet ve cep telefonları gibi modern hayatta bir devrim yaratacağı konusunda ısrarcı ki bazı açılardan gerçekten de hayatımızı değiştiren bir yanı da oldu. Ancak Barclays ise Wall Street analistlerinin çizdiği tabloyu şöyle özetliyor: Büyük teknoloji şirketleri 2026 yılına kadar yapay zeka modelleri için yaklaşık 60 milyar dolar harcayacak ancak o zamana kadar yapay zekadan yılda yalnızca 20 milyar dolar gelir elde edecek.
Google CEO’su Sundar Pichai, yapay zeka ürünlerinin gelişip daha kullanışlı hale gelmesinin zaman alacağını ve yüksek maliyetini kabul ediyor. Ancak Pichai’ye göre yapay zekanın yarattığı etki yavaşlasa bile şirketin şimdiye akdar kullandığı veri merkezleri ve çipler başka alanlarda kullanılabilir.
Pichai’nin sözleri aynen şöyle: “Bizim için yetersiz yatırım yapma ihtimali, aşırı yatırım yapma ihtimalinden çok daha riskli.”
Yalnız bu veri merkezlerinin çalışabilmesi için enerjiye ihtiyaç olduğunu da unutmamak gerekiyor. Pichai’nin dediği gibi yapay zeka balonu patlarsa veri merkezlerini başka şeyler için kullanacak olan şirketlerin bizi bekleyen enerji sorununa da bir çözüm bulması gerekecek.
Artık insanlar yüz yüze tanışmaktan ziyade dijital uygulamalar üstünden birbiriyle iletişime geçiyor. Türkiye’de de bunun adresi genelde Bumble ve Hinge gibi uygulamalar oluyor. Eğer siz de bu uygulamaların kullanıcılarıysanız bir uyarı yapalım: Belçika’daki KU Leuven Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre, Badoo, Bumble, Grindr, happn, Hinge ve Hily uygulamalarındaki güvenlik açığı yüzünden kullanıcıların konumlarını iki metreye kadar tespit etmek mümkün hale geliyor. Bu uygulamaların hiçbiri kullanıcıların tam adreslerini içermiyor ama filtrelerinden biri de kullanıcılar arasındaki mesafeyi göstermeleri. Şimdi stalkerların nasıl hareket ettiğine daha detaylıca bakalım:
Araştırmacılar çalışmayı yürütürken “kehanet trilaterasyonu” denen yeni bir teknik kullandı. Normalde trilaterasyon GPS gibi sistemlerde ulaşmak istediğimiz konumu belirlemek için kullanılır. Çalışma şekli de şöyledir: Uydular gibi referans noktalarından aldığı bilgilerle mesafeyi belirleyerek daireler oluşturur. Bu dairelerin kesiştiği nokta ulaşmak istediğimiz yeri gösterir. Kehanet trilaterasyonu biraz daha farklı. Burada stalkerımız ulaşmak istediği kişinin konumunu belirlemek için uydu görüntülerini kullanmıyor. Önce hedefteki kişinin profilinde gördüğü konuma bakarak bir tahmin yapıyor. Sonra da hedefinin artık yakınlarda olmadığını gösterene kadar üç farklı yönde hareket ediyor. Bu üç yönün dairelerini çıkarak kesişme noktalarından konumu çıkarabiliyor.
Ama içinizi rahatlatacak bir bilgi daha verelim: Bu uygulamalar artık mesafe filtrelerinin çalışma şeklini değiştirerek kehanet trilaterayonu yöntemine karşı savunmasız değiller çünkü yazılımcılar mesafe belirtecini daha belirsiz hale getirdi. Siz yine de konum bilgilerinizi böyle uygulamalarla paylaşırken dikkat edin.
👉Florida merkezli Star Catcher Industries girişimi, uzaydaki uydulara enerji sağlayacak uydu ağı oluşturmak için 12,25 milyon dolarlık başlangıç fonunun sahibi oldu. Şirketin amacı alçak dünya yörüngesine uydularını yerleştirerek güneş enerjisi toplamak ve bu enerjiyi diğer uydulara aktarmak. Şirket ilk uydusunu gelecek yıl fırlatmayı amaçlıyor. Star Catcher’a göre 2030 yılına kadar yörüngede yaklaşık 50 bin uydu olacak, dolayısıyla bu alan yatırımlar için umut vadediyor.
👉Fizikçiler 2016 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yapılan bir deneyde helyum çekirdeklerinin antimadde versiyonlarını tespit etmişti. Kafalarını kurcalayan şey bu antimaddelerin miktarıydı çünkü sayıları, parçacık fiziğinin öngördüğünden çok daha fazlaydı. Normalde antihelyum-4’ü oluşturmak için çok sayıda antiproton ve antinötronun olacağı özel ve nadir koşulların oluşturulması gerekiyor. Oysa uzay istasyonunda görülen durumda her iki ila üç antihelyum-3’e karşılık bir antihelyum-4 ortaya çıkıyordu. Physical Review D’de yayınlanan çalışmaya göre fizikçiler bu gözlemlerini ateş topu denen farazi nesnelerle açıklıyor. Uzayın antimaddelerle dolu bölgeleri olan ateş topları, neredeyse ışık hızında genişleyerek çevrelerine antiproton, antinötron ve antihelyum salıyor. Dolayısıyla araştırmacılar uzay istasyonunda yaşanan durumun ateş toplarından kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyor.
👉Gabon’da çalışan bir grup bilim insanı kayaların içlerinde 2,1 milyar yıl önce karmaşık yapıdaki canlı yaşamına uygun çevresel koşulları sağlayan kanıtlara rastladı. Bu da dünyadaki karmaşık yaşamın sandığımızdan 1,5 milyar yıl önce başlamış olabileceği anlamına geliyor. Çünkü çoğu bilim insanı karmaşık yapıdaki canlı yaşamının yaklaşık 635 milyon yıl önce başladığını düşünüyor. Araştırmacılar kayadaki yüksek oksijen ve fosfor seviyesinin volkanik faaliyet sonucu oluştuğuna inanıyor. İki kıta levhasının su altındaki çarpışması sırasında oluşan bu oksijen ve fosfor, suyun bir bölümünü keserek besin açısından zengin sığ bir iç deniz yaratmış olabilir. Böyle korunaklı bir ortam fotosenteze izin verecek koşullara sahip olduğu için suda büyük miktarda oksijen birikmiş olabilir. Ancak organizmaların bu alanda mahsur kalması sonlarının gelmiş olmasının da bir sebebi olabilir çünkü bu yüzden dünyanın geri kalanına yayılamadılar.
👉Google arama motorunu yapay zeka destekli hale getirdi, sohbet robotu geliştiren şirketlerden bazıları da arama motoru işine atıldı. OpenAI bundan eksik kalır mı sanıyorsunuz? Karşınızda SearchGPT! OpenAI’ın deyimiyle “şirketin yapay zeka modellerinin gücünü internetteki bilgilerle birleştirerek daha açık ve ilgili kaynaklarla hızlı ve zamanında yanıtlar vermek” için tasarlandı. Tabii daha prototip, bazı hatalar yapıyor. Mesela festivallerin tarihlerini karıştırmış, yani şu anda sadece SearchGPT’nin verdiği tarihlere güvenerek bir festivale gitmeye kalkarsanız kovboy filmlerindeki gibi sadece tozun havaya kalktığı bir ortamla karşılaşmanız muhtemel.
We’re testing SearchGPT, a temporary prototype of new AI search features that give you fast and timely answers with clear and relevant sources.
We’re launching with a small group of users for feedback and plan to integrate the experience into ChatGPT. https://t.co/dRRnxXVlGh pic.twitter.com/iQpADXmllH
— OpenAI (@OpenAI) July 25, 2024
🔴Yine de şirketlerin bu alana yeni eğilmeye başladığını unutmayalım. Birkaç ay ya da yıl içinde büyük bir gelişim gösterirlerse içerik üreticileri olarak hepimizi mezara gömebilirler. Bu konuyla ilgili 10Haber’de çıkan yazılarımızı da şöyle bırakıyorum.
👉Tesla, Space X ve Neuralink’in sahibi Elon Musk, Amerikan seçimlerine bayağı kafayı takmış iş insanlarından. Desteklediği kişi de Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump. Hatta bunun için geçen hafta sonu büyük bir deepfake krizi de yarattı. Demokratların en olası ve hatta tek adayı olarak öne çıkan Kamala Harris’in videoda “Hem kadın hem de beyaz olmayan biriyim. Bu yüzden söylediğim herhangi bir şeyi eleştirirseniz hem cinsiyetçi hem de ırkçı olursunuz” dediği duyuluyor. Tabii ki Harris’in böyle bir söylemi yok, video deepfake ile yapılmış ve ilk olarak “MrReaganUSA” adındaki bir hesap tarafından paylaşılmış. Musk gönderiyi yeniden paylaşınca video 134 milyondan fazla kez izlendi. Videoyu ilk paylaşan hesap bunun bir parodi olduğunu belirtmişse de Musk tekrar paylaştığında böyle bir ibare koymadığı için kendi platformunun “kafa karıştırıcı ve manipüle edici medya paylaşımının yasak olması” politikasını ihlal etmiş oldu. Deepfake’e aşina ve ironiye açık kişiler videonun fake olduğunu hemen anlasa da teknolojiyi yakından takip etmeyenler için bu video apaçık manipülatif…
This is amazing 😂
pic.twitter.com/KpnBKGUUwn— Elon Musk (@elonmusk) July 26, 2024
Adam Gurowsk’nin Tarihte Kölelik adlı eseri, insanlık tarihinin en çürütücü sosyal hastalığı olan köleliği kapsamlı bir şekilde inceliyor. Giriş bölümünde köleliğin dini, sosyal ve siyasi bir inanç haline getirilmesi ele alınmakta ve köleliğin Amerikan toplumundaki yeri sert bir dille eleştirilmektedir. Gurowski, köleliğin her zaman yıkıcı olduğunu ve tarih boyunca toplumlar üzerinde ölümcül etkiler bıraktığını vurguluyor. Kitap Mısırlılar, Fenikeliler, İbraniler, Asurlular, Babilliler, Medler ve Persler gibi antik uygarlıklardan başlayarak, Aryalar, Çinliler, Yunanlılar, Romalılar ve daha pek çok toplumda köleliğin izlerini sürüyor. Her bir bölümde, bu toplumların kölelik sistemleri ve köleliğin toplumsal etkileri ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor. Gurowski, köleliğin insan toplumunun doğal bir unsuru olmadığını, aksine toplumsal dengesizlik ve çürümenin bir ürünü olduğunu savunuyor.
Kitapta, köleliğin sadece geçmiş toplumlarda değil, modern zamanlarda da varlığını sürdüren bir problem olduğu vurgulanıyor. Gurowski, köleliğin insanlık tarihindeki etkilerini, derinlemesine bir analizle ortaya koyarak, okuyuculara köleliğin neden ortadan kaldırılması gerektiğini anlatıyor. Eserde, köleliğin kökenleri ve evrimi, kölelerin yaşam koşulları, hukuki statüleri ve toplum içindeki rolleri detaylı bir şekilde inceleniyor. Ayrıca, köleliğin dini ve felsefi meşrulaştırmaları da eleştirel bir bakış açısıyla ele alınıyor. Gurowski, köleliğin insan doğasına aykırı olduğunu ve toplumların sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için köleliğin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Eşinizi, arkadaşınızı, anne babanızı ya da patronunuzu seviyorsunuz ve onların da sizi sevdiğini düşünüyorsunuz. İlişkinizde her şey yolundaymış gibi görünse de hayatınızdaki insanın size yaklaşımı onunla ilgili inançlarınızı sorgulamanıza yol açıyor. Kafanız karışık, tedirginsiniz ama nedenini anlamıyorsunuz. Tükenmiş hissediyor, kendinizi asla yeterince iyi bulmuyor, sorunun sizde olup olmadığını düşünüyorsunuz. Peki gizli bir narsist tarafından duygusal olarak istismar ediliyor olabilir misiniz?
Gizli Pasif-Agresif Narsist narsisizmin en sinsi biçimi olan gizli narsisizm üstüne ufuk açıcı bir kılavuz. Gizli narsistlerin kontrol ve manipülasyon taktiklerini, hedef olanların maruz kaldıkları sevgi bombardımanı, değersizleştirme ve bir kenara bırakma evrelerini incelerken gizli narsistlerle ilişki atlatanların deneyimlerine kulak veriyor. Ve toksik ilişkilerden arınmış güzel bir gelecek adına iyileşmeye ve kendini onarmaya giden yol için incelikli öneriler sunuyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.