Bir ilk: ABD’nin Tennessee eyaleti sanatçıları yapay zekaya karşı koruyacak
Bu hafta meme kanseri bir virologun hikayesini mercek altına alıyoruz. Sol memesi alındıktan sonra hastalığı yeniden nükseden Halassy, laboratuvarda ürettiği virüslerle kendisine OTV tedavisi uyguladı. Başarılı da oldu ama etik tartışması başlattı.
Herkese merhaba. Sizi bilmem ama benim için iç sıkıntısıyla dolu bir haftaydı bu. Ve tabii ABD seçimleriyle. ABD’deki deney merkezinde kobay olarak kullanılan ama sonunda kaçarak özgürlükleri için mücadele eden maymunlara özendiğim bir haftaydı anlayacağınız. Umarım sizinki çok daha neşeli geçmiştir. Geçmediyse de üzülmeyin, hep beraber sorunlarımızdan uzaklaşacağımız bir 15 dakika vadediyorum sizlere. Tabii bu hafta yaptığımız diğer bilim haberlerini de okumak isterseniz bu süre uzayabilir.
Mesela güzel bir hikaye: Dünyanın en yeni yapay zeka süper bilgisayarı iki ürünün başarısından güç alıyor. Birincisi Nvidia’nın çipleri, ikincisi de Novo Nordisk’in zayıflama ilaçları. 100 milyon dolarlık yatırımın 85 milyon doları zayıflama ilacı Ozempic’ten geldi.
Ya da belki de dünyanın dertlerinden uzaklaşmak istersiniz. Öyleyse sizi ABD ve Çin’in Ay yarışını okumaya davet ediyorum. Ya da evrenin oluşumuyla ilgili bütün teorileri altüst eden bir dev kara deliğin hikayesini okumak istersiniz. Dünyanın ilk ahşap uydusunun uzaya açılışı da yine burada. Uyduyu ahşaptan yapmak kimin aklına gelmiş ki, diye soracak olursanız cevap tabii ki de Japonlar!
Benim gibi üşengeç olanlara bir de iyi haberimiz var: Günde beş dakika yürümek bile ömrünüzü uzatıyor!
Lafı daha fazla uzatmadan sizi bültenle baş başa bırakayım.
Şimdi size Beata Halassy’den bahsedeceğim. Kendisi Zagreb Üniversitesi’nde virolog ve etikliği çok tartışılan bir araştırmayla gündeme geldi: Kendi meme kanserini, kanserli hücrelere laboratuvar ortamında ürettiği virüsleri enjekte ederek tedavi etti. Halassy 49 yaşındayken daha önce meme dokusunun çıkarıldığı bölgede meme kanseri olduğunu keşfetmişti. Sol memesi alındığından beri ikinci kez hastalığı nüksediyordu ve bir kemoterapi seansını daha çekecek sabrı yoktu.
Kendi sorununu kendi çözmeye karar veren Halassy literatürü taradı ve geçerliği kanıtlanmamış bir tedaviyi kendi üstünde denemeye karar verdi. Ağustos ayında Vaccines dergisinde yayınlanan çalışmasına göre bu tartışmalı tedavi onkolitik viroterapiydi (OVT). “Terzi kendi söküğünü dikemez” sözünü tamamen haksız çıkaracak bir şekilde Halassy tam dört yıldır kanser belasından kurtulmuş durumda. Peki ya kendi üstünde uyguladığı bu OVT tedavisi tam olarak ne?
OVT kanserli hücrelere saldırmak ve ayrıca bağışıklık sistemini bu hücrelerle savaşmaya kışkırtmak için virüslerden faydalanıyor. OVT’nin şimdiye kadarki klinik çalışmaları genelde metastaz yapmış, yani son evre, kanserlere yönelikti. Ama son birkaç yıldır erken evre kanserlerde de etkisi ele alınıyor. Metastaz olmuş cilt kanserinin tedavisinde T-VEC denen OVT’nin kullanımına ABD’de izin veriliyor olsa da dünyanın hiçbir yerinde meme kanserinin tedavisinde kullanımına izin verilmiş bir OVT yok.
Halassy aslında OVT uzmanı değil. Ama laboratuvarda virüs üretme konusundaki uzmanlığına güvenmiş. Vücudundaki kanseri önce kızamık sonra da veziküler stomatit virüsüyle (VSV) hedef almış. Her iki patojenin de tümörün kaynaklandığı hücre tipini enfekte ettiği biliniyor, OVT’nin klinik deneylerinde de yine bu virüsler kullanılıyor. Halassy daha önce her iki virüs üstünde de çalışmıştı, bu da ona avantaj sağlıyordu.
İki aylık süreçte bir meslektaşı, Halassy’nin hazırladığı virüsleri kanserli hücrelere doğrudan enjekte ettiği tedaviyi başlattı. Onkologları da bu süreçte Halassy’yi yalnız bırakmadı, olur da işler ters giderse geleneksel kemoterapiye geçebileceklerdi. Ama korkulan olmadı; tedavi süresince ciddi bir yan etki çıkmadığı gibi tümör de büyük ölçüde küçüldü. Cerrahi işlemle çıkarılması da kolaylaştı. Çıkarılan tümörün analizinde lenfosit adı verilen bağışıklık hücrelerinin kanserli yapıyı sardığı görüldü. Bu da OVT’nin beklendiği gibi çalıştığı anlamına geliyor. Yani virüsler hem kanserli hücrelere saldırmış hem de bağışıklık sistemini harekete geçirmişti. Bu arada Halassy ameliyattan sonra bir yıl boyuna antikanser ilacı trastuzumab ile tedavi görmüş.
Halassy’nin deneyimi kuşkusuz çığır açıcı oldu. Malum, araştırmacılar zaten OVT’yi erken evre kanser tedavisinde kullanmaya çalışıyor. Ancak burada bir etik ikilem de söz konusu. Virolog bulgularını yayınlaması gerektiğini düşündü ancak dergilerin birçoğundan ret cevabı aldı. Çünkü bu deneyi bizzat kendi üstünde yapmıştı. Bazı uzmanlar etik sorununun Halassy’nin kendi üstünde deney yapması olmadığını söylüyor. Asıl sorun, bu başarılı sonuçların diğer hastaları geleneksel tedaviyi reddedip benzer şeyler denemeye teşvik etme ihtimali. Halassy’nin tedavisi başarılı olsa bile bunun yaygın olarak kullanılabilmesi için başka hastalar üstünde de başarılı bir etkisi olması gerekiyor. OVT daha bu kanıtı sağlayabilmiş değil.
İtalya’nın Pompeii kentindeki Vevüz Yanardağı M.S. 79 yılında patladığında birçok Roma kasabası haritadan silindi ama aynı zamanda buradaki tarih de dondu. Yanardağdan yağan küller, Pompeii ve çevresindeki kasabaların üstünü örttü. Bu sayede freskler, binalar ve insanlar oldukları yerde korundu. Pompeii zamanla unutuldu ama yüzyıllar sonra yapılan kazılar bu trajik olayın gerçeklerini yeniden ortaya çıkarıyor. 1800’lerde arkeolog Giuseppe Fiorelli bazı kurbanların alçı kalıplarını çıkardı. Fiorelli bunu cesetlerden geriye kalanların üstüne sıvı magnezyum dökerek yaptı. Bu sayede 104 kişinin cesedinin şekli korunmuş oldu.
Şimdi tarihi bölgedeki yeni araştırmalar, yanardağ patlamasında ölenlerin hikayelerinin yeniden yazılmasına yardımcı oluyor.
🎈Mesela bu cesetlerden birinin bir zamanlar çocuğunu kucaklayan anne olduğu düşünülüyordu. Sebebi de altın bilezik takmasıydı. Oysa DNA analizleri o cesedin aslında bir erkeğe ait olduğunu ve kucakladığı çocukla da aile bağının olmadığını ortaya koyuyor. DNA’sı analiz edilen beş cesedin hepsinin erkek olduğu ortaya çıktı.
🎈Ayrıca yine birbirine sarılan iki cesedin anne-kız ya da kız kardeşler olduğu tahmin ediliyordu. Oysa yeni DNA analizi içlerinden en az birinin erkek olduğunu gösteriyor. Ayrıca ikisi de yetişkin bireyler.
🎈Önceki tahminlerle uyan bazı şeyler de vardı, mesela DNA analizi yapılan kişiler Doğu Akdeniz’den gelen göçmenlerin soyundandı. Bu da Pompeii halkının genetik çeşitliliğini doğruluyor.
🌠2024 UQ adında bir asteroit geçen ay fark edilmesinden saatler sonra Dünya atmosferine çarptı. Nasıl olmuşsa Dünya’ya yaklaşırken izleme sistemlerini atlatmayı başarmıştı. İlk olarak 22 Ekim’de Hawaii’de bulunan ve dört teleskoptan oluşan bir ağ olan ATLAS tarafından keşfedildi. Zaten keşfedildikten iki saat sonra da Kaliforniya yakınında, Pasifik Okyanusu üstünde yandı. İyi tarafından bakacak olursak cisim sadece bir metre çapındaydı ve gezegenimiz için yarattığı tehlike öyle çok büyük değildi.
👉ESA’ya göre 2024 UQ bu yıl Dünya’ya çarpan üçüncü asteroit. İlki bir metre büyüklüğündeki 2024 BX1’di ve ocak ayında Almanya’nın Berlin kenti üstünde herhangi bir zarara yol açmadan yanmıştı. Diğeri 2024 RW1’di, o da 4 Eylül’de Filipinler üstünde yanmıştı.
🌌Çin keşif aracı Zhurong, Mars’taki keşif bölgesinde antik kıyı şeridi olduğu düşünülen bir yer buldu. 2021’in mayıs ayında Mars’ın güneydeki Utopia Planitia bölgesine inen keşif aracı neredeyse bir yıl boyunca aktif kalmıştı. O süre boyunca topladığı verileri inceleyen araştırmacılar, 400 bin yıl öncesine ait bir okyanusun ya da hiç olmazsa sıvı suyun ipuçlarını yakalamıştı. Şimdi Hong Kong Politeknik Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, uydulardan elde edilen verilerle keşif aracından gelen gözlemleri birleştirdi ve iniş alanının topografik özelliklerini detaylıca analiz etti. İşte onun sonucu da antik kıyı şeridi oldu. Bu keşif, Mars’ın kuzey yarımküresindeki alçak arazilerin bir zamanlar okyanuslarla kaplı olduğu düşüncesine daha fazla kanıt sağlıyor. Araştırmacılara göre tahmin ettikleri okyanus 3,68 milyar yıl önce var olmuştu, ancak önce donmuş, yaklaşık 260 milyon yıl sonra da ortadan kaybolmuştu.
🐘Kişisel bakım söz konusu oldu mu filler düşündüğünüzden çok daha ciddi olabilir. Hem sıcaktan hem de kirden korunmak için çamurda yuvarlanır, hortumlarıyla üstlerine su püskürtürler. Aşağıda izleyeceğiniz videodaki Mary adlı Asya fili, Berlin Hayvanat Bahçesi’nde yaşıyor ve yıkanmak için kendi hortumundan ziyade bahçe hortumundan faydalanıyor. Current Biology dergisinde yayınlanan araştırmaya göre Mary’nin kendi hortumunu değil de bahçe hortumunu kullanması, hayvanların alet kullanımının en son örneği.
🫧Öte yandan aynı çalışmada başka bir filin daha adı geçiyor: Anchali. O da bahçe hortumunu kullanmakta Mary kadar becerikli ama onun amacı yıkanmak değil, Mary’nin duşunu sabote etmek. Bunun için de iki farklı yöntem kullanıyor: Önce hortumu ortasından kavrayıp yerden kaldırıyor ve kıvırarak su akışını durduruyor. İkincisinde de tutuşunu değiştirip kıvırdığı yeri iyice sıkıştırıyor. Araştırmacılara göre Anchali bu sabotajı, tam da Mary kendine agresif davranmaya başladıktan sonra yaptı. Yani bu aslında bir intikam hareketi olarak da yorumlanmaya açıktı. Ancak araştırmacılar daha sonra Anchali’nin önüne hem Mary’nin hem de başka bir hortumu koymuşlar ve Anchali bu hortumlardan kendisine daha yakın olanı seçmiş.
🌀”Çikolata kisti” de denen endometriozis durumunda rahmi kaplayan dokular, fallop tüpleri ya da yumurtalıklar gibi vücudun başka yerlerinde büyür. Bu da şiddetli ve kronik ağrıya sebep olur. Şimdi bu ağrının, ağrıyı algılayan nöronlar ile hastalıklı dokulardaki makrofaj denen bağışıklık hücreleri arasındaki karşılıklı etkileşimden tetiklenebileceği ortaya çıktı. Science Translational Medicine dergisinde yayınlanan çalışmaya göre CGRP proteinini bastıran migren tedavisinde kullanılan dört ilaç, endometriozis ağrısına sebep olan etkileşimi önlemek için de kullanılabilir. Üstelik bu ilaçlar hastalığın neden olduğu ağrıyı azaltırken, iki tanesi de lezyonların boyutunu küçültmede etkili oldu.
🤖UC Berkeley ve ETH Zürich’ten iki araştırmacı, robotik kollara dökülen şeyleri temizlemeyi öğretmek için OpenAI’ın GPT-4o büyük dil modelinden faydalandı. Robotik kollara bir şeyin dökülmesinin ne anlama geldiğini öğretmek sadece dört gün sürmüş. UC Berkeley’den robotikçi Jannik Grothusen’in videosunu aşağıya bırakıyorum:
We built a GPT-4o-powered cleaning robot.
– $250 for the robot arms
– 4 days to buildOpen source is truly democratizing the field of robotics.@KasparJanssen pic.twitter.com/DEJECQML0k
— Jannik Grothusen (@JannikGrothusen) November 2, 2024
Moby Dick’in sofistike geometrik işlemlerle bezeli olduğunu biliyor muydunuz? James Joyce’un bilinç akışı tekniğiyle kaleme aldığı romanlarının kasıtlı olarak matematiksel referanslarla dolu olduğunu? Calvino’nun “görünmez kentler”indeki matematiksel sıralamadan haberdar mıydınız?
Genellikle matematik ve edebiyatı zıt kutuplar olarak görürüz. Peki ya esasında aralarında kuvvetli bir bağ varsa? Profesör Sarah Hart Bir Varmış 1 Yokmuş’ta sonelerden peri masallarına ve deneysel Fransız edebiyatına kadar, matematik ve edebiyatın hem hayatlarımızı hem de evreni anlamlandırmaya yönelik arayışta birbirini tamamlayan parçalar olduğunu gözler önüne seriyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Yüzyıllardır süregelen cadılık ve büyücülük geleneği, toplulukları korkutmuş, merak uyandırmış ve hatta etkisi altına almıştır. Bu kitap, insanlık tarihinin karanlık sayfalarına yolculuk yaparak büyücülüğün kökenlerine, Orta Çağ’ın cadı avlarına, okült ritüellere ve simyacıların arayışlarına ışık tutuyor. Antik Mısır’dan Avrupa kırsalına, cadı mahkemelerinden modern cadı kültürüne kadar, büyücülerin ve cadıların dünyasına tanıklık etmek isteyenleri bekleyen bu çalışma, tarihî gerçekler ve halk efsaneleriyle harmanlanmış bir kılavuz sunuyor.
Owen Davies tarihteki ilk büyü ve cadılık uygulamalarından itibaren insanlık tarihiyle beraber gelişen, çoğunlukla açıklanamayan bu metafizik olgunun tarihini bütün derinliğiyle anlatıyor. Cadılık ve Büyü Tarihi: Sümerlerden Harry Potter’a cadıların Şeytan’ın hizmetkârı olup olmadıkları, ölülerle nasıl konuştukları, büyüler için ne tür kitaplar yazıldığı, büyü pratikleri, toplum ve siyasi yapı tarafından büyüyle uğraşanlara nasıl tepkiler verildiği konularında okurlarına doyurucu bilgiler veriyor.
Oxford University Press’in yayınladığı ve ilk kez Türkçeye çevrilen elinizdeki kitap, tarihin tozlu raflarında saklı kalmış hikâyeleri, gizemli ritüelleri, cadı avlarının kanlı geçmişini, büyü ve cadıların modern dünyadaki akıbetine ve günümüzde beyaz perdede temsil şekillerine kadar çok geniş bir perspektifle okurunu adeta büyülüyor. Eğer cadılığın ve büyülerin ardındaki sırları keşfetmeye hazırsanız, Cadılık ve Büyü Tarihi sizi cadı kazanının başına davet ediyor.
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.
Bir narsisti değiştiremezsiniz, ama onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenebilirsiniz.
Dr. Sarah Davies’in yıllarca süren klinik çalışmalarından ve kişisel deneyimlerinden hareketle kaleme aldığı bu kitap, narsisizmi anlamaya, narsistik istismar döngüsünü tanımlamaya ve istismarın ardından iyileşmeye dair interaktif bir rehber.
Farkındalığın, değişimin anahtarı olduğunu vurgulayan Davies, örnek vakalarla zenginleştirdiği bu çalışmasında istismarın özelliklerini, toksik ilişki dinamiklerini, manipülasyon yöntemlerini açıkladıktan sonra odağını iyileşme yolculuğuna çeviriyor ve sağlıklı sınırlar tesis etmeye, özbakım ve şefkatte derinleşmeye, özgüveni ve özsaygıyı yeniden inşa etmeye yönelik yol gösterici tavsiyelerde bulunuyor.
Narsist Birinden Nasıl Kurtulursunuz, bir narsistle kurduğunuz toksik ilişkiden sonra kendinizi yeniden inşa etmenize yardımcı olacak ve başka narsistlerin kurbanı olmanızı engelleyecek kapsamlı bir kılavuz…
👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.