Mucize çocuklar, düşen o uçağa silah altına alınma korkusu yüzünden binmiş
Montreal'de biyoçeşitliliği korumak için tarihi kararlar alındıktan iki yıl sonra 175 ülkeden temsilci ilk kez Kolombiya'da bir araya geliyor. Amaçları aldıkları kararları nasıl uygulayacakları. Yetkililer ortada iç açıcı bir manzara görmüyor.
175’ten fazla ülkeden temsilci, tarihin en büyük Birleşmiş Milletler biyoçeşitlilik konferansı olması beklenen görüşmelere katılmak için Kolombiya’nın Cali kentine geldi. Gündemlerinde tüm zenginliğiyle yeryüzündeki yaşam var. Asıl sorun da ulusların azalan biyoçeşitliliği durdurmak için ne kadar ileri gidebileceği. İki hafta boyunca sürecek görüşmelerin ilerleyiş şekli, gezegenin geleceğinin hangi yöne doğru gideceğini de belirleyecek.
Bilim insanlarından oluşan hükümetler arası panelin 2019’da ortaya koyduğu verilere göre biyoçeşitlilik, insanlık tarihinin hiçbir döneminde olmadığı hızda azalıyor. Bir milyon tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sık görülen türlerin sayıları bile düşüşe geçmiş durumda. Mesela ABD ve Kanada’daki kuş popülasyonları 1970’ten bu yana neredeyse yüzde 30 azaldı.
Panel, karadaki biyolojik çeşitliliğin azalmasındaki en büyük nedenin habitat kaybı olduğunu söylüyor. Habitat kaybı da canlıların yaşadıkları alanların genelde tarım arazisine çevrilmesi nedeniyle ortaya çıkıyor. Okyanuslardaki sebep ise aşırı avlanma. İklim değişikliğinin artan rolü de yadsınamaz, ki bunda da yine insanların fosil yakıtları fütursuzca kullanması etkili.
Bilim insanları, biyolojik çeşitlilikteki ciddi kaybın insan refahını tehdit ettiği konusunda uyarıyor. Ormanlar bir yandan gezegenin ısınmasına neden olan karbonu hapsederken, diğer yandan da suyu filtreleyerek yağmur oluşturuyor. El değmemiş nehir ve okyanuslar insanların yemek için ihtiyaç duyduğu balıklarla dolu. Böcekler toprağı besler ve bitkilerin tozlaşmasına ön ayak oluyor, kuşlar ve memeliler tohumları dağıtıyor, bitkiler güneş ışığını kullanarak oksijen üretiyor. Bunların birinin bile yaşam döngüsünden tastamam ayrıldığını düşünebiliyor musunuz?
Konferansa başkanlık eden Kolombiya Çevre Bakanı Susana Muhamad, “Biyoçeşitliliği yok ettiğimizde sistemin yaşamı yeniden üretmesine yardım eden bağlantıları da koparmış oluyoruz. Esas tehlike yeni bir yok oluş dalgasının tetiklenmesi. Yani dünya genelinde altıncı yok oluş meydana gelebilir” diyor. Sonuncu kitlesel yok oluşta dinozorlar tarih olmuştu.
Birleşmiş Milletler’in biyoçeşitlilik üstüne tartıştıkları bu toplantılara COP16 deniyor ve genelde bürokrasiye takılarak sonuçsuz kalabiliyor. Yine de konferansa katılanlar biyoçeşitlilikteki azalmanın ve iklim değişikliği gibi ulusal sınırları aşan çevresel krizlerle mücadelede küresel işbirliğinin önemli olduğunu söylüyor.
Biyoçeşitlilik anlaşmasını onaylamayan tek ülkeyse ABD. Aynısını Çin yapsa demeyeceği laf kalmayan ABD, konferansa Dışişleri Bakanlığı düzeyinde delegeler gönderiyor. İstisnalardan bir diğeri olan Vatikan’ın da bu görüşmelere katılması bekleniyor.
Bu seferki görüşmeleri önemli kılan şey, iki yıl önce Montreal’de dönüm noktası niteliğindeki anlaşmaya varan ülkeler o zamandan bu yana ilk kez biyoçeşitlilik zirvesine katılacak. Cali’de dikkat çekilecek husus, Montreal’deki anlaşmayı eyleme dökebilmek.
Anlaşma 2030 yılına kadar ulaşılması gereken 23 hedef olduğunu söylüyor. Maddeler arasında biyoçeşitlilik için nem taşıyan alanların kaybının önüne geçmek, türlerin yok olmasını durdurmak, yabani bitkileri aşırı toplamamak, kirliliği azaltmak var. 30×30 olarak da bilinen bu hedefler, hem karaların hem denizlerin hem de okyanusların yüzde 30’unun korunmasını amaçlıyor.
Şimdi bu konferansta amaç, bu maddeleri nasıl yerine getirebileceklerine dair planlar sunmak. Normalde toplantılar başlamadan önce bu planların yetkililere teslim edilmesi gerekiyordu ama bunu yapan ülkelerin sayısı epey az kaldı. Yetkililer Montreal’de taahhüt edilenlerle şimdiye kadar uygulanan planlar arasında dağlar kadar fark olduğunu söylüyor.
Bununla birlikte yetkililer de değişimi sağlamanın için paranın gerektiğini kabul ediyorlar. Bir önceki tartışmaların odağında da fon sorunu çıkmıştı. Normalde biyoçeşitlilikle mücadele için yılda 700 milyon dolarlık fon açığı olduğu kabul ediliyor. Ancak Montreal’deki uzun tartışmaların sonunda 2030’a kadar yılda 200 milyar dolarlık fonda anlaşma sağlanabildi.