Eşini ve annesini öldüren sanık için yeni akıl sağlığı raporu istendi
Sağlık hizmetlerindeki veri tabanlarını toplamasıyla meşhur Cochrane Kütüphanesi'nde bu sene yayınlanan bir makale ortalığı karıştırdı. Pek çok haber kuruluşu rapordan yanlış bir izlenim alarak maskelerin işe yaramadığı yönünde yazılar kaleme aldı. Peki o makalede yanlış olan neydi?
Covid-19 pandemisi her ne kadar devam ediyor olsa da bizler normal hayatımıza döndük, halk sağlığı yetkilileri hayatımızı neredeyse iki yıl dondurmak zorunda kaldığımız salgını acil olmaktan çıkardı. Dolayısıyla maske takmaktan el yıkamaya ve evden çalışmaya kadar hastalığın yayılmasını yavaşlatmak için alınan tüm önemlerin değip değmediğini sormak elbette hakkımız. Ancak bir grup bilim insanı maske takmanın işe yaramadığı izlenimi veren raporlarıyla suyu iyiden iyiye bulandırdı.
Araştırmacıların raporunu veri tabanı toplayan ve periyodik olarak sağlık hizmetleriyle ilgili bilimsel kanıtların sistematik incelemesini sunan Cochrane yayınladı. Kuruluş bu yıl Covid-19 gibi solunum yolu hastalıklarının yayılmasını yavaşlatmada fiziksel müdahalenin etkinliğini ele alan bir makale yayınlamıştı. Raporun yazarları cerrahi maske takmanın “muhtemelen ya çok az etki yarattığı ya da hiçbir işe yaramadığı,” N95 maskelerinin ise etkisinin “çok belirsiz” olduğu konusunda kararlıydı.
Medya bu ifadeleri maskelerin işe yaramadığı iddiasına çevirdi. Mesela New York Times köşe yazarı Bret Stephens “Maske zorunluluğu hiçbir işe yaramadı” başlığı altında ana akım uzmanların yanıldıklarını yazdı, üstüne bir de uzmanlardan “neden oldukları gereksiz rahatsızlık için özür dilemelerini” istedi. Diğer manşetler ise “Maskeler hâlâ işe yaramıyor,” “Yüz maskeleri ‘ya az ya da hiç’ etki yaratmadı” ve hatta “12 araştırma maskelerin işe yaramadığını kanıtladı” şeklindeydi.
Cochrane Kütüphanesi baş editörü Karla Soares-Weiser araştırmanın böyle tanımlanmasına karşı çıktı. Raporda “maskelerin işe yaramadığı” gibi bir sonuca varılmadığını vurguladı. Aksine maske takmayla ilgili çalışmaların “sonuçlarının ikna edici olmadığı” sonucuna varılmıştı.
Gerçekten de raporda mevcut kanıtların kalite ve yeterliliğinin “yazarların kendi görüşlerine” göre yetersiz kaldığı belirtiliyor. Halbuki yazarlar bu belirsizlikten de tam olarak emin değildi, dolayısıyla raporlarına vardıkları sonucun güvenilirliğinin “düşük ila orta düzeyde olduğu” şerhi düşmüşlerdi. Çalışmanın bu kadar belirsizlikle dolu olması elbette ki bir kafa karışıklığına neden oldu.
Ancak Scientific American’a göre Cochrane’in çalışmaya yaklaşımında da birtakım sorunlar vardı. Mesela Oxford Üniversitesi’nden raporun başyazarı Tom Jefferson N95’ler dahil “hiçbir maske türünün hastalığa karşı fark yaratmayacağını” söylemişti. Başka bir röportajında ise maske zorunluluğunu “bilimsel olarak temelsiz” olarak nitelendirmişti.
Son zamanlardaysa Jefferson Covid-19 önlemlerinin “kanıttan yoksun” olduğunu iddia etti ki bu da başka bir sorunu ortaya çıkarıyor: Cochraine’deki rapor, maske takmanın işe yaramadığını değil, bilim insanlarının işe yaradığı sonucuna varmak için yeterli kalitede kanıt bulamadığını gösteriyor sadece. Jefferson ise bu ayrımı göz ardı ederek, işe yaradığı kanıtlanamadığı sürece maskelerin işe yaramadığının söylenebileceğini savunuyordu.
Cochraine’in yaklaşımındaki bir diğer hata ise kanıtları nasıl tanımladığı. Kuruluş araştırmanın “önceden belirlenmiş uygunluk kriterlerini karşılayan tüm ampirik kanıtları tanımladığını, değerlendirdiğini ve sentezlediğini” belirtiyor. Esas sorun uygunluk kriterlerinin nasıl belirlendiği.
Kuruluş araştırmalarını rastgele kontrollü çalışmaya dayandırıyor. Bu yöntemde katılımcılar rastgele gruplara ayrılır. Ancak birçok soruya bu yöntemi kullanarak cevap vermek zor. Beslenme de bu unsurlardan biri, çünkü insanların ne yiyip içtiğini kontrol etmek mümkün değildir, üstelik insanlara ne yediklerini sorduğunuzda yanıt olarak yalanlar duymanız da muhtemeldir.
Maskelerin solunum yolu hastalıklarının yayılmasını önlemede işe yaradığını gösteren somut kanıtlar var aslında. Sadece rastgele kontrollü çalışma yöntemi kullanılmamış. Temmuz 2020’de Kansas valisi halka açık yerlerde maske takılmasını zorunlu kılan bir karar yayınladı. Ne var ki yasama meclisi bu karardan birkaç hafta önce bölgelere eyalet çapında herhangi bir hükme uymama yetkisi veren yasa tasarısını meclisten geçirmişti. Dolayısıyla maske zorunluluğu olan 24 bölgede Covid-19 oranlarında düşüş yaşanırken zorunluluğa uymayan 81 bölgede vakalar artmaya devam etti.
Bir başka çalışmada ise maske zorunluluğu olan eyaletlerde zorunluluk kararlarının imzalanmasından sonraki günlerde Covid-19’un yayılma oranında büyük düşüş yaşanmış. Cochrane ise katı standartlarını karşılamadığı için bu epidemiyolojik kanıtları görmezden geldi.
Scientific American’dan Naomi Oreskes “Bilim insanlarının seçtikleri bir metodolojiye saplanıp kalmaları ve o metodolojiye uymayan çalışmaları gözardı etmeleri anlamına gelen bu davranışı ‘metodolojik fetişizm’ olarak adlandırıyorum” dedi ve ekledi:
“Kanıtı genellikle evet ya da hayır olarak düşünürüz ancak bilimde kanıt muhakeme meselesidir. Pek çok çalışma istediğimiz kadar titiz olmayabilir çünkü gerçek dünyanın dağınıklığı bunu engeller. Bu yine de bulguların bize hiçbir şey anlatmadığı anlamına gelmez. Jefferson’ın ısrar ettiği gibi maskelerin ‘hiçbir fark yaratmadığı anlamına da.”