Ağaçları kesip mevzi yaptılar sonra da yüzlerce türün yaşadığı göletteki kuşları avladılar
Kretase Dönemi'ni bitiren kitlesel yok oluşa neden olan asteroidler gerçekten de sanıldığı gibi kuşların daha da çeşitlenmesine ortam mı hazırlamıştı? Yeni çalışma böyle olmayabileceğini gösteriyor.
60 milyon yıl önce Meksika Körfezi’ne bir asteroid çarptı. Bu felaket T.rex gibi dinozorlar da dahil dünyadaki dinozor türlerinin dörtte üçünün yok olmasına neden oldu. Ancak bazı uçan tüylü dinozorlar hayatta kaldı ve onlar nihayetinde bugün yaşayan sinek kuşu, akbaba, papağan ve baykuş gibi kuş türlerine evrildi.
Paleontologlar fosil kayıtlarına dayandırdıkları verilerle asteroidin çarpmasının ardından kuşların evriminde büyük artış olduğunu savunuyor. Belki de diğer hayvanların kitlesel yok oluşu kuşlar için rekabeti büyük ölçüde kaldırmış oldu ve bugün etrafımızda uçan çeşit çeşit türler ortaya çıkabildi.
Ama 124 kuş türünün DNA’sı üstünde yapılan ve Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan yeni çalışma bu fikre meydan okuyor. Uluslararası bir bilim ekibi kuşların asteroid faciasından on milyonlarca yıl önce çeşitlenmeye başladığını ve çarpışmanın kuş evrimi üstünde büyük bir etkisi olmadığını ortaya koydu.
Dinozorlar en az 200 milyon yıl önce uçmak için olmasa da soğuğa karşı korunmak ve muhtemel eşlerini etkilemek için ilkel tüyler geliştirdi. İki ayaklı küçük dinozorların soyunda tüyler daha karmaşık hale geldi ve bir gün bu tüyler o canlıların uçmasını sağladı. Dinozorların uçmaya başladığı dönem hâlâ tartışılıyor. Ama bir şey biliyoruz ki uçmaya başladıktan sonra çeşitli şekillere büründüler. Asteroid çarpıp da dünya yıllarca sürecek bir kışa sürüklendiğindeyse birçoğunun nesli tükendi.
Günümüzde yaşayan kuş gruplarının fosillerini araştıran bilim insanları şimdiye kadar asteroid çarpmadan önce oluşmuş neredeyse hiçbir fosile ulaşamadı. İşte kitlesel yok oluşun yeni türlerin ortaya çıkmasına meydan hazırladığı teorisi tam da bu yüzden ortaya atıldı. Yeni çalışma ise bizi çok daha farklı bir sonuca ulaştırıyor.
Çin’in Xuzhou kentindeki Jiangsu Üniversitesi’nde evrimsel biyolog olan Shaoyuan Wu ve meslektaşları kuşların DNA’sından yola çıkarak öne çıkan grupların birbiriyle ilişkisini gösteren bir soyağacı oluşturdu. En eski ayrıma göre kuşların soyağacı ikiye bölünüyordu: Biri günümüzün devekuşları ve emularıyken diğeri yaşayan diğer tüm kuşları kapsıyordu.
Bilim insanları daha sonra dallar budaklandıkça biriken evrimleri karşılaştırarak dalların ne zaman yeni soylara ayrılmış olabileceğini tahmin etti. İki dal arasındaki bölünme ne kadar eskiyse her soyda o kadar çok mutasyon oluşuyordu.
Ekipte eldeki kuş fosillerinden 19’unun yaşını inceleyerek genetik tahminlerin daha da detaylanmasına yardımcı olan paleontologlar da vardı. Paleontologlar bu noktada kuşların soyağaçlarındaki konumlarıyla fosilleri karşılaştırıyor, fosil görece daha eskiyse bunu kuş evriminin hızını gösteren bilgisayar modeline kaydediyorlardı.
Sonuçlar ise şöyleydi: Hâlâ hayatta olan kuşlar 130 milyon yıl önce yaşamış ortak bir atadan geliyordu. Soyağacında yeni dallar Kretase Dönemi boyunca ve sonrasında, yani asteroid çarpmadan önce de çarptıktan sonra da istikrarlı şekilde bölünmeye devam etti. Dr. Wu bu istikrarlı gidişatın aynı dönemde çiçekli bitkilerin ve böceklerin artan çeşitlilikten beslenmiş olabileceğini söylüyor.
Tabii çalışmadan tatmin olmayan bilim insanları da vardı. Mesela Michigan Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Jacob Berv NYT’ye verdiği demeçte yeni çalışma doğru olsaydı asteroit çarpmadan çok öncesine ait yaşayan tüm kuş gruplarının fosillerinin bulunması gerektiğine ama şimdiye kadar neredeyse hiçbir şey bulunamadığına dikkat çekti.
Berv, doğru hikayeye ancak fosillerden ulaşabileceğimize, şu anki durumda da çoğu büyük kuş grubunun asteroid çarpmasından sonra ortaya çıktığına inandığını söyledi ve yeni çalışmadaki sorunun kuş DNA’sının bir nesilden diğerine sabit oranda mutasyon geçirdiğinin varsayılması olduğunu belirtti.
Ama şöyle bir gerçek de var ki asteroidin çarpmasının yarattığı yıkımda daha küçük kuşlar hayatta kalırken daha büyük kuşlar ölmüş olabilir. Küçük kuşların üremesi daha az zaman alıyor ve çarpışmadan önceki kuşların ürettiğinden çok daha fazla nesil ve çok daha fazla evrim geliştirmiş olabilirler. Yani bilim insanları mutasyonel değişimi görmezden gelirse evrimin zamanlamasını kaçırabilir ya da yanlış anlayabilirler.