Sayın Tarım Bakanı Yumaklı, lütfen meslektaşlarımıza sahip çıkın
Ekonomik krizin derinleştiği günlerde okurumuz, iktidara oy veren arkadaşlarına zamlar arttıkça 'Oh olsun' diyor. Fakat okurumuz da ekonomik krizden mustarip. Kendisi, bu durumu nasıl aşacağını merak ederken, Almanların meşhur nitelemesi 'schadenfreude'ye kapılıp kapılmadığını soruyor.
Soru okurumuz Seray H.’den geliyor:
Yanıtlayan:
Başkalarının üzüntüsünden memnun olma, her ne kadar kendimize itiraf etmesek de, oldukça yaygın bir deneyim. Özellikle kendimize rakip gördüğümüz grupların yaşadığı başarısızlıklar, talihsizlikler bizi mutlu edebilir.
Bunun en bariz örneğini futbol taraftarları yaşar: Kendilerine rakip gördükleri bir takım, bir Avrupa kupası maçında kaybettiğinde buna sevinebilirler. Nitekim veriye dayalı psikoloji çalışmaları da bunu desteklemiştir: Örneğin, bir çalışmada, Alman takımının mağlubiyeti Hollandalı taraftarlara schadenfreude yaşatmıştır.
Ancak bu durum tabii ki futbolla sınırlı değildir: Blackberry kullanıcıları iPhone ile ilgili çıkmış olumsuz haberlerden, başka partilere oy vermiş kişiler de koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından mutlu olmuştur.
Her ne kadar ‘normal’ kabul edilebilse de, schadenfreude’nin olumsuz kabul edilen ‘karanlık kişilik özellikleri’ (narsisizm, psikopati, Makyavelizm) ile ilişkili olduğu da bilinmektedir.
Ancak, sizin durumunuzun standart schadenfreude durumlarından önemli bir farkı var: Çoğu zaman, başkalarının üzüntüsünden memnun olan insanlar, üzüntüye sebep olan olaydan kendileri etkilenmez. Sizin durumunuzda ise, karşı tarafı üzen olumsuz olayın (ekonomik kriz) sizin üzerinizde de olumsuz bir etkisi var.
Bir insan kendisine de zarar veriyor olmasına rağmen başkalarının zararından neden memnun olabilir?
Bu noktada, altruistik cezalandırma dediğimiz kavram devreye giriyor. Örneğin, meşhur ‘Ültimatom Oyunu’nu düşünelim. Bu oyunu tanımadığınız bir başka kişiyle oynuyorsunuz. Bu diğer kişiye 100 Lira para veriliyor ve bu parayı kendisi ve sizin aranızda istediği şekilde bölebileceği söyleniyor. İsterse 50-50 de bölebilir, isterse size 10 lira verip kendisine 90 lira da ayırabilir. Ancak eğer siz karşı tarafın yaptığı teklifi reddederseniz, ikiniz de tek kuruş alamadan oyundan ayrılıyorsunuz.
Birçok araştırma, katılımcıların çok düşük teklifleri reddetme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Halbuki bu rasyonel bir tepki değil. Çünkü reddettiğinizde sıfır lirayla oyunu bitiriyorsunuz. Karşı taraf 1 lira bile teklif etse kabul etmelisiniz, tamamen rasyonel düşündüğünüzde.
Ancak insanlar karşı tarafın yaptığı adaletsizliğe o kadar öfkelenir ki, karşı tarafı cezalandırmak adına kendi kazanacakları paradan da olmayı göze alırlar. Sizin durumunuz da buna benziyor: Bir başka gruba karşı o kadar öfkelisiniz ki, kendi kaybınızı da göze alarak karşı tarafın kaybetmesini istiyorsunuz ve bundan bir nevi keyif (schadenfreude) de alıyorsunuz.
Bütün bu süreç sadece sizin zihninizin içinde geçen düşüncelerden ibaretse ve bu düşünceleri ifade ederek birilerini gücendirmiyorsanız, kimseye bir zararınız yok demektir. Bir zararınız olmadığındaysa ciddi bir etik ihlalden bahsedebileceğimizi düşünmüyorum. Birisini dövmeyi düşünüp bunu yapmadığımızda hapse girmediğimiz gibi. Ancak sizin de farkında olduğunuz gibi, karşı tarafı üzen sürecin devam etmesi, sizin hayatınızı da olumsuz olarak etkilemekte.
Dolayısıyla karşı tarafın cezalandırılmasına duyduğunuz mutluluk, sizi rasyonel bir birey olarak kendi çıkarınızı korumaktan uzaklaştırıyor mu, bunu bir düşünmelisiniz.