Titan faciasında baba-oğul hikâyesi: Süleyman korkmasına rağmen babası sevinsin diye yolculuğa katılmış
Dünya iklimi için en büyük düzenleyici olan okyanuslardaki dev akıntı sistemi küresel ısınmanın etkisiyle artık çalışmamaya başladı. Bilim insanlarının son çalışması, bu akıntıların 2030'ların sonlarında durabileceğini söylüyor.
Hepimizin gündelik hayat tecrübesi aynı. Bugünlerde olduğu gibi dışarıda hava çok sıcaksa, evde istediğiniz kadar klima çalıştırın, iç ısıyı bir yere kadar düşürebilirsiniz. Hele bir pencere açın, içerideki görece soğuk havanın adeta fırtına çıkmış gibi o pencereden dışarı kaçtığını görürsünüz.
Sebebini bize hepimizin ortaokul fen derslerinde ve lise fizik derslerinde okuduğumuz termodinamik kanunları söylüyor. Isı ortamda dengelenme eğilimindedir. Çoğunlukla sıcaktan soğuğa doğru akar, ama bugünlerde baştaki klima örneğinde olduğu gibi soğuktan sıcağa da akıyor. Sonunda ortam sıcaklığı hep orta bir noktada dengelenir.
Bu dengeleme mekanizması bir doğa kanunu ve bu kanun, dünyamızın atmosferindeki bütün iklim olaylarını da yöneten temel mekanizma. Sıcak ve soğuk birbirini dengelemeye çalışır, bu çalışma sırasında rüzgarlar çıkar, örneğin Afrika’daki Sahra Çölünde ısınıp yükselen hava birkaç ay içinde ABD’yi vuran bir kasırgaya dönüşür.
Bu dengeleme sadece karada ve havada olmaz, denizde de olur ve açıkçası denizlerdeki ısı dengelenmesi iklim dengelenmelerinin en önemlisi. Tanıdık bir örnek: Ülkemizde Marmara Denizinde deniz suyu genellikle Karadeniz’deki deniz suyundan daha sıcaktır. Bu sebeple Karadeniz’deki görece soğuk su sürekli Marmara’ya akar, Marmara’daki sıcak suyun bir bölümü de Karadeniz’e. O yüzden İstanbul Boğazında yüzeydeki görece sıcak su akıntısı Karadeniz yönündedir, aynı boğazın dip ve derinlerindeki soğuk su akıntısı ise Marmara’ya doğrudur. Bu akıntı sayesinde hem Karadeniz hem Marmara hayat kazanır. Ama bir gün Karadeniz’in su sıcaklığı ile Marmara’nın sıcaklığı dengelenecek olursa İstanbul boğazındaki akıntı tamamen durabilir.
Ancak Marmara ve Karadeniz, dünya çapındaki akıntılara bakıldığında minik bir detay. Esas olay okyanuslardaki dev dengelenme mekanizması çünkü.
Denizlerdeki, daha doğrusu dünya okyanuslarındaki akıntılar dünyamızın genel iklimi için en kritik mekanizmalardır; çünkü okyanuslarda Ekvator ve çevresinde ısınıp içindeki tuz oranı artan deniz suyu Kuzey ve Güney kutup bölgesine doğru hareket eder, buralardaki buzullarla temasıyla soğur ve tuzluluğu azalır, yeniden Ekvator bölgesine doğru harekete geçer.
Bu sonsuz devridaim hareketinin sayılamayacak kadar büyük faydası var ama herhalde en büyük faydası dünyamıza bugün alışıp olduğumuz iklimi vermiş olması. Unutmayın, dünya 4,5 milyar yıldır var ve iklim her zaman bugünkü gibi değildi.
Okyanuslardaki bu dev akıntı sistemine bilim insanları ‘Atlantik Meridyenel Devrilme Sirkülasyonu’ veya İngilizce kısaltmasıyla AMOC adını veriyor. Küresel iklim kriziyle ilgili çalışan bilim insanlarının uzun süredir gündemde tuttukları bir felaket senaryosu, bu akıntı sisteminin tamamen durması veya işlevini kaybetmesini konu alıyordu.
Başlangıçta bu bilim insanlarının söyledikleri abartılı bir Hollywood felaket filmi gibiydi ama giderek AMOC’un durması veya yavaşlaması ihtimali daha fazla konuşulur oldu. Bilim insanlarının bu akıntıyla ilgili son çalışması hiç iç açıcı sayılmaz: Atlas Okyanusu’ndaki akıntı sistemi 2030’ların sonlarına doğru tamamen durabilir çünkü.
AMOC’u taşıma bandı gibi düşünebilirsiniz: Güney Yarımküre ve tropik bölgelerdeki sıcak yüzey sularını çekerek soğuk suların olduğu Kuzey Atlantik’e dağıtır. Aşağıya çöken soğuk ve tuzlu su da güneye doğru akar. Bu mekanizma sayesinde Güney Yarımküre’nin bazı bölgelerinin aşırı şekilde ısınması ve Kuzey Yarımküre’nin ise aşırı soğumasının önüne geçilmiş oluyor. Böylelikle deniz ekosisteminde yaşamın sürdürülebilmesi için besin kaynakları da dengeli bir şekilde dağıtılmış olur. Dolayısıyla AMOC sisteminin çökmesi, dünyanın bazı bölgelerini tanınmaz hale getirebilir.
Çöküşten sonraki senaryo muhtemelen şöyle olacak: Kuzey Kutbu’ndaki buzlar güneye doğru kaymaya başlayacak ve 100 yıl sonra İngiltere’nin güney kıyılarına kadar ulaşacak. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın ortalama sıcaklıkları düşecek. Amazon yağmur ormanlarında tam tersi bir durum yaşanacak. Şu anda kurak geçen mevsimler yağmurlu, yağmurlu mevsimler de kurak geçecek.
Son yıllarda yapılan birçok çalışma, Atlantik Meridyenel Devrilme Sirkülasyonu (AMOC) sisteminin çöküşünün sandığımızdan daha yakın olacağını öne sürmüştü. Sebep olarak da insanların yaydığı sera gazları nedeniyle daha da şiddetlenen iklim değişikliğinin okyanus sıcaklıklarını artırması ve okyanuslardaki tuzluluk oranlarını bozması olarak gösterilmişti.
Utrech’teki bilim insanları daha net sonuçlar alabilmek için Atlas Okyanusu’nun güneyindeki bir bölgeyi dolaşımdaki değişiklikleri izlemek için en uygun yer olarak belirledi ve buradaki sıcaklıkları ve tuzluluğu incelediler. Hakem değerlendirmesinden geçen ancak henüz bir dergide yayımlanmayan yeni bir araştırma AMOC’un 2037-2064 yılları arasında kesintiye uğrayacağını öne sürüyor. Araştırmanın bir diğer göstergesi de çöküşün 2050’ye kadar yaşanacağı.
Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi’nde deniz ve atmosfer araştırmacısı ve çalışmanın da ortak yazarı René van Westen bunun oldukça endişe verici olduğunu söylüyor. Daha şiddetli sıcak hava dalgalarına, daha fazla kuraklığa, sele maruz kalıyoruz. Üstüne AMOC sisteminin de çökmesi bildiğimiz iklim algısını tam tersine çevirebilir.
En önemlisi de uzmanlar birkaç yıl öncesine kadar böyle bir çöküşün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine “düşük olasılıklı ama yüksek etkili bir risk” olarak bakıyordu. Şimdiyse çöküntünün gerçekleşmesi önceki yıllara göre çok daha olası.
Haberin başında da söyledik, ısı transferi veya dengelemesi mekanizması bir doğa kanunu. Dolayısıyla okyanuslardaki akıntılar dursa bile bu ancak kısa süreli olabilir; sonunda yeniden ısı transferi başlayacak ve bu da akıntıyı güçlendirecek.
Önemli olan akıntının durduğu sırada dünyamıza ve iklime ne olacağı.