50 yıl sonra bir ilk: NASA, mürettebatlı Artemis II görevinde yer alacak astronotları seçti
Ay yarışı hızlanırken NASA yeni hedefini daha net bir şekilde dile getirmeye başladı: 2040'a kadar Ay'a üs kurmak. Bunun için de hem sivillerin hem de astronotların kalabileceği konutlar lazım ve bu noktada işin içine 3D baskı şirketi ICON devreye giriyor.
Ay bir mıknatıs gibi bizi tekrar tekrar kendine çekiyor. Ya da dünya kutuplaşmaya her yaklaştığında süper güçler dünyadaki karşılaşmalarının yanına bir de Dünya dışındaki Ay’ı ekliyor.
Yarım yüzyıl önce Apollo 17 astronotları, Ay’da üç gün geçirdi, o 75 saatte uzay giysileri içinde Ay yürüyüşü yaptılar ve dönemin Sovyet Rusyası’na büyük fark atarak uzay yarışına son noktayı koydular. O zamandan bu yana Ay, keşfedilmemiş bir şekilde oracıkta geceleri yolumuzu aydınlatmaya devam etti.
NASA bir kez daha Ay’a dönmeye hazırlanıyor. Bu sefer durumlar farklı. Kurumu dürten ülke Rusya değil Çin ve bu sefer 75 saat değil çok daha uzun bir kalış hedefleniyor. Bunu gerçekleştirmek için ajans Ay’da sadece astronotların değil sıradan sivillerin de kullanabileceği evler inşa etmeye hazırlanıyor.
Kurumun planına göre Amerikalılar 2040 yılına kadar uzayda kendilerine ait bir birime sahip olacak. Ne var ki bilim camiasından bazı şahsiyetler NASA’nın hele de elle tutulur bir başarı elde etmeden önce böyle bir zaman çizelgesi çıkarmasının epey iddialı olduğuna inanıyor. Bununla birlikte NYT’nin NASA’dan görüştüğü yedi bilim insanının hepsi ajansın hedeflerini tutturmaya devam etmesi halinde Ay yapıları için 2040 hedefinin ulaşılabilir olduğunu söylüyor.
NASA, Ay’a 3 boyutlu yazıcı gönderecek ve ardından Ay’ın kraterli yüzeyinin en üst tabakasında bulunan ve rahatsız edildiğinde zehirli bulutlar halinde dalgalanan kaya parçaları, mineral parçaları ve tozdan oluşan özel Ay betonundan katman katman yapılar inşa edecek. Ajansın teknoloji geliştirme direktörü Niki Werkheiser, “Çok önemli bir andayız ve bazı açılardan bu bir rüyaymış gibi geliyor. Diğer açılardan ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi” dedi.
NASA’nın akademisyenler ve sektör liderleriyle ortaklık kurmaya her zamankinden daha açık olduğunu belirten Werkheiser, oyun alanını Apollo görevlerinin yapıldığı günlere kıyasla çok daha genişlettiklerini söyledi ve, “Tüm doğru insanları doğru zamanda ortak bir hedefle bir araya getirdik. Bu yüzden amacımıza ulaşacağımızı düşünüyorum. Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel becerilerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok” dedi.
Ay’da yaşamanın önündeki pek çok engelden biri de toz. Bu ince toz öylesine aşındırıcı ki bir cam gibi kesici, solunduğunda da zehirli olabiliyor. Ancak dört yıl önce NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde bilim ve teknoloji ofisinin kıdemli teknik danışmanı Raymond Clinton Jr. tozun bir sorun olsa da çözüm de olabileceğini dile getirdi.
Clinton’ın düşüncesi şuydu: Eğer dünyadaki evler, burada bulunan minerallerden oluşan topraktan başarılı bir şekilde 3 boyutlu olarak üretilebiliyorsa, sıcaklıkların 600 dereceye çıkabildiği ve radyasyon ile mikrometeoritlerin hem binalar hem de vücut için risk oluşturduğu Ay’daki topraktan da evler üretilebilir.
NASA geçen kasım ayında planlanan beş Ay görevinden ilki olan mürettebatsız Artemis I görevini güvenli bir şekilde tamamlamayı başardı. Şimdi sırada tarihte ilk kez bir kadın ve bir siyah da dahil olmak üzere dört insan mürettebatı Artemis I ile aynı yoldan geçirecek Artemis II Kasım 2024’te bir sorun çıkmazsa havalanacak. Bu görevi de 2025’te insanların Ay yüzeyine ineceği Artemis III takip edecek. 2020’ler bitmeden önce iki mürettebatlı görevin daha yapılması planlanıyor.
71 yaşındaki Clinton kendi döneminden Amerikalıların Ay’da yaşamasının olası olmadığının farkında. Ancak kendisinden birkaç 10 yaş genç olanlar için bir ihtimal hâlâ var. Clinton, “Keşke bunu görecek yaşta olsaydım” diyor.
NASA 2040 hedefine ulaşmak için Teksas merkezli bir inşaat teknolojisi firması olan ICON ile ortaklık kurdu. ICON ilk olarak 2020’de NASA’dan bir fon aldı. Daha sonra 2022’de dünya dışında kullanılabilecek uzay tabanlı inşaat sistemi için 60 milyon dolar ek fon aldığını duyurdu. Şimdilik plan taslaktan öteye geçemedi ama konsept ve tasarımları hazırlamak için hem Bjarke Ingels Group hem de SEArch+ mimarları katkı sağladı.
ICON’a göre neredeyse her şeyi 3 boyutlu olarak basmamız mümkün. Bu süreç konut sıkıntısına hızlı ve uygun maliyetli bir çözüm olarak lanse ediliyor. 3 boyutlu baskıda nesneler dijital bir dosyadan katman katman oluşturuluyor. ICON, Dünya’daki inşaat projelerinde Lavacrete denilen tescilli bir yapı malzemesi kullanıyor.
İddialı projelere uzak olmayan şirket, Kuzey Amerika’daki ilk 3D baskılı evlerden bazılarını inşa etmek için kullanılan büyük ölçekli inşaat sistemi Vulcan robotikin yaratıcısı. Austin Community First denilen bir proje de Vulcan’ın eserlerinden biri. 400 evden oluşan bu koleksiyon, yoksulluk içinde yaşayan Meksikalılar için uygun fiyatlı, kasırgaya dayanıklı evlerden oluşuyor
NYT’nin yazısında ilgi çekici noktalardan biri de NASA ile birlikte baskı malzemesi üzerinde çalışan ve Ay’da bulunan kaya malzemesinin simüle edilmiş susuz betona odaklanan Ali Kazemian’ın sözleri. Sosyal medyada bu konuyla ilgili haberin altında genel olarak herkesin, “Dünya bitti de Ay’a ev yapmak mı kaldı?” gibi isyanlarda bulunduğunu görebilirsiniz. Zengin Ay minerallerinde 3 boyutlu baskı için betondan çok daha fazla potansiyel gören Kazemian diyor ki, “Dünya’da bir noktada kaynaklarımız tükenecek. Dolayısıyla Ay’da madenler ve tam otomatik fabrikalar kurmamız da bir olasılık.”
NASA’daki bilim insanları Ay’daki evlerin piyasa değeri ya da Ay’daki yaşam alanlarının mülkiyetinin nasıl ayarlanacağı konusunda konuşmak için henüz erken olduğunu söylüyor. Bununla birlikte Ay’ın kritik bir el değmemiş kaynak deposu olduğunun ve diğer ulusların da bu depodan bir parça almak isteyeceklerinin farkındalar.
ABD, 2020’de Artemis Anlaşmaları denilen ve Ay’ın barışçıl ve işbirliğine dayalı keşif ilkelerini içeren bir anlaşmaya öncülük etti. Bu anlaşmaya Birleşik Krallık, Japonya, İtalya, Kanada ve Brezilya’nın da aralarında bulunduğu 29 ülke imzacı oldu. Ancak dikkat çekici bir şekilde ne Çin ne de Rusya anlaşmaya imza atmadı.