Retro ile tanışın: Klonlanmış ilk rhesus maymunu ve çok sağlıklı
Öpüşmenin insanlığa biyolojik olarak pek artısı olduğu söylenemez. Hatta bulaşıcı hastalıkların yayılması bakımından belki tehlikeli de. Öyleyse neden, nasıl ortaya çıktı? Yeni araştırmaya göre cevap maymunların temizlik ritüelinde yatıyor olabilir.
Öpücük çiftlerin birbirine duyduğu şefkatin bir ifadesidir. Dünyanın önde gelen metal gruplarından Nightwish “Dudakların hâlâ kırmızıyken öpüş” der. Dünyanın neredeyse her yerinde öpüşmenin verdiği mesaj aynıdır: Yakınlığı temsil eder. Her toplulukta görülen bir şey olduğu için de sanki hep var olmuş gibi gelir. Oysa bunun hep var olan bir hareket olduğunu söyleyemeyiz.
En ilkel dürtülerle baktığımızda bile öpüşmenin üreme yolunda çok büyük bir gereklilik olduğu söylenemez. Aksine dudaktan dudağa temas bulaşıcı hastalık taşınması açısından tehlike bile yaratabilir. Kimi toplumlar için daha mahrem, kimi toplumlar için de çok sıradan bir şey öpüşmek. Araştırmacılar bugüne kadar hep öpüşmenin kökenini bulmaya çalıştı. Bazıları bunu emzirmeyle ilişkilendirdi. Bebekken içgüdüsel olarak emmeye eğilimliyiz nihayetinde. Öpüşmeyle ilgili bir diğer olası tez ise annelerin önceden çiğnedikleri yiyecekleri yavrularına ağızdan vermesiydi.
Öpüşmenin bir insan tuhaflığı olma ihtimali de var. Aslında pek çok toplum, özellikle de yerli avcı-toplayıcılar öpüşmeyi tuhaf ve hatta nahoş buluyor. American Anthropogist dergisinde 2015 yılında yayınlanan çalışmaya göre toplumların yalnızca yüzde 46’sında romantik öpüşme diye bir şey var. Öpüşme pratiği olmayan kültürlerde yakınlık farklı yollarla gösterilebiliyor. Mesela Papua Yeni Gine’nin Trobriand yerlilerinde sevgililer karşılıklı oturup kirpiklerini birbirine değdiriyor. Malezya’da da aşıklar birbirlerinin kokularını içlerine çekerek yakınlık ihtiyacını gideriyor.
Yeni bir araştırma bunun kökenini hiç öyle anne sevgisi ya da tuhaflıktan ortaya çıkmadığına işaret ediyor. Dudakların birbirine dokunması bildiğimiz aşk hikayelerinden, evlilik yeminlerinden çok daha eski dayanıyor olabilir. Yani ortaya çıkış hikayesi sandığınız kadar romantik olmayabilir.
Warwick Üniversitesi’nden evrimsel psikolog Adriano Lameira öpücüğün milyonlarca yıl öncesine dayansa bile atalarımızın ağızlarını romantizm için değil birbirlerini temizlemek için kullandığını düşünüyor. Lameira Evolutionary Anthropology dergisinde yayınlanan çalışmasında büyük maymunların (ki bunlar en yakın akrabalarımız oluyor) sosyal alışkanlıklarını inceleyerek “tımarcının son öpücüğü tezi”ni ortaya attı. Bu teoriye göre bugün iki insan arasındaki samimiyetin sembolü olan öpücük pratik bir jestten evrilmiş olabilir. Kir ve parazitleri temizlemek için birbirlerini tımar eden maymunların ağız ağıza gelmesinden yani…
Parazitler ve kir maymunların başından eksilmeyen bir bela olagelmiştir. Ama onlar için temizlenmek sosyal statüden önce hayatta kalmakla ilgili. Bunun için de büyük sürülerdeki maymunlar saatlerce birbirlerinin tüylerini temizleyerek geçirir, bu sırada da yakın bağ kurarlar. Lameira birbirlerini temizleme ritüelinin artık sonuna gelindiğinde de maymunların birbirlerine yaklaşarak son kir parçalarını da almak için dudaklarını birleştirdiğini söylüyor.
Ne var ki atalarımız vücut kıllarını kaybedip bugünkü hale doğru evrimleştikçe temizlenme ihtiyacı da ortadan kalktı. Ama o son adımdaki yakın dudak teması yine de sürdü. Anlamı da değişti tabii. Bir ritüelin son sahnesi değil, sembolik anlam yüklü zengin bir sosyal bağ olarak kaldı.
Lameira için öpüşmenin evrimsel kökenlerini anlamak en yakın akrabalarımıza daha yakından bakmak demek. Hayvanlar aleminde öpüşme benzeri davranışlara nadir rastlanıyor ve bunlar sadece primatlarla sınırlı. Mesela maymunlar kavgadan sonra uzlaşmanın işareti olarak ağızlarını hızla birbirlerine değdiriyorlar.
Bu açıdan bakıldığında onların dudak dokundurması “Öpüşün de barışın” gibisinden bir işaret olarak kalıyor. Oysa bugün kapuçin maymunları gibi sevgi gösteriyor olsaydık biz de birbirimizin gözlerini oyuyor olurduk. Kapuçin maymunları sevgilerini karşılarındaki kişinin gözlerine parmak sokarak gösteriyor çünkü.
Lameira’nın teorisi kesin değil, ama keşif için yeni kapılar aralıyor. Araştırmacı daha az tüylü ya da esaret altında yaşayan maymunların davranışlarını gözlemleyerek dudak dudağa gelmenin genlerimize kodlanmış bir hareket olup olmadığını anlayabileceğimizi düşünüyor.