Modern insanda Neandertal genlerinden kalma özelliklere rastlandı
Araştırmacılara göre insanlığın romantik olarak en eski öpüşme kayıtları, Mezopotamya'ya yaklaşık 4.500 yıl öncesine dayanıyor. Bu da daha önce düşünülenden 1.000 yıl daha eski olduğu anlamına geliyor.
Sinema oyuncusu Ingrid Bergman’ın iki dudağın birbirine değmesi eylemine dair en çarpıcı tanımlardan birini yaptığı söylenir: “Öpüşme, sözler gereksizleşince konuşmayı kesmek için doğa tarafından yaratılmış hoş bir hiledir.”
Romantik öpüşmenin tarihini çözmek zor. Uzmanlar bunun öğrenilmiş bir davranış mı yoksa içgüdüsel mi olduğu konusunda henüz bir uzlaşıya varamadı. Öpüşmenin insanlara özgü olmadığını biliyoruz. Bonobolar ve şempanzeler de öpüşme eylemini gerçekleştiriyor.
Science dergisinde 18 Mayıs’ta yayımlanan bir makale, öpüşmeye dair metinlerin sanıldığından çok daha eskiye dayandığını, hatta yazının icadına git gide daha da yaklaştığını bildiriyor.
Romantik öpüşmenin en eski yazılı kaydının yaklaşık 3.500 yıl öncesine dayanan Hindu Vedik Sanskrit metinlerine ait olduğu bir süredir genel olarak kabul ediliyor. Antropolog Vaughn Bryant, Büyük İskender’in generallerinin M.Ö. 326 yılında Pencap’ı fethetmelerinin ardından bu eylemi vatanlarına taşıdıklarını iddia ediyordu.
Ancak Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi’nden Asurolog Troels Pank Arboll ve İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden biyolog Sophie Lund Rasmussen’e göre, öpüşmenin Hindistan gibi yerlerde ortaya çıktıktan sonra başka yerlere yayıldığı yönündeki iddiaların daha büyük belge havuzunca desteklenmediği görüşünde.
Ancak durum böyle olsa bile Arboll ve Rasmussen, romantik anlamda öpüşmeyi anlatan ifadenin yer aldığı bilinen en eski belgenin Mısır ve Mezopotamya’da yaklaşık 4.500 yıl öncesine dayandığına işaret ediyor. Bu da sanılan tarihten en az 1.000 yıl öncesinde var olduğu anlamına geliyor.
Arboll ve Rasmussen, günümüzün Irak ve Suriye bölgesinde Fırat ve Dicle nehirleri arasında yaşayan Mezopotamya insanlarının kil tabletlere yazdığı ifadelerin, öpüşmenin eski çağlarda romantik yakınlığın bir parçası olarak görülüğüne dair açık örnekler taşıdığını söylüyor. Arboll, “Bu nedenle öpüşme tek bir bölgede ortaya çıkmış da oradan yayılmış gibi bir görüşe sahip olmamalıyız. Bunun birkaç bin yıl boyunca birden fazla antik kültürde yapıldığını görüyoruz” dedi.
Öpüşmenin tahmin ettiğimizden çok daha uzun bir süredir var olması da ihtimaller dahilinde. Orta Doğu’da 11.000 yıl öncesine ve Malta’da da Neolitik döneme ait heykellerde de öpüşen insanlar tasvir ediliyor.
Daha da eskiye gidecek olursak Neandertallerin ağızlarında bulunan bakterilerin genomik verilerinin incelendiği 2017 tarihli bir makale, yaklaşık 126.000 yıl önce insanlar ve Neandertaller arasında ağız enfeksiyonlarının bulaşımını ortaya koyuyor. Bu tabii ki romantik bir öpüşmenin kanıtı olduğunu göstermez ancak öpüşmenin tarihsel olarak hastalığın yayılmasında bir rol oynamadığı anlamına da gelmiyor.
Arboll ve Rasmussen antik Mezopotamya’dan kalan tıbbi metinlerin, herpes simpleks virüsüne çok benzeyen bu’shanu adındaki hastalığı anlattığını belirtiyor. Bu’shanu da ağız ve boğazda görülüyordu ve belirtiler arasında herpes simpleks için de ayırt edici belirtilerden biri olan ağız içi ya da çevresinde veziküller vardı.
Yine de yazarlar, antik kültürel uygulamaların izini sürmek için eski tıp metinlerini kullanan araştırmacılara, geçmişte hastalıkların yorumlanması ile bugün bizim hastalıklara bakış açımız arasındaki farklar sebebiyle dikkatli olmaları uyarısında bulunuyor.