Ürkütücü tahmin: Kuzey Buz Denizi’nde ilk buzsuz gün 2027’de görülebilir
Prof. Dr. Doğan Yaşar’ın Türkiye Bilimler Akademisi yayınındaki makalesinde ‘üstü kapalı’ şekilde “İklim değişikliği yoktur” dediği anlaşıldı. Yaşar önceki bir yayınında da 2022, 2023 veya 2024'te dünyanın "mini soğumaya gideceğini" yazmış.
Uzunca bir süredir siyaset, ekonomi ve spor gibi popüler konulara odaklanılan ülkede Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) bünyesindeki bir yayında yer alan ‘üstü kapalı’ sözler gözden kaçtı.
Prof. Dr. Doğan Yaşar’ın Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) ‘İklim Değişimi Çerçevesinde Su Kaynaklarının Mevcut Durumu ve Geleceği’ başlıklı yayınında ‘yanıtsız bıraktığı sorular’ kimi uzmanların tepkisini çekti.
Eleştiriler Yaşar’ın yayın için kaleme aldığı ‘İklimler, değişim nedenleri ve sonuçları’ başlıklı bölümün ‘özetinin’ sosyal medyada paylaşılmasıyla başladı:
“İklimler ortalama onar yıllık dönemlerden başlayarak milyonlarca yıllık dönemler halinde sürekli değişim gösteren ve dolayısı ile dünyada başta su olmak üzere, tarım, balıkçılık ve enerjiyi kontrol altında tutan doğa olaylarıdır. Söz konusu bu değişimlerin ana nedenleri ise levhaların hareketi, dünyanın dönüş parametreleri ve güneşten gelen enerjideki değişimlerdir.
Tüm bu değişimler iklimlerin gerek uzun ve gerekse kısa dönemler içerisinde, kurak ve yağış döngüler halinde değişim göstermesine neden olur. Bu döngülerden en kısa sürelisi ortalama 15-20 yıl civarında olup bu sürenin 7 ila 10 yılı yağışlı (bölgesel ortalamaların üzerinde) ve 7 ila 10 yılı da kurak (bölgesel ortalamaların altında) olarak geçmektedir. Bu tahminlerin uzun vadede geliştirilmesi için alacakları kararlara temel olacak bilginin sağlanması açısından önemlidir.
Bu makalede iklimsel değişimlerin su, tarım, balıkçılık, enerji ve hava kalitesi üzerinde neden olduğu etkiler tartışılmış ve bu tür iklimsel değişimlerin etkilerini avantaja çevirebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda öneriler getirilmiştir.”
Türkiye Bilimler Akademisinin son yayını İklim Değişimi Çerçevesinde Su Kaynaklarının Mevcut Durumu ve Geleceği başlıklı yayında Prof. Dr. Doğan Yaşar'ın yazdığı İklimler, Değişim Nedenleri ve Sonuçları başlıklı bölümü yorumsuz biçimde bilginize sunuyorum. pic.twitter.com/QT41Sl5HFb
— Levent Kurnaz (@leventkurnaz) April 13, 2024
Yaşar’ın sözlerinin özetle “İklim değişikliği yoktur. İnsanlar hiçbir şekilde iklimi değiştirecek kadar etkili olamaz. Bu değişiklikler tarihte hep vardır ve oluyordu. İnsanların bu konuyla ilgisi yok” görüşüne çıktığını vurgulayan uzmanlar akademisyenin öncesinde de “2020’lere kadar küresel ısınma artarak devam edecek. Tıpkı 900’lü yıllarda olduğu gibi. Ama 2022, 2023 veya 2024 olur; bu dönemlerde biz, mini soğumaya gireceğiz. Sıcaklık mola verecek. Bu molada İstanbul Boğazı’nın donduğunu göreceğiz. İstanbul Boğazı’ndan karşıdan karşıya yürüyerek geçilecek. En son 1929 yılında geçildi. 2-3 yıla kadar tekrar bekliyorum” gibi demeçler verdiğini hatırlatıyor:
“Yaşından dolayı da insanlar saygı gösterip çağırıyor bazı yerlere. Ancak o saygıyı söylediklerinin doğru olduğu yönünde algılıyor. Bilimsel bir konuya baktığınız zaman bir kamyon dolusu makaleyi ortaya koyup ‘Hocam dediklerin yanlış’ diyoruz, ‘Ben öyle düşünmüyorum’ diyor. ‘Ben öyle düşünmüyorum, çünkü…’ demesi lazım. ‘Şu şu şu sebeplerden yanlış’ demesi lazım.”
Akademisyenin bahse konu yayındaki “İklimsel döngülerden en kısa sürelisi olan onar yıllık salınımların neden olduğu iklimsel değişimler sırasında her 15 – 20 yıllık sürenin, yaklaşık 7 ila 10 yılı yağışlı (bölgesel ortalamaların üzerinde) ve 7 ila 10 yılı da kurak (bölgesel ortalamaların altında) olarak geçmektedir” şeklindeki ifadelendirmesine de ayrıca dikkati çekerek şöyle diyorlar:
“Tarihte böyle diyor. Tarihte iklimin değişmiş olduğunu, bunları biliyoruz. ‘Yedi sene kurak, yedi sene yağışlı geçer’ diyor. Bu Kur’an-ı Kerim’den, Tevrat’tan gelen bir kavram. Bilimle desteklenen bir şey değil.
Mesela ‘Yer çekimi var mı, yok mu’ diye haber yapacak olsanız ‘Yer çekimi yok’ diyen adama gülerek bakıyor halk. Ama bu noktayı hala pek çok kişi ‘tartışılabilir’ bir nokta olarak görüyor. Anneme sorsanız, annem ‘İklim değişikliği var’ diyor. Türkiye’de halka soracak olsanız, yüzde 90 ‘İklim değişikliği var’ der. Ama bu halka sorulan bir şey değil ki? Sıcaklıkların ortalama nasıl arttığını çizersiniz. Artmış mı artmamış mı?
O zaman ikinci adıma geliyoruz. İkinci adım da ‘Sıcaklıklar neden artıyor?’ Kendi kendine dünya duracak olsa bu sıcaklıklar yine de böyle artar mıydı? E artıracak bir sebep de yok. Yani ‘Kendi kendine de artar’ diyorsa Doğan Yaşar ‘Nasıl artar’ diye de anlatması lazım. Ama anlatmıyor. ‘Ben öyle düşünüyorum, tarihte de böyle oldu’ diyor. Ya tarihte niye olduğunu biliyoruz, sebeplerini biliyoruz…”
Bu noktada onlara “Bu söylediklerinize karşın kamuoyu önünde pek bir tepki yöneltilmedi. Neden?” sorusunu yönelttik. Aldığımız yanıt şöyle oldu:
“Şimdi şöyle, Türkiye’de iklim bilimcisinin sayısı zaten çok az. Bunlar TÜBİTAK’tan proje alıyor. Proje almak istediğiniz zaman yayının yazarları olan isimler senin projeni değerlendiren kurulda oluyor. ‘Olur mu böyle saçmalık’ diye bağıracak olsan bu arkadaşlar acısını senden bir sonraki TÜBİTAK projesinde çıkarıyor. TÜBİTAK dediğiniz zaman yine devlet kontrolündeki bir finansman sistemi olduğu için kimse ses çıkartamıyor.
Akademisyenler ‘Abi saçmalıyorsun sen’ lafını söyleyemiyor kimseye. Kimsenin arkası yeterince sağlam değil. Herkes bunun ucunun bir şekilde kendisine dokunacağını düşünüyor.”
Devam etmeden önce Türkiye’de iki ‘bilim akademisi’ bulunduğunu belirtelim.
2011 yılında kanun hükmünde kararname (KHK) ile Türkiye Bilim Akademisi’ne (TÜBA) üye atanma şartları değiştirilmişti. ‘Bilim akademisi’ kavramının özüne aykırı bir müdahale olarak değerlendirilen gelişmeyle akademi üyelerinin üçte birinin Bakanlar Kurulu, üçte birinin Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) üçte birinin ise TÜBA tarafından seçilmesi esası getirilmişti.
Bunun özerkliğin yok edilmesi olduğu düşüncesiyle ilk etapta 70 kadar üye istifa etmişti, akabinde Bilim Akademisi Derneği kurulmuştu.
Yaşar’ın iklim değişikliğine dair sözlerine ilişkin konuşan uzmanlar bu konuda konuşması gerekenin de aslında Bilim Akademisi Derneği olduğunu söylüyor:
“Ama onlar da fonlarını yine aynı yollardan alıyor ve bu kavgayı yapmak istemiyorlar. Ama bu dokümanın doğrusunu onlar çıkartmalıydı. Bilimin kavgasını verebilecek kimse yok. Türkiye’de de yok, dünyada da yok. Dünyada da benzer şeyler var. Ya da böyle bir saçmalık var, TÜBA’nın kendisi yanıt vermeliydi.”