1989’dan beri ilk: Guterres Güvenlik Konseyi’ne Gazze’de ateşkes için ‘şahsen’ çağrı yaptı
Bu yıl Dubai'de düzenlenen iklim zirvesi Cop28'de ele alınan ilk konu kayıp ve zarar fonu oldu. Fona hangi ülkelerin ne kadar destek vereceği tartışıldı. Almanya ve BAE en çok desteği verirken, ABD bu iki ülkenin dörtte biri kadar yardım sözü verdi.
Dubai’de başlayan büyük iklim zirvesi Cop28’in ilk gününe gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinden kaynaklanan felaketlerle başa çıkmasına yardımcı olacak kayıp ve zarar fonu metninin kabulü damga vurdu. Karar delegelerce ayakta alkışlandı. Ancak merak edilen konu dünyanın en büyük kirleticilerinden ABD’nin fona vereceği desteğin miktarıydı. Zirvenin ilk gününde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres bir konuşma yaparak “çöküşün eşiğinde” olduğumuzu vurguladı.
Dünyanın dört bir yanında sıra dışı hava olaylarıyla karşılaştık sene boyunca. Libya’daki sellerde, Kanada’daki orman yangınlarında, Amazon’daki şiddetli kuraklıklarda en büyük rol rekor kıran küresel sıcaklıklardı. Ne var ki felaketlerden en çok zarar görenler de küresel ısınmanın artmasına sebep olan sera gazı salımında en az rolü olan yoksul ülkelerdi.
İşte bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için ortaya “kayıp ve zarar fonu” diye bir fikir atılmıştı. Amaç dünyayı en çok kirleten ülkeleri eylemlerinden sorumlu tutarken felaketlerde epey zarar gören ülkelere de yardım elini uzatmaktı. 30 yılı aşkın bir süredir zengin ülkeler bu fonun oluşumunu önlemek için bin takla attı.
Nihayet geçen yıl Mısır’da düzenlenen Cop27 zirvesinde yeni ve daha geniş kapsamlı bir fon oluşturulması için anlaşmaya varıldı. Bu başarının elde edilmesinde geçen yıl topraklarının üçte biri sular altında kalan Pakistan öncülüğünde gelişmekte olan ülkelerden oluşan G77’nin (ve Çin) baskısı etkili oldu. Fonda anlaşıldı anlaşılmasına ama bu fona para nereden, nasıl gelecekti. Onu da Cop28’de konuşacaktı liderler.
Bu süreçte bir geçiş komitesi oluşturuldu. Komite kayıp ve zarar fonunun neye benzemesi gerektiği ve nasıl işleyeceği konusunda yol haritası belirlemekle görevlendirildi. Gelişmiş ülkelerin bir yandan yardımlarını en aza indirmeye, diğer yandan da fondan kimlerin faydalanacağına karar verecek en üst düzey isimler olmaya çalıştığı bir yıl geçirdik. Nihayetinde her iki taraf da tavizler vermek zorunda kaldı.
Tavizlerden biri fona geçici süreliğine Dünya Bankası’nın ev sahipliği yapmasıydı, ki gelişmekte olan ülkeler buna şiddetle karşı çıkıyordu. Sonuçta ABD, AB ve diğer zengin ülkelerin istediği oldu. Ancak gelişmekte olan ülkeler fona doğrudan erişim ve Dünya Bankası’nın şeffaf davranması gibi birtakım koşulların yerine getirilmesini şart koştu.
Ev sahibi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Almanya kayıp ve zarar fonuna başlangıç olarak 100 milyon dolar vermeyi taahhüt etti. Fonun ilk bütçesi 429 milyon dolara yakın. Bunun 245 milyon doları Avrupa Birliği’nden gelecek ki 100 milyonunu az önce yazdığımız gibi Almanya karşılayacak. İngiltere 75 milyon dolar, ABD 24.5 milyon dolar ve Japonya 10 milyon dolarlık destek verecek. Fonun ne sıklıkla yenileneceği konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığı için iklim aktivistleri bunun uzun vadeli olup olmadığı konusunda endişeli.
Tabii kayıp ve zarar fonu metni her ne kadar kabul edilmiş olsa da teknik olarak tüm metinler 12 Aralık’ta zirvenin kapanışına kadar resmen kabul edilmiş sayılmıyor.
Almanya pek çok Avrupa ülkesi arasında temiz enerjiye geçişi en çok savunan ülkeler arasından. Bunun için de çıkarlarıyla uyuşmasa da gerekli adımları atmaya çalışıyor. Bunun tam tersi olarak ABD dünyanın en büyük kirleticilerinden. ABD her yıl 5.9 milyar ton karbon salımı yapıyor ki bu onu Çin’den sonra dünyada en çok karbon salımı yapan ülke haline getiriyor. Tabloya baktığımızda Almanya zarar gören ülkelere 100 milyon dolar taahhüt ederken ABD bunun ancak dörtte biri kadar destek veriyor. Sebebi ne peki?
ABD dünyadaki iklim krizinden sorumlu olduğunu kabul etmiyor çünkü. Zirveye katılan İklim Elçisi John Kerry yoksul ülkelerin yaşadığı felaketlerde “sorumluluk kabul etmeyeceğini” daha önce de söylemişti, dolayısıyla ortada “tazmin edinmesi gereken bir miktar olmadığını” bu zirvede de söyledi. Konu savaş olduğunda desteklerini esirgemeyen, öyle ki halkını hem Ukrayna hem de İsrail’e 100 milyon dolardan fazla yardıma ikna etmek için Oval Ofis’te ulusa sesleniş yapan bir lidere sahip olan ABD’nin iklim krizinde en çok etkilenen ülkelere kulağını kapatması dikkat çekici.
Önümüzdeki 10 gün boyunca küresel ısınmanın sanayi öncesi seviyelerin 1.5 derece üstünde sınırlandırılmasının nasıl sağlanacağı üzerine görüşmeler yapılacak. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) 2023’ün şimdiye kadarki en sıcak yıl olduğunu anlattığı İklim Durumu raporunun sunumunda konuşarak “Gerçek zamanlı bir çöküş yaşıyoruz. Bu yıl dünyanın dört bir yanındaki toplumlar yangın, sel ve kavurucu sıcaklıkla sarsıldı. Bunların etkisi yıkıcı oldu. Rekor sıcaklıklar dünya liderlerinin tüylerini diken diken etmeli ve onları harekete geçmeleri için tetiklemedi” dedi.
Ekim ayı sonuna kadar kayda geçen veriler fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan karbon salımlarındaki artışın devam etmesi ve El Niño iklim modelinin yüzünü göstermesi nedeniyle 2023 yılında sanayi öncesi dönemin 1.4 derece üzerinde olduğumuzu gösterdi. Halbuki 2015 Paris Anlaşması’na göre ülkelerin hiç olmazsa yüzyıl sonuna kadar 1.5 derece hedefini korumayı amaçlaması gerekiyordu. 2024’te yeni bir küresel sıcaklık rekoru kırılması bekleniyor dolayısıyla 1.5 derece sınırına muhtemelen çok daha yaklaşacağız.
Guterres Cop28’deki 198 ülkeye net bir mesaj verdi: “Küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamak ve en kötü iklim senaryosundan kaçınmak için bir yol haritamız var. Ancak bu yol haritasını yürürlüğe sokabilmemiz için liderlerin burada yenilenebilir enerji kaynaklarını üç katına, enerji verimliliğini iki katına çıkarma sözü vererek, belirlenen tarihlere kadar fosil yakıtları aşamalı olarak bırakacak şekilde harekete geçmeli.”
Bugün liderler zirvesine katılacak liderlerden biri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Eşi Emine Erdoğan ile dün akşam saatlerinde BAE’ye gelen Erdoğan’ı Dubai Uluslararası Havalimanı’nda BAE Devlet Başkan Yardımcısı Şeyh Mansur bin Zayid Al Nahyan, Abu Dabi Büyükelçisi Tugay Tunçer, Dubai Başkonsolosu Onur Şaylan karşıladı.
Erdoğan’a yolculuğunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç eşlik etti.