Pasifik Okyasundaki ada ülkesi Vanuatu iklim krizi nedeniyle yok olma, sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu sebeple BM’deki Uluslararası Adalet Divanı’na bir dava açtılar ve iklim krizinin durdurulmasını istiyorlar.
Beka kelimesi dilimize Arapçadan geçme bir sözcük. Anlamı ‘Ölümsüzlük, ölmezlik, kalıcılık.’ Kuranı Kerimde de geçen bir kavram, onda da ‘ebediyet’ ve ‘ölümsüzlük’ karşılığı.
Ama bir de siyaset dilinin meşhur ‘Beka meselesi’ kavramı var. Bu da varlığın tehlikeye girmesi hali anlamına geliyor.
Bizim iç politikamızda irili ufaklı her konu bir ‘beka meselesi’ olabiliyor.
Ama bir de Pasifik Okyanusundaki ada devleti Vanuatu var. Onlar kelimenin tam anlamıyla bir beka sorunu yaşıyorlar. Çünkü sahiden tamamen yok olabilirler.
Bu sorunu küresel iklim krizi yaratıyor. Buzulların erimesi başta okyanuslarda su seviyesini yükseltmiş durumda, daha da yükseltecek. Bu sebeple Vanuatu sahiden sular altında kalabilir.
O yüzden Vanuatu Birleşmiş Milletler bünyesinde bir mahkeme olan Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu ve beka sorununa hukuki bir çözüm arıyor, hayatta kalmaya devam etmeye uğraşıyor.
Pasifik Okyanusu’ndaki Vanuatu’nun Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) açtığı en büyük iklim davası başladı. Vanuatu yetkilileri iklim değişikliğinin bu hızla devam etmesi halinde ülkelerinin tamamen yaşanamayacak duruma geleceğini söylüyor.
Dava Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin iklim değişikliği konusundaki yasal yükümlülüklerine ilişkin hukuki bir çerçeve çizilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Küçük bir ada devletinin açtığı dava dünyada geniş yankı bulurken 100’e yakın ülkeyle çok sayıda kuruluş, davaya katılmak için yazılı beyanda bulundu.

Pasifik ülkesine göre dünyadaki karbondioksit salımının sadece yüzde 0,0001’ine sahip olmalarına rağmen, zengin ülkelerin yaydığı sera gazı sonucu Vanuatu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Vanuatu’nun iklim elçisi Ralph Regenvanu Avustralyalı ABC televizyonundaki açıklamasında iklim değişikliğinin bu hızla devam etmesi halinde 50 yıl içerisinde ülkelerinin tamamen yaşanamayacak duruma geleceğini söyledi.
Vanuatu hükümetine göre sorunun kaynağı kendileri değil. Bu nedenle yüksek miktarda sera gazı salımına yol açan ülkelerin artık buna son vermesi gerekiyor.
Aynı zamanda eski Vanuatu iklim bakanı da olan Regenvanu şunları söyledi:
“İklim değişikliği ve hızla yükselen deniz suyu seviyesi konusunda bir şeyler yapılmazsa, ülkemiz, geçim kaynaklarımız, kültürümüz ve insan haklarımız yok olacak.”
BM Genel Kurulu Vanuatu’nun bu görüşlerini haklı bularak başvuruyu geçen yıl örgütün en üst yargı organı ICJ’ye gönderdi.
Dava ICJ’nin 80 yıllık tarihinde bir ilk. Şu ana kadar mahkeme bu denli yüksek sayıda tanık hiç dinlememişti.
Bu nedenle dava şu ana kadar açılmış en büyük iklim davası olma özelliğini taşıyor. Barış Sarayı’nda başlayan davada iki hafta boyunca ülkeler ve uluslararası kuruluşlar dinlenecek.
ICJ’nin 15 üyesi gelecek kuşakları felaket boyutundaki iklim değişikliğinden korumak için BM üyesi ülkelerin uluslararası hukuk açısından yükümlülüklerini inceleyecek.
Mahkeme yüksek oranda karbondioksit salımına neden olan ülkelerin gerekli önlemleri almaması durumunda karşılaşacakları hukuki yaptırımları da ele alacak.
Vanuatu gibi tehdit altındaki ülkelerin, iklim değişikliğinin sonuçlarından korunması için atılacak adımlar da davanın gündemindeki bir başka konu.
Güney Pasifik’te yaklaşık 320 bin nüfusun yaşadığı 83 adadan oluşan Vanuatu, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını en fazla hisseden ülkelerden biri.
Son 10 yılda küresel ısınmaya bağlı olarak dünyadaki deniz seviyesi ortalama 4,3 santim yükselirken bu oran Vanuatu’nun bulunduğu bölgede daha fazla kaydedildi.
Mahkemenin önümüzdeki yılın ortalarına kadar kararını açıklaması bekleniyor. Karar tavsiye niteliğinde ve yasal olarak bağlayıcı değil.
Fakat mahkeme ‘yüksek oranda sera gazı yayan ülkelerin bunu önemli ölçüde sınırlamaları konusunda gerekeni yapmaları’ yönünde bir karar alırsa bunun önemli sonuçları olacak.
Hukukçulara göre mahkemenin kararı çevre kirliliğine yol açan ülkelerle şirketlere daha katı yaptırımlar uygulanmasının yolunu açabilecek.
Vanuatulu hukuk ekibinin başındaki Hollandalı uluslararası kamu hukuku uzmanı Margaretha Wewerinke- Singh mahkemenin ‘iklim tahribatının yasadışı olduğunu’ onaylamasını beklediklerini söyledi.
Yüksek oranda kirliliğe neden olan ülkeler Paris İklim Anlaşması’yla her şeyin çözüldüğüne inanıyor, fakat Hollandalı hukukçuya göre durum böyle değil.
Hukukçuya göre çevrenin korunması ve tahribata neden olan ülkelerin sorumluluğu geleneksel hukukun yetki alanı içinde. O nedenle de davanın sonucu büyük önem taşıyor.