İklim krizi tıp fakültelerinde müfredat değiştirtiyor
Slovenya ve Venezuela 18'inci yüzyıldan beri buzullarının tamamını kaybeden ilk ülkeler oldu. Bunlar iklim değişikliğinin kendini en çok hissettirdiği örneklerden.
İklim krizi artık kapıda değil, içeri girdi bile. Dünyanın farklı yerlerinde farklı şekillere bürünse de neredeyse bütün ülkeler kendinden bir şey kaybediyor. Sahip oldukları buzulları kaybeden ilk ülkeler Slovenya ve Venezuela mesela. Ama uzmanlar bu iki ülkenin son olmayacağını söylüyor.
Bu ayın başlarında bazı haber kaynakları Venezuela’nın modern çağda tüm buzullarını kaybeden ilk ülke olabileceğini yazdı. Ama buna itirazlar çok geçmeden yükseldi: Bu hiç de sahip olunası olmayan unvan 30 yılı aşkın süredir zaten Slovenya’ya aitti. Slovenya’nın Triglav Dağı ile Skuta’nın zirvesindeki buzların ölçümünü yapan Miha Pavsek, E&E News’e “İki buzulda da hareketlilik yok, son yıllarda buzul yarıkları da görülmedi. Halbuki gerçek buzullarda bunlardan olur” diyor.
Buzulların erimesi insanların kendi elleriyle neden olduğu iklim değişikliğinin sonuçlarından biri. İzlanda gibi Arktik ülkelerde bile buzullar büyük ölçüde eriyor. Slovenya ve Venezuela 18’inci yüzyıldan beri var olan son buzulu da kaybeden ilk ülkeler oldu. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli küresel ısınmaya bağlı olarak bu yüzyıl boyunca dünyadaki buzul miktarının yüzde 18 ila 36’sının kaybolacağını tahmin ediyor.
Universidad de Los Andes’in aralık ayında yaptığı bir ölçümde Venezuela’nın son buzulu olan La Corona’dan geriye 0.02 kilometrekarelik bir alan kaldığı ortaya çıktı. Bu üniversitede buzullar üzerine çalışan profesör Julio César Centeno “Venezuela’daki tüm buzulların yok olması ulusal bir trajedidir. Bu, küresel ısınmanın bir sonucu olarak kısa vadede ülkeyi etkisi altına alacak sorunların çığ gibi büyüyeceği konusunda yetkililere uyarı veriyor” dedi.
Scientific American Slovenya ve Venezuela’daki son buzulların yıllar önce kaybedilmiş olma ihtimaline dikkat çekiyor. Çünkü buzulların tükenme noktası olarak tüm dünyada kabul edilmiş ortak bir değer yok. Hiçbir uluslararası kuruluş da buzul sınıflandırması konusunda otorite olarak kabul edilmiyor. Centeno bir buzulun minimum büyüklüğünün 0,1 kilometrekare olması gerektiğini söylüyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu da bu eşiği kullanıyor ve bunun “genel kabul görmüş bir kılavuz” olduğunu belirtiyor.
Slovenya’da Skuta’nın alanı 1969’dan beri 0,1 kilometrekarenin altında, Triglav da 1986’da eşiğin altına düştü. Venezuela’daki La Corona’nın da buzul statüsünü muhtemelen 2016 yılında kaybetmeye başladığı tahmin ediliyor. Pavsek, hem Skuta hem de Triglav’ın alçak irtifa ve enlem nedeniyle “iklimdeki keskin değişikliklere karşı daha savunmasız” hale geldiğini ve “yükselen sıcaklara” dayanamadıklarını söylüyor.
Anton Melik Coğrafya Enstitüsü her iki zirvenin de 2030 yılına kadar buzsuz kalmasını bekliyor. La Corona’nın 2022’de iyice eridikten sonra eski buzul statüsünden geriye sadece bir kabuk kaldığını söyleyen Centeno ise La Corona’yı “ileri derecek çürümüş gömülmeyen bir ceset” olarak tanımlıyor.
Slovenya buzullarının her ikisi de Karadeniz’e dökülüyor, La Corona ise Karayipler’e. Bu da kıyı toplumlarına zarar verebilecek şekilde deniz seviyesinin yükselmesi anlamına geliyor. “Mevcut durum Latin Amerika’nın geri kalanını da ilgilendiren bir uyarı” diyen Centeno, “Kolombiya, Ekvador, Peru ve Bolivya gibi daha kalabalık ülkelerdeki buzulların erimesi, su kaynaklarını buzullara borçlu oldukları için Venezuela’dakinden çok daha büyük toplumsal krizlere neden olacaktır” diye belirtiyor.
Meksika’nın son buzulu Gran Norte’nin statüsünün 2026-2033 yılları arasında statüsünü kaybedip, 2045 yılına kadar tamamen yok olması bekleniyor. Gran Norte buzulun akış yönünde yaşayan topluluklara yüzyıllardır su sağlıyor.