İliç maden faciasında 100 gün geride kaldı: Beş işçi hâlâ toprak altında
Erzincan İliç'teki altın madeninde meydana gelen siyanürlü heyelanda işçileri arama çalışmaları sürerken uzmanların madenle ilgili uyarıları bu zamana kadar dikkate alınmadı. 10Haber İliç'te ortaya çıkan skandal ve uzman uyarılarını derledi.
Erzincan’ın İliç ilçesinde Çöpler Köyü’nde bulunan Anagold Madencilik’e ait altın madeninde 14.30 sularında büyük heyelan oldu. Siyanür püskürterek içindeki altını ayırmak için madenden çıkartılıp yığılan dağ gibi toprak sıvılaştı, kaydı ve felakete yol açtı.
Anagold Madencilik’in Çöpler Kompleks Madeni bu. Yüzde 80’i SSR Mining’e, yüzde 20’si ise Çalık Grubu’na ait.
Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde kapasitesi sürekli arttırılarak dağın tamamını kaplayan madenden tonlarca toprağın su gibi aktığı görülüyor. Şirket hemen ‘acil durum planını’ devreye soktuklarını açıkladı ama bu maden sahası bundan iki yıl önce de büyük bir çevre felaketiyle gündeme gelmişti. Fırat Nehri üzerindeki İliç Barajı gölünün hemen üzerinde yer alan maden sahası yakınlarında 14 Eylül 2020’de hayatını kaybeden Fatma Tiftik adlı kişinin ölmeden önce yapılan tahlillerinde onu ölüme götüren en güçlü nedenin siyanür zehirlenmesi olduğu ortaya çıkmıştı. Çöpler Altın Madeni’nde altın tozunu milyonlarca ton topraktan ayırmak için 38 ayrı kimyasal kullanılıyor. Bunların en az 23’ü insan sağlığına zararlı ve kanserojen ama zaten kullanılan en temel kimyasal olan siyanürün anında öldürücü etkisi de çok iyi biliniyor.
Fatma Tiftik’in ölümü sonrası yapılan araştırmada, maden için siyanürlü su karışımını taşıyan boru hattında bir patlama olduğu ve buradan en az 220 metreküp siyanürlü solüsyonun Fırat nehrine karıştığı ortaya çıkmıştı. Bu sebeple maden 21 Haziran 2022’de kapatılmış, üç ay sonra 23 Eylül’de yeniden açılmıştı. Madene 16,4 milyon lira da para cezası kesilmişti.
Erzincan İliç’te boru hatlarındaki arıza nedeniyle çevre kirliliğine neden olan altın madeninin faaliyetini DURDURUYORUZ!
İlave çevresel iyileştirme çalışmalarının tamamlandığı Bakanlığımız Denetim ekiplerince tespit edilene kadar tesisin çalışmasına İZİN VERİLMEYECEK.
— T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Dğş. Bakanlığı (@csbgovtr) June 27, 2022
Faaliyetlerine devam etse de köylüler, çevre ve meslek örgütleri tarafından yakından takip edilen Çöpler Altın Madeni faaliyet alanını genişletmek için başvurulara devam etmişti. Genişleme başvurusunu Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED) olumlu bulmuş, TMMOB rapora ‘bilimsel ve objektif olmaktan uzak’ olduğu gerekçesiyle itiraz etmişti. Danıştay TMMOB’un başvurusunu haklı bulmuş, madende yeni keşif yapılıp yeni bilirkişi rapor hazırlanması gerektiğine karar vermişti.
TMMOB madende 6 Aralık’ta yaptığı incelemede orman alanlarının, ekolojik ve biyolojik değerlerin, flora ve fauna bileşenlerinin, tarım ve mera alanlarının, su kaynakları ve havzalarının, kültürel ve tarihi mirasın, yerleşme alanlarının tahribine yol açan siyanürlü maden işletmeciliğine ilişkin projenin çevre ve insan sağlığı üzerinde geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açtığı tespit etti.
Ortaya çıkan somut çevresel etkiler ve riskler göz önünde bulundurularak, bilimsel ve hukuksal açıdan birçok sorun barındıran ÇED olumlu kararının ve telafisi imkansız zararlara neden olacağı açık olan kapasite artırımı işleminin acilen iptal edilmesi, durdurulması ve işletmenin kapatılmasının hayati öneme sahip olduğuna değinen TMMOB, bilirkişi heyetinden daha önce Danıştay’ın bozma kararında yer alan gerekçelere uygun gerçek bir incelemeye dayanarak bilimsel, objektif bir rapor hazırlanmasını, proje neticesinde ortaya çıkacak olumsuz etkilerin her yönüyle değerlendirilmesini talep etti.
Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük de İliç’teki Altın Madeni’nde kullanılan siyanür borularının sızıntı yaptığını, geçen sene toprağın göçeceği uyarısı yaptıklarını ancak adım atılmadığını açıklamıştı.
Çöpler Altın Madeni hakkında bugüne kadar Türk Toraks Derneği, Türk Tabipler Birliği ve TEMA gibi kurumlar bilimsel raporlar hazırladı.
Türk Tabipler Birliği’nin 25 Mayıs 2021 Çöpler Altın Madeni işletmesiyle ilgili hazırladığı bilimsel raporda bölgeden alınan örneklerde arsenik düzeyinin yüksek olduğu saptandığı belirtilerek “Altın madeni etrafında bulunan yüzey sularından, topraktan, suda yaşayan bitki ve böceklerden, kara bitkilerinden, kuşlardan alınan örneklerde arsenik düzeyinin yüksek olduğu saptanmıştır” denmişti.
-TTB hazırladığı raporda ayrıca soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle tüm canlılarda zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları ve anormal doğumlar görülebileceğine dikkat çekmişti.
-Türk Toraks Derneği tarafından 24 Temmuz 2017’de hazırlanan raporda ise tesiste kullanılacak maddelerin hemen hepsinin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından riskli olduğunun altı çizilirken “Bazıları (örneğin kuvars içeren kum) sadece çalışan sağlığı açısından risk oluşturmakta iken (silis, silikozise yol açmaktadır, kanserojen olduğu bilinmektedir); çoğu madde başta çalışan sağlığı olmak üzere, çevredeki insanlar, ekolojik yaşam üzerinde olumsuz etki potansiyeline sahiptirler” denmişti.
-TEMA Vakfı adına hazırlanan ÇED rapora görüş veren İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsmail Duman esas çevresel riskin siyanür tarafından mobilize edilen ağır metallerden kaynaklandığını, özellikle arsenik bileşiğinin sulu fazda bulunduğunu ve bunların da tehlikeli birer zehir olduğunu belirterek “Fare zehri olarak da bilinen arseniğin akut etkisi, aşırı miktarda alındığında öldürücü olmasıdır. Kronik etkileri ise şöyledir: cilt kanseri, duyu bozukluğu, refleks kaybı ve depresyon, kansızlık, kalp yetmezliği, kan kanseri, lenf sistemi kanser, karaciğer tümörü, doğuştan sakatlıklar, gelişmesini tamamlamadan doğan bebekler, akciğer kanseri, böbrek yetmezliği ve akıl hastalıkları” demişti.
Şirketin ÇED süreçlerinden kaçınmak için projeyi yıllar içinde parça parça genişlettiği, yapılan projenin adında ‘genişleme’ olmasına rağmen ÇED mevzuatı gereği daha önce ÇED Olumlu kararları verilmiş projelerde yapılan kapasite artışlarının mevcut kapasite ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle ÇED raporu alınmasının mevzuat gereği zorunlu olduğu hatırlatılarak “Keşif esnasında müdahil şirket tarafından da keşif alanında ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı alınmasının bürokratik engellerin aşılması amacıyla olduğu ifade edilerek ÇED süreçleri basit birer prosedür olarak görülüyor” dendi.