Fahrettin Koca’dan istifa iddialarına yanıt: Hayatın her hali olabilir
Son dönemde siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çöküşle birlikte çetelerin ele geçirdiği Karayipler ülkesi Haiti'yi sizler için mercek altına aldık. Sömürge döneminden itibaren ülkeyi içinde bulunduğu çıkmaza sokan faktörleri derledik.
Karayipler’in bahtsız ülkesi Haiti uzun süredir çete şiddeti ve büyük bir kaosla sarsılıyor. Ekonomik olarak zaten hiçbir zaman belini doğrultamayan bu ülke aynı zamanda siyasi istikrarsızlıkla boğuşuyor. Ülkede çetelerin egemenliği artarken ekonomi, sağlık sistemi, eğitim ve turizm de çökme noktasında.
Son olarak iki büyük hapishanenin çetelerce basılması ve yardım istemek için Kenya’da olan Başbakan Ariel Henry’nin topraklarına dönemeden istifa etmesi ülkede büyük bir kaosun fitilini ateşlerken çetelere de adeta cesaret ve moral verdi. Bu durumu fırsat bilen “Barbekü” lakaplı çete lideri Jimmy Cherizier’in başkent Port-au-Prince’de birçok önemli bölgeyi ele geçirdi. Bu bölgeleri Barbekü’den geri almaya çalışan devlet ise bir aylık olağanüstü hal kararı (OHAL) kararı aldı.
Kaos ve kargaşanın hiç eksilmediği bu ülkeyi sizler için mercek altına aldık. Gelin hep birlikte 10 soruyla Haiti’yi tanıyalım:
Karayip Denizi’nde bir ada ülkesi olan, Küba ve Jamaika’nın doğusunda, Bahamalar’ın güneyinde yer alan Haiti bu adayı Dominik Cumhuriyeti ile paylaşmakta. Adanın batısında yer alan ülke 27 bin 750 kilometre kare ile Karayipler bölgesinin yüzölçümü açısından en büyük üçüncü ülkesidir.
Resmi verilere göre 11.5 milyonu aşkın insan ev sahipliği yapan Haiti nüfusunun yüzde 95’i siyahilerden oluşurken yüzde 5’i diğer etnik gruplardan melez ve beyazlardan oluşmakta.
Resmi dilin Fransızca olduğu ülkede ayrıca yaygın olarak Haitice olarak da bilinen Kreol dili konuşulmakta.
Batı Yarımküre’nin en yoksul ülkelerinden biri olan Haiti aynı zamanda dünyanın da en fakir ülkelerinden biri. Nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşarken ülkede kişi başına düşen yıllık gelir ise ortalama bin doların altında.
Yolsuzluk ve yoksulluğun pençesindeki ülkede nüfusun büyük bir kısmının ekonomisi tarıma bağlı. Başlıca gelir kaynakları kahve, mango ve şeker olan ülke ekonomisi dış yardımlara oldukça bağımlı. Doğal felaketleri de sık aralıklarla vurduğu Haiti bu felaketleri genel olarak dış yardımlarla atlatmakta, tabii atlabildikleri de pek söylenemez.
Coğrafi keşiflerin ardından uzun bir süre Fransa sömürgesi olarak varlığını sürdürdü. 1492’de Kristof Kolomb’un keşfiyle ilk olarak İspanya kolonisi olan Haiti daha sonra Fransız güçlerinin eline geçti. Ülke halkını köleleştiren Fransız yönetimi, kölelerin ağır çalışma koşulları ve insanlık dışı muamele görmesiyle isyanlarla sarsılmaya başladı.
Bu isyanların en büyüğü 1791’de patlak verdi. Haiti Devrimi’nin başlangıcı olarak kabul edilen bu isyan adanın sosyal ve siyasi dengesini adeta altüst etmişti. Kölelerin isyanı, önce Fransız yönetimine karşı mücadele etti. Daha sonra, isyanın liderlerinden Toussaint Louverture gibi kölelerin liderleri, bağımsızlık ve eşitlik mücadelesi için savaşmaya başladılar. Bu süreçte, Toussaint Louverture gibi liderlerin yetenekleri ve kölelerin kararlılığı, adanın bağımsızlık mücadelesinin başarılı olmasında önemli bir rol oynadı.
Nihayet Haiti 1804’te bağımsızlığını ilan eden ilk Latin Amerika ülkesi oldu. Bu aynı zamanda Haiti’yi sömürge döneminde ABD’den sonra bağımsız olan ikinci ülke yaptı. Bağımsızlık, “özgürlük ve eşitlik mücadelesinin zaferi” olarak kabul edildi ve o dönemdeki köle topluluklarına ilham kaynağı oldu.
Haiti’nin bağımsızlık süreci sadece bir koloniye karşı ayaklanma değil, aynı zamanda insanlık onuruna ve eşitliğine olan inancın bir ifadesi olarak da kabul görmüştü. Bu süreç kölelik karşıtı mücadelenin ve bağımsızlık hareketlerinin en önemli tarihsel örneklerinden biridir ve dünya çapında da oldukça büyük bir etki yaratmıştır.
Yanıbaşındaki Dominik Cumhuriyeti’nin gür ormanlarının aksine Haiti oldukça zor bir sömürge dönemi atlattığı için bu doğallığını yüksek ölçüde kaybetmiş bir ülke. Haliyle bu durum dahil birçok faktör ülke ekonomisine büyük darbe vurmuş durumda.
Haiti’nin yoksullaşmasının önünü açan birçok faktörden söz edilebilir ancak bunların başında siyasi istikrarsızlık geliyor. Ülkenin başına adeta bela olan bu kaotik durum tarihin birçok evresinde ekonomide de etkisini hissettirmeyi başardı. Haiti tarih boyunca politik istikrarsızlıkla mücadele etmiş bir ülke. Sürekli değişen hükümetler, yolsuzluk, ve siyasi çekişmeler, ekonomiyi olumsuz etkiledi ve yatırımları engelledi.
Öte yandan bu yoksullaşmada doğal afetlerin de payı çok yüksek. Zira Haiti sık sık doğal afetlere maruz kalmakta. Özellikle depremler ve kasırgalar ülkeyi aralıklarla vurmuş ve altyapıyı, ekonomiyi ve insanların yaşamını olumsuz etkilemiştir. Bu afetler ülkenin toparlanmasını ve gelişmesini de zorlaştırmakta.
Temmuz 2021’de Cumhurbaşkanı Jovenel Moise başkent Port-au-Prince’de kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından öldürülmüştü. Moise 2017’den suikasta uğradığı tarihe kadar Haiti’nin 43. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan bir girişimci ve politikacıydı. Moise 7 Temmuz 2021 gecesi evinde yatak odasına giren silahlı kişiler tarafından vurularak öldürülmüş, eski First Lady Martine Marie Etienne Joseph ise ölü taklidi yaparak kurtulduğu baskında yaralanmıştı.
Haiti’nin en uzun süre görev yapan cumhurbaşkanı olan Moise yolsuzluk ve siyasi istikrarsızlıkla döneme damgasını vurmuştu. Ayrıca ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarını ele alma biçimi nedeniyle de sıkça eleştiriliyordu.
Suikasta kurban giden Haiti Cumhurbaşkanının davası eşine kadar uzanmıştı. Cinayet silahının Türkiye’den gittiği iddia edilen suikastta eski first lady’nin eski başbakanla işbirliği yaptığı öne sürülmüştü. İddiaya göre Martine Moise eşini öldürüp yerine geçmek için eski dönemin Başbakanı Claude Joseph ile birlikte komplo kurmuştu.
Cumhurbaşkanı Moise’nin suikast sonucu öldürülmesinin ardından Başbakan Claude Joseph geçici olarak görevi devraldı. Ancak uluslararası baskılar sonucu 20 Temmuz 2021’de istifa etti ve yerine Ariel Henry atandı.
Henry’nin başbakanlığı ABD ve diğer uluslararası aktörler tarafından desteklendi. ABD Henry’ye Haiti’de istikrarı sağlaması ve demokratik seçimlerin yapılmasına yardımcı olması için mali ve askeri yardım sağladı.
Başbakan Henry göreve geldiğinde 7 Kasım 2021’de yapılması planlanan genel seçimlerin ertelendiğini duyurdu. Ve bu tarihten itibaren ülke seçim görmedi. Seçimlerin ertelenmesi siyasi istikrarsızlık ve güvenlik endişeleri nedeniyle eleştirildi. Ve bu konuda baskı yapan çeteler ayaklanma başlatarak başkentte iki büyük hapishaneyi bastı. Bu girişimle hapishanelerdeki çete üyelerinin tamamı serbest bırakıldı ve ülke yeniden yangın yerine döndü. Buna karşılık başkent ve çevresindeki bölgelerde bir ay süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilirken sokağa çıkma yasağı da uzatıldı.
Tüm bunların ardından çete şiddetini bastırmak için uluslararası yardım bulmak amacıyla Kenya’da bulunan Henry ülkesine dönecekken güvenlik endişesi nedeniyle uçağı iniş yapamadan tekrar geldiği yere, Kenya’ya döndü. Baskılara dayanamayan Başbakan ülkesine dönemeden 11 Mart’ta istifasını verdi.
O gün yaptığı açıklamada firari başbakan şöyle dedi: “Bir geçiş konseyi kurulduktan hemen sonra başında bulunduğum hükümet istifa edecek.”
Haiti’de “G-9 Ailesi ve Müttefikleri” adıyla bilinen güçlü bir çetenin liderliğini yapan “Barbekü” lakaplı Jimmy Cherizier ülkedeki şiddet olaylarının en önemli figürü olarak öne plana çıkıyor. İnsanları ateşe vermekle suçlanan Cherizier Haiti’deki en büyük felaketlerden biri olan La Saline katliamından sorumlu tutuluyor.
Uyuşturucu kaçakçılığı dahil birçok suçla itham edilen Cherizier’in çetesi başkent Port-au-Prince’in büyük bir bölümünü kontrol ediyor ve Haiti hükümetine karşı önemli bir tehdit oluşturuyor. Zira hapishane baskınları ve birçok büyük şiddet olaylarında kendisi ve çetesinin parmağı vardı. Önlem alınmazsa ve gerekli uluslararası yardım gönderilmezse Barbekü’nün iktidarı devirerek başa geçmesi ihtimallerin belki de en gerçekçi olanı.
Çeteler başkentte kontrol bölgelerini giderek artırırken önemli bir gelişme yaşandı. Ülkede geçiş konseyi kurulması gündemdeyken Barbekü’nün müttefiklerinden “Ti Greg” olarak da bilinen “Delmas 95” çetesinin lideri Ernst Julm geçen perşembe polis operasyonuyla öldürüldü.
Julme’nin ölümü çetelerin şehrin daha büyük bir bölümünü ele geçirme hamlelerinde bir gerilemeye işaret ediyor. Zira Julme kısa bir süre önce Haiti’nin en büyük hapishanesindeki toplu bir firarla kaçmayı başarmıştı.
Ülkede bu şiddetin önüne geçebilecek tek şey olarak ise adil bir geçiş konseyinin kurulması olarak görülüyor. Birleşmiş Milletler (BM) de konseyin kurulması yönündeki girişimleri destekliyor. Bir BM sözcüsü, Genel Sekreter Antonio Guterres’in, siyasi partilerin başkanlık yetkilerini devralacak bir geçiş konseyinin tüm üyelerini seçtiğine dair haberleri memnuniyetle karşıladığını söylemişti.
Haiti’nin parçalanmış siyasi yapısını bir araya getirmeyi amaçlayan konsey, çete şiddetinin ülkeyi ele geçirmesini engellemek amacıyla 11 Mart’ta istifasını açıklayan Başbakan Henry’nin yerine birini atamakla görevlendirilecek.
Ülkede istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak üzere 2004 yılında bir BM Barış Gücü oluşturulmuş ancak 2017 yılında bu kuvvetler geri çekilmişti. Bu gücün çekilmesi ülkedeki şiddet olaylarına yatkınlığı açığa çıkarmış ve çeteler bu süreçte yeniden güç toplamıştı.
Şimdi aynı konu tekrar gündemde. Zira Başbakan Henry istifasından önce Kenya’yı bunun için ziyaret etmişti. Ziyaretle birlikte ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kenya’nın Haiti’de liderlik etmesi beklenen BM destekli bin kişilik bir güvenlik gücüne 100 milyon dolar daha vermeyi taahhüt etmişti. Blinken’ın açıklamasının ardından ABD’nin güvenlik gücüne yapacağı katkı 300 milyon dolar olurken insani yardım için de 33 milyon dolar daha tahsis edilmesine karar verildi.
Ancak Kenya Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilisi BBC’ye yaptığı açıklamada Henry’nin istifasının ardından Haiti’ye güvenlik gücü gönderme planının askıya alındığını söyledi. Yetkili Kenya’nın başka kararlar almadan önce ülkede yeni bir anayasal otoritenin kurulmasını bekleyeceğini de sözlerine ekledi. Bu yardımın önünü açacak tek yol ise geçiş konseyinin kurulması olacak.