AB’de göçmen krizi: Üyeler anlaşamadı ama Türkiye ve Yunanistan anlaştı
AP için 27 ülkede üç gündür devam eden seçimler sona erdi. İlk tahminler aşırı sağ partilerin zemin kazandığını gösteriyor. Tahmin resmi sonuçlarla doğrulanırsa bu Avrupalıların ana akım siyasetçilere arkasını dönmeye başladığının işareti olacak.
Avrupa’nın 27 ülkesinde 400 milyondan fazla kişi 6 Haziran’dan beri Avrupa Parlamentosu (AP) için oy kullanıyor. AP’nin Avrupa Birliği (AB) kurumları içinde gücü en az olan kurum olduğunu düşünebilirsiniz. Parlamentonun 720 üyesi sınırlı yetkilere sahip, aralarından bazıları yükselen yıldızlar olsa da içlerinde emekli siyasetçiler ve hatta suçlular bile var. Ancak genişleme tehlikesi olan bir savaşın pençesinde, savaşın getirdiği ekonomik sıkıntıların içinde ve kaçak göçmenlerin akını altındaki Avrupa için belki de ilk kez AP seçimleri bu kadar önemli. Zira sonuçlar Avrupa’nın birlik ve milliyetçilik arasında nasıl bir dengede kalacağını gösterecek.
Dün seçim sürecinin sonuna gelen Avrupa’da sandıklar da açılmaya başladı ve kıtanın yeni gerçekleri kendini gösterdi. Örneğin Almanya, Avusturya ve Hollanda’da aşırı sağcı partiler zemin kazandı. Sandık çıkışlarına göre Almanya’da merkez sağ ittifakı mutlak bir üstünlük elde ederken aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) öne çıktı ve iktidardaki Yeşiller ile Sosyal Demokratlar düşüşe geçti. Üstelik AfD bu başarıyı ırkçı politikalarına ve söylemlerine rağmen elde etti. Seçimden kısa süre önce partinin öne çıkan adaylarından Maximilian Krah bütün Nazilerin kötü olamayacağını söyleyince aşırı sağ içinde bile dışlanmıştı.
Almanya’nın sandık çıkış anketleri, şu anda muhalefette olan Hıristiyan Demokrat Birliği/Hıristiyan Sosyal Birliği’nin oylarının yüzde 29,5’te olduğunu gösterirken AfD de 2019’da yüzde 11 olan oy oranını yüzde 16,5’e çıkarmış gibi görünüyor. Şansölye Olaf Scholz’un koalisyon hükümetinde yer alan partilerin sonuçları ise hiç iç açıcı değildi: Sosyal Demokratlar oyların yüzde 14’ünü alarak 2019’dan bu yana en kötü sonucu gördü. 2019’da yüzde 20,5 ile ikinci sırada olan Yeşiller ise seçimde 12,5 ile dördüncü sıraya geriledi.
Avusturya’da Özgürlük Partisi yüzde 27’lik oy oranıyla ilk sırada yer alırken onu yüzde 23,5 ile muhafazakâr Halk Partisi ve yüzde 23 ile Sosyal Demokratlar takip etti. Aşırı sağcı ve Türkiye hakkında konuşmayı çok seven Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi ise Hollanda’da yüzde 17,7 oy oranıyla sandalye kazanacak gibi görünüyor. Yine de Hollanda’da ilk sırada AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’ın öncülüğündeki Sol-Yeşil İttifak yüzde 21,6 ile önde görünüyor.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Hıristiyan Demokrat Halk Partisi (KDNP) ile koalisyon içindeki partisi Fidesz, yüzde 43,7 oy oranıyla seçimden birinci çıktı. Avrupa içinde yüksek bir oy oranı olsa da 2019’dan bu yana desteğinde yüzde 10’luk düşüş yaşadığı görülüyor. İkinci sırada siyasete yeni atılan Peter Magyar’ın öncülüğündeki Tisza partisi yüzde 30,7 ile yer alıyor. Bu arada belirtelim: İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler Grubu’na (ECR) katılmayı isteyen Orban’ı reddedince Fidesz Brüksel’de bir nevi yurtsuz kaldı
Meloni’nin sağcı İtalya’nın Kardeşleri partisi ise yüzde 28 oy oranıyla, ikinci sıradaki Demokrat Parti’nin (yüzde 23) önüne geçti. Demokrat Parti 2019’da da neredeyse aynı oy oranına sahipti. Beş Yıldız Hareketi yüzde 12 ile üçüncü sırada yer aldı. ECR’nin şu anki lideri olan Meloni, LGBTQ+ haklarına karşı olduğunu ve göçle mücadele etmek istediğini açık açık belirtiyor.
İspanya’da da muhafazakâr Halk Partisi (PP) yüzde 34,18 ile ilk sırada yer alırken, Başbakan Pedro Sanchez’in Sosyalist Partisi yüzde 30,19 ile ikinci, aşırı sağcı Vox yüzde 9,62 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Yunanistan’da iktidardaki Yeni Demokrasi oyların yüzde 30’unu alarak rahat birinci olurken ikinci sırayı yüzde 16,7 ile sol Syriza, üçüncü sırayı sosyalist Pasok yüzde 12,4 ile aldı. Fransa’da 28 yaşındaki Jordan Bardella öncülüğündeki RN’nin yaklaşık yüzde 32’lik bir oy oranıyla yüzde 15’te kalan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisini ikiye katladı. Sosyalistler yüzde 14 ile Macron’un partisinin bile kıl payı gerisinde kaldı. Bunun üzerine Macron televizyonda yaptığı konuşmada parlamentonun alt kanadı Ulusal Meclis’i feshedeceğini ve 30 Haziran’da erken seçime gidileceğini açıkladı.
Mevcut tahminlere göre grupların seçimde kazandıkları ya da kaybettikleri milletvekilleri şöyle:
Avrupa Halk Partisi: 189 sandalye, +13
Sosyalistler ve Demokratlar: 135 sandalye, -4
Renew Europe: 80 sandalye, -22
Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler: 72 sandalye, +3
Kimlik ve Demokrasi: 58 sandalye, +9
Yeşiller/EFA: 52 sandalye, -72
Bunlar henüz resmi sonuçlar değil ama sol, sağ ve Avrupa yanlısı merkeziyetçi partilerin oy kaybına ve özellikle aşırı sağcı partilerin kazanımlar elde edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum iklim krizine karşı iddialı yasaların kabul edilmesini tehlikeye atabileceği gibi yeni parlamento üyelerinin en az 361’inin desteğini kazanması gereken Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu başkanı olarak ikinci dönemine başlama umudunu bile zora sokabilir. Gerçi von der Leyen rahatlığını koruyor. Zira partisi Avrupa Halk Partisi, 189 sandalyeyle AP’nin en büyük siyasi grubu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Aşırı sağ her ne kadar yükselişte olsa da henüz gücünün doruğuna ulaşmış sayılmaz. Ama kazandığı yeni güçle Avrupa Parlamentosu’nda yasaların geçmesi için gerekli çoğunluğun oluşmasını önleyeceği ve taraflar arası anlaşmazlığa neden olan müzakereleri daha da çetrefil hale getireceği tahmin ediliyor. Milliyetçi ve göçmen karşıtı Macaristan Başbakanı Viktor Orban oyunu kullandıktan gazetecilere “Sağ iyidir. Sağa gitmek her zaman iyidir. Sağa gidelim!” dedi.
Sağın yükselişine katkıda bulunan tek faktör kaçak göçmenler değildi; Covid dönemi politikalarına duyulan öfke, pandemi sonrası Avrupa’yı daha az maliyetli Rus gazından uzaklaştıran Ukrayna savaşının bir sonucu olarak artan enflasyon da etkiliydi. AP’deki aşırı sağın bir kısmı Rusya yanlısı ve Ukrayna’nın Rusya’nın şartlarına uyacak şekilde bir an önce barış anlaşmasına imza atmasını istiyor. Aşırı sağın sesinin yükselmesi Kiev’e gönderilecek silah ve yeniden yapılanma için yardım fonlarının önünü kesebilir, kesmese bile yavaşlatabilir.
Bu arada seçimlerde bir ilke de imza atıldı: Belçika ve Almanya’da 16 yaşındakiler ilk kez oy kullandı. Bu uygulama Avusturya ve Malta’da zaten vardı, Yunanistan’da da 17 yaşındakiler oy kullanma hakkına sahip. Bazı ülkelerde katılımın son seçimlerden daha yüksek olduğuna dair işaretler geldi. Örneğin Fransa’da seçime katılım oranı yüzde ikilik bir artışla 42,6’yı gördü. Macaristan’da öğlen bire kadar seçmenlerin yüzde 33,1’i sandığa gitti ki bu oran 2019’da yüzde 24 civarındaydı.
Belçika Avrupa içinde kafası en karışık ülkelerin başında geliyordu. Çünkü sadece AP için değil, kendi içinde de seçim halindeydi. Özellikle Flaman ayrılıkçıların partisi Yeni Flaman İttifakı’nın birinci parti olarak seçimden ayrılma ihtimali endişe yaratıyordu. Ancak endişelenilen olmadı. Dün gece oyların yüzde 70’inden fazlası sayıldığında muhafazakâr Yeni Flaman İttifakı oyların yüzde 22’sini alırken onu zafere hazırlayan ancak yüzde 17 ile ikinci sırada kalan aşırı sağcı Vlaams Belang’ı geçti.
Yeni Flaman İttifakı lideri Bart De Wever Brüksel’de toplanan destekçilerine yaptığı konuşmada “Arkadaşlar, seçimleri biz kazandık! İtiraf edin, böyle bir şey beklemiyordunuz. Anketler kötüydü. Basındaki yorumlar çok fenaydı. Ölüm ilanımızı yazmışlardı. Ama siz hiç pes etmediniz” dedi. Eğer zaferi göğüsleyen Vlaams Belang olsaydı, hem ayrılıkçı hem de göçmen karşıtı partiyle çalışmamaya ant içmiş ana akım partiler ikilemde kalacaktı. Gerçi elde ettiği bu başarı da dışlanmasına engel olacak gibi görünüyor.