İsrail Savunma Bakanı: Hizbullah’ı kara operasyonlarıyla yok ettik
İsrail'in Gazze saldırıları kesintisiz devam ederken Arap dünyasından ilk yaptırım Ürdün'den geldi. İsrail elçisini geri çağıran Ürdün, elçinin geri dönmesi için de saldırıların son bulması şartını koştu.
Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu ardından başlayan savaş sürerken Arap dünyasından İsrail’e yönelik ilk yaptırım da Ürdün’den geldi.
Gazze’ye yönelik saldırılarının kapsamını genişleten ve en son Cebaliye Mülteci Kampı’nı vurarak en az 100 kişinin ölümüne neden olan İsrail, bombardımana son vermiyor. Saldırılarına son vermesi çağrılarına kulak asmayan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun ateşkes kararını ise “kara gün” olarak nitelendiren İsrail’e Ürdün’den diplomatik atak geldi. Ürdün Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv Büyükelçisi’ni geri çağırdığını duyurdu. Ürdün, elçisinin İsrail’e dönmesi için de Gazze’deki saldırılara son verilmesi şartını öne sürdü.
Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, ülkesinin büyükelçinin Tel Aviv’e ancak İsrail’in bölgeye yönelik savaşını durdurması ve “neden olduğu insani krize” son vermesi halinde dönebileceğini söyledi. Bakan, iki hafta önce Ürdün’deki protestolar nedeniyle ülkesine dönen İsrail’in Ürdün büyükelçisinin de ancak aynı koşullarla geri dönmesine izin verileceğini sözlerine ekledi.
Safadi, “Bu, Ürdün’ün masumları öldüren ve benzeri görülmemiş bir insani felakete neden olan İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını reddeden ve kınayan duruşunu simgeler” dedi. Ürdün Dışişleri Bakanı aldıkları kararın bir nedeninin de İsrail’in Filistinlileri yiyecek, su ve ilaçtan mahrum bırakması olduğunu kaydetti.
Ürdün’ün bu kararına İsrail’den de yanıt gecikmedi. İsrail Dışişleri Bakanlığı, Ürdün’ün büyükelçi kararından “üzüntü duyduklarını” açıkladı.
Ürdün, 7 Ekim’den bu yana Filistin’e destek gösterilerinin en kapsamlı yaşandığı ülkelerden biri olarak gündeme geliyor. Savaşın ilk günlerinde Ürdünlüler, protesto iççin İsrail sınırına yürümüş takip eden günlerde de İsrail büyükelçiliğinin önünde gösteriler düzenlemişlerdi. Hatta bir grup ellerinde yanıcı maddeyle büyükelçiliği hedef almıştı. Bu nedenle İsrail’in Ürdün Büyükelçisi yaklaşık iki hafta önce ülkeyi terk etmişti.
BM Genel Kurulu tarafından geçtiğimiz günlerde kabul edilen ateşkes çağrısı Ürdün gündeme getirmişti.
Ürdün aynı zamanda Filistin ve İsrail konusunda tarihsel açıdan da derin bir öneme sahip. 1967 sınırlarının sürekli gündeme geldiği şu günlerde bu tarihsel arka plana değinmekte de fayda var.
1948 ve 1967 Arap-İsrail savaşlarının ardından Ürdün’e yüz binlerce Filistinli mültecinin gelmesi Ürdün’ü siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan oldukça olumsuz etkilemişti. Diğer yandan Ürdün’ün demografik yapısının kalıcı olarak değişmesine sebep de olmuştu. İsrail’in Filistin’e saldırılarının benzer bir senaryoya zemin hazırlamasından endişe duyan Ürdün yönetimi, bu meselenin kendileri için “kırmızı çizgi” teşkil ettiğini ve bu yöndeki girişimlerin “savaş sebebi” sayılacağını açıkça dile getirerek İsrail’in Filistinlileri Gazze’den ya da Batı Şeria’dan çıkarmak suretiyle sahada fiili bir gerçeklik yaratmasının önüne geçmek istedi.
Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki tansiyonun artması sonucu, 5 – 11 Haziran 1967 tarihleri arasında yaşanan 6 gün savaşlarının ilk gününde İsrail, Mısır’ın güçlü hava filosunu daha havalanmadan bombalayarak yok etti. Bombardıman sırasında Mısır Hava Kuvvetleri tek bir uçağını bile havalandıramadan yok oldu. Eş zamanlı olarak İsrail, Ürdün’e yöneldi. Ürdün hakimiyetindeki Batı Şeria kentlerini birer birer aldı. Beytüllahim, El Halil, Cenin, Nablus ve son olarak da Doğu Kudüs’ü işgal etti. Beş yüz bin Filistinli, topraklarından sürülerek mülteci durumuna düştü. Aynı gün Mescid-i Aksa’ya İsrail bayrağı dikildi. Ağlama duvarının yanındaki Meğaribe mahallesindeki Müslümanların evleri bir gecede buldozerlerle İsrail ordusu tarafından yıkıldı.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ise “savaş yoluyla toprak elde etmenin kabul edilemezliğini” işaret eden 242 no’lu yasayı onaylayarak İsrail’in derhal işgal ettiği topraklardan çekilmesi çağrısında bulundu. Ancak günümüze kadar İsrail, BM’nin bu kararlarını uygulamadı. Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen İsrail, halen bu toprakları elinde tutmaya devam ediyor. İsrail 1979 yılında Mısır’la yaptığı “Camp David” barışı ile Mısır’dan aldığı toprakları Mısır’a iade etti. İsrail, 1982 yılında Kudüs’ü tek taraflı olarak ebedi başkenti ilan etti.
O günden bugüne Filistin meselesinin Filistin toprakları üzerinde çözülmesi gerektiğini savunan Ürdün, Filistinliler için “el-vatan el-badil” yani “alternatif vatan” olmadığının altını çiziyor.
Öte yandan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun liderlik ettiği Likud Partisi, İsrail idaresinin İngiliz mandasına dahil olan bütün topraklara yani Ürdün de dahil Kutsal Kitap’ta anlatılan “Büyük İsrail’e” yayılmasını savunuyordu.
İsrail’in 2.2 milyon kişinin abluka altında yaşadığı Gazze’de ateşkes çağrılarını reddetmesinin ardından dün Bolivya da benzer bir karar açıklamıştı. Bolivya hükümeti, İsrail ordusunun Gazze’deki saldırganlığını ve orantısız adımlarını gerekçe göstererek İsrail’le diplomatik ilişkilerini askıya almıştı. İsrail Dışişleri Bakanlığı ise bu kararı “teröre ve İran’daki ayetullah rejimine kapitülasyon vermek” olarak niteleyip tepki gösterdi.
Bolivya’nın kararı ile eş zamanlı olarak komşuları Kolombiya ve Şili’nin de İsrail büyükelçilerini istişare için geri çağırması dikkat çekti. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada İsrail’in saldırılarını “Filistinlilerin katledilmesi” olarak niteledi. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva da geçen hafta, İsrail’i soykırımla suçlamıştı.