Bir gün yumuşak bir gün sert: Akşener’den CHP salvoları
Avrupa'da 450 milyona yakın seçmen dünyanın tek uluslarüstü parlamentosu için sandığa gidiyor. Brexit sonrası yapılacak olan bu ilk seçimlere aşırı sağın damga vuracağı tahmin ediliyor.
Avrupa Birliği’nin (AB) 27 üye ülkesindeki 450 milyona yakın seçmen dünyanın doğrudan seçilen tek uluslarüstü meclisi olan Avrupa Parlamentosu’nun 700’den fazla üyesini seçmek üzere 6-9 Haziran’da sandık başına gidiyor. Daha yaygın olarak Avrupa seçimleri olarak adlandırılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri her beş yılda bir yapılıyor ve parlamento AB yasalarının hazırlanmasında önemli bir rol oynadığından birliğin siyasi yönünün şekillenmesine yardımcı oluyor.
Brexit’ten (İngiltere’nin AB’den ayrılışı) bu yana yapılan ilk seçim olan bu yılki oylama kamuoyu yoklamalarının aşırı sağcı ve düzen karşıtı partilerin önemli kazanımlar elde edeceğini ve bunun da AB’nin politika gündemi üzerinde geniş kapsamlı sonuçlar doğuracağını öngörmesi nedeniyle yakından izleniyor.
Guardian’a konuşan bazı gözlemciler aşırı sağcı “Avrupa karşıtı” partilerde öngörülen artışa rağmen uygulamada çok az şeyin değişebileceğine inanıyor. Diğerleri ise seçimlerin birlik için belirleyici olabileceğini söylüyor.
Üye devletlerin ulusal hükümetlerini temsil eden konsey ve AB yasalarını öneren ve uygulayan ve bloğu günlük olarak yöneten yürütme organı komisyon ile birlikte parlamento, birliğin üç temel kurumundan biri. Parlamento “ortak karar prosedürü” aracılığıyla yasama yetkisini konsey ile paylaşarak komisyon tarafından önerilen yeni tüzük ve direktifleri şekillendirir ve nihayetinde onaylıyor ya da reddediyor.
Parlamento göç, hukukun üstünlüğü, sosyal politika, çevre, güvenlik, tüketici hakları ve ekonomi gibi çok çeşitli alanlarda ülkeleri, şirketleri ve bireyleri etkileyen yasaları kabul ederek AB vatandaşlarının çıkarlarını Avrupa düzeyinde temsil ediyor. Ayrıca AB’nin uzun vadeli bütçesini onaylayarak ve paranın nasıl harcandığını inceleyerek AB’nin mali önceliklerinin belirlenmesine yardımcı oluyor ve komisyon başkanını seçip Komiserler Koleji’ni onaylayarak birliğin yürütme organını şekillendiriyor.
Parlamento üyeleri ulusal partilerin üyeleri olarak seçilir, ancak parlamentoya girdikten sonra genellikle benzer düşünen ulusötesi siyasi gruplara katılırlar. Bu tür yedi grup var ve çoğu ulusal parti bunlardan birine bağlı.
Bir grup en az 23 üyeye sahip olmalı ve bu üyeler AB üye ülkelerinin en az dörtte birini temsil etmeli. En büyük iki grup merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) ve merkez sol Sosyalistler ve Demokratlar (S&D).
Parlamento 25 ila 80 arasında milletvekilinden oluşan ve ulaştırma ya da savunma gibi alanlarla ilgilenen 20 ihtisas komitesine sahip. Her birinin üyeliği ve başkanlığı parlamentonun bir bütün olarak siyasi yapısını yansıtmalı.
Üye devletler, eş zamanlı ve dört gün süren seçimlerde her ulusal partiden seçilen milletvekili sayısı aldığı oy sayısıyla orantılı olduğu sürece seçimleri istedikleri gibi düzenlemekte serbest.
Başka bir üye ülkede ikamet eden AB vatandaşları kayıtlı oldukları sürece orada oy kullanabilir ve seçime katılabilirler. Birleşik Krallık dahil üye olmayan ülkelerde yaşayan birçok AB vatandaşı da oy kullanabilir.
Bir sonraki parlamentoda 2019’dakinden 15 üye fazlasıyla 720 milletvekili bulunacak. Her üye ülkeden gelecek milletvekili sayısı önceden kararlaştırılıyor ve büyük ülkelerden gelen milletvekillerinin küçük ülkelerden gelen milletvekillerinden daha çok kişiyi temsil etmesi ilkesine dayanıyor.
Bir ülkeden asgari AP üyesi sayısı altı, azami sayı ise 96. Bir sonraki parlamentoda en büyük üç grup 96 milletvekiliyle Almanya, 81 milletvekiliyle Fransa ve 76 milletvekiliyle İtalya; en küçük üç grup ise altışar milletvekiliyle Kıbrıs, Lüksemburg ve Malta olacak.
Sonuçlar 9 Haziran akşamına kadar açıklanmayacak. Dolayısıyla daha önce oy kullanan ülkeler başka yerlerdeki sonuçları etkileyemeyecek. Erken verilerle açıklanan ön sonuçlar o gün TSİ 18.15’te yayınlanacak ve saat 23.00’e kadar az çok güvenilir bir tablo ortaya çıkacak.
Bazı tahminlere göre radikal sağ partiler Avusturya, Fransa, Hollanda ve Belçika’nın da aralarında olduğu dokuz ülkede seçimleri birinci sırada, İspanya, Portekiz, İsveç ve muhtemelen Almanya’nın da aralarında olduğu diğer dokuz ülkede ikinci veya üçüncü sırada tamamlayacak.
Polonya’nın Hukuk ve Adalet (PiS), İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri, Finliler partisi, İspanya’nın Vox’u ve İsveç Demokratlarını içeren ulus öncelikli Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) 75 sandalye kazanabilir.
Bununla birlikte merkez sağ EPP’nin aşağı yukarı değişmeden yaklaşık 175 sandalye ile en büyük grup olmaya devam edeceği ve merkez sol S&D’nin yine ikinci olacağı, belki birkaç milletvekili kaybederek yaklaşık 145 milletvekili çıkaracağı tahmin ediliyor.
En ağır kayıpların ise 102 sandalyeden yaklaşık 80 sandalyeye düşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Rönesans’ını da (RE) içeren merkezci Yenilenme grubunda ve sandalyelerinin üçte birini kaybedeceği tahmin edilen Yeşiller’de yaşanacağı tahmin ediliyor.
Fransa’nın aşırı sağcı politikacısı ve Ulusal Birlik partisi (RN) lideri Marine Le Pen iki ulusal-muhafazakar ve aşırı sağcı grup olan ECR ve Kimlik ve Demokrasi’nin (ID) birleşmesinden oluşan ve komisyon tekliflerini yavaşlatabilecek ya da bloke edebilecek, yeşil geçiş ve Ukrayna’ya destek gibi kilit projeleri tehlikeye atabilecek aşırı sağcı bir “süper grup” planlarını ortaya attı.
Ancak Avrupa’nın aşırı sağcı partileri geçmişte birlikte çalışmakta başarısız oldular ve göç ve çevre mevzuatının geri çekilmesi gibi bazı konularda hemfikir olsalar da, özellikle Ukrayna’ya destek gibi diğer konularda derin görüş ayrılıkları yaşıyorlar.
RN gibi ID üyeleri genellikle daha Kremlin yanlısı olarak görülürken, ECR’deki hakim görüş, Ukrayna’nın zaferini Avrupa’nın gelecekteki güvenliği için gerekli gören Polonya’nın PiS’i tarafından örneklendiriliyor.
Ulusal siyasi hırslar hizip rekabetlerini de besliyor: Partisini normalleştirmek için kararlı bir çaba gösteren Le Pen, Alman neo-Nazi partisi AfD‘nin (Almanya için Alternatif) ID’den ihraç edilmesinde etkili oldu ve Alman partisinin uygun bir müttefik olamayacak kadar zehirli hale geldiğini öne sürdü.
Beklendiği gibi partisi 2021’de EPP’den ayrılan ve şu anda bağlantısız olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban öngörülen 14 milletvekilinin ECR’ye katılmasına karar verirse parlamentonun sağ kanadının belki de tamamen yeni bir grupla toptan yeniden düzenlenmesi muhtemel.
Tüm bunların yeni komisyonun şekli üstünde derin bir etkisi olabilir; yürütmenin merkez sağdan gelen başkanı Ursula von der Leyen, Meloni ve ECR’nin desteğini almak için aktif bir şekilde çalışıyor, ancak merkezci ve sosyalist gruplar aşırı sağ desteğin ikinci bir beş yıllık dönem için desteklerine mal olacağı konusunda uyarıda bulunuyor.