UEFA’nın resmi hesaplarından iki dil bir hata!
Avrupa'nın aşırı sağ ile imtihanında şimdi de Avusturya gündemde. Boris Kasırgawsı'nın ardından suları kirlenen ülkede hükümetin yetersizliği aşırı sağın iktidara gelme ihtimalini de arttırdı.
Avusturya’nın Klagenfurt kentinde pazar günü yapılacak kritik parlamento seçimleri öncesi korku, belirsizlik ve şüpheler halk arasında giderek artıyor. Seçimlerde aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) zaferi ihtimali İkinci Dünya Savaşı ardından aşırı sağın ülkede ilk kez hükümete gelme endişelerini de yarattı.
En az bir haftadır, hatta halkın iddiasına göre daha uzun süredir şehirdeki musluk suyu dışkı bakterileriyle kontamine olmuş durumda. Hükümet yetkilileri ise kirlenmenin nedenini henüz belirleyebilmiş değil ama Avusturya aşırı sağ pis sularla ilgili mültecileri suçluyor. Hükümetin su krizi üzerine yetersiz çözümleri ve aşırı sağın “tuhaf” komplo teorileri birleştiği için Avusturya seçmeninin kafası da bir hayli karışık. Aşırı sağcılar sulardaki kirlenmenin sebebini çeşitli yollarla mültecilere bağlıyor. Su kuyularını “ülkeye dışarıdan gelenlerin” kirlettiği FPÖ’nün en büyük iddialarından biri. Klagenfurtlu Elisabeth Liftenegger “Kime oy vereceğime karar veremedim. Bu günlerde birilerine güvenmek zor” diyerek durumu özetliyor. Mevcut su krizinin göç ve sığınma politikaları, yaşam pahalılığı ve Ukrayna’daki savaş gibi sorunlarla boğuşan Avusturyalıların sabrını taşırdığı düşünülüyor.
FPÖ’nün yerel lideri Andreas Skorianz, su sorununu hükümetin başarısızlığının bir sembolü olarak nitelendirerek, “Halkın temiz suya ve şeffaf bilgiye hakkı var” dedi. FPÖ, Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avusturya’da birinci gelmişti ve Klagenfurt’un da yer aldığı Karintiya eyaletinde yüzde 33,2 oyla adeta “gövde gösterisi” yapmıştı.
Pazar günü yapılacak seçimlere ilişkin anketlerde FPÖ yüzde 27’lik bir oy oranıyla önde giderken, iktidardaki muhafazakâr Avusturya Halk Partisi (ÖVP) yüzde 25 ve muhalefetteki Sosyal Demokratlar yüzde 21 oranında oya sahip. Aşırı sağcı FPÖ’nün zaferi sadece ülkede değil Avrupa genelinde de siyasi çevrelerin gündemine oturmuş durumda.
Viyana Seçim Araştırma Merkezi’nde çalışan siyaset bilimci Julia Partheymüller, bu ay meydana gelen Boris fırtınasının neden olduğu sel felaketi ve Klagenfurt’taki su kirlenmesi gibi olayların kararsız seçmenlerin tercihlerini belirlemede etkili olabileceğini söyledi. Partheymüller, “Kriz durumlarında iktidardaki partiler öne çıkar ve kriz yönetme kapasitelerini sergilerler” diyor. Avrupa’yı birbirine katan sel felaketinin ardından Avusturya’nın mevcut hükümetinin kriz yönetme becerileri ise halk arasında olumlu dönüşler almadı.
Yüksek enflasyon ve zayıf ekonomik performans nedeniyle ÖVP’nin liderliğine yönelik şüphelere rağmen Avusturya’nın mevcut Başbakanı Karl Nehammer’ın kurulacak hükümette kilit rol oynayacağı düşünülüyor. Nehammer FPÖ’ye karşı ılımlı bir alternatif olarak görülüyor. FPÖ “Kalemiz Avusturya” ve “Önce Avusturya” gibi göçmen karşıtı sloganlar kullanırken, partinin lideri olan eski İçişleri Bakanı Herbert Kickl aşırı sağcı ve ırkçı söylemleriyle gündemde. Bu gündeme rağmen ülkenin aşırı sağcıları Nazi söylemleri kullandıklarına dair iddiaları da yalanlıyor.
Nehammer, FPÖ lideri Herbert Kickl’ın seçimleri kazanması durumunda aşırı sağ ile koaliyon kurmayacaklarını sık sık dile getiriyor. Ancak aşırı sağın başka bir liderle seçim kazanması durumunda koalisyon ihtimali hükümet için hala masada. Bu denklemden FPÖ’nün dışlanması ise bazı siyaset bilimciler için riskli bir hamle olarak görülüyor çünkü bu durum, FPÖ’nün destek oranını artırabileceği endişesini de beraberinde getiriyor.