Fransa’da sinagoga kundaklama girişimi: İki araç ateşe verildi
Fransız parlamentosu son zamanlarda ilk kez çoğunluğun mutlulukla karşıladığı bir karar aldı. Fransa kadınların kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan ilk ülke oldu. Fransa bu kararını biraz da ABD'de Roe v. Wade'in feshedilmesinden dolayı aldı.
Fransız parlamentosu son yıllarda emeklilik yaşını yükseltmesiyle eleştirilerin odağına oturmuş olabilir. Çiftçiler artan fiyatlar ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sonucu olarak katılaşan yasalar nedeniyle sokağa dökülmüş olabilir. Ama Fransız milletvekilleri uzun zaman sonra ilk kez aldığı bir kararla övgü topladı. Bunu kadınların kürtaj hakkını anayasal güvence altına alarak yaptı. Hem de böyle bir karar alan ilk ülke olarak tarihe geçti.
Parlamentonun her iki kanadından toplam 780 milletvekilinin kürtajın anayasal güvence altına alınmasını desteklemesiyle değişikliği yapmak için gerekli beşte üçlük çoğunluk sağlanmış oldu. 72 milletvekili ise bu yasa teklifine karşı çıktı.
Paris’in güneybatısındaki Versailles Sarayı’nda özel toplantı sırasında yapılan oylama yasama sürecinin son adımıydı. Fransa son aylarda kürtajın anayasa kapsamına alınıp alınmamasını enine boyuna görüşüyordu. Bu kararla Beşinci Cumhuriyet’in kurulduğu 1958’den bu yana Fransız hükümeti anayasayı 25’inci kez değiştirmiş olacak.
Fransa’nın ilk eşcinsel Başbakanı Gabriel Attal oylamadan önce yaptığı konuşmada milletvekillerinin zamanında merdiven altı kürtaj olmak zorunda kalan kadınlara “ahlaki borcu” olduğunu söyledi. Attal “Her şeyden önce kadınlara bir mesajımız var: Bedeniniz size aittir” dedi. Yeşil Parti’den Melanie Vogel “Başka ülkelerdeki feministlere seslenmek istiyorum. Bir yıl önce herkes bana bunun imkansız olduğunu söylüyordu. Toplumu örgütlediğinizde hiçbir şey imkansız değildir” dedi.
Bu değişiklik Fransa’da kürtajın güvence altında bir özgürlük olduğu anlamına geliyor. Bazı siyasetçiler ve kadın grupları kürtajın açık şekilde “hak” olarak tanımlanması için adım atılmasını istiyordu. Kararın ardından Eyfel Kulesi “Benim bedenim benim seçimim” sözleriyle ışıklandırıldı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron hükümetin anayasadaki bu değişikliği kutlamak üzere 8 Mart Cuma günü Kadınlar Günü’nde resmi tören düzenleyeceğini söyledi.
Fransa’da kürtajın yasallaştırılması için mücadele ilk olarak 1971 yılında başladı. 343 Fransız kadın Simone de Beauvoir’ın kaleme aldığı ve merdiven altı kürtaj yaptırdıklarını beyan eden ve yasaların değişmesini talep eden bir manifestoyu imzalayarak kamuoyunun gündemine geldi.
Kürtaj 1975 yılında yasallaştırıldı. Kürtajı yasallaştırma kararı Auschwitz’ten kurtulan ve Fransa’nın en ünlü feministlerinden biri olan dönemin Sağlık Bakanı Simone Veil’ın desteğiyle mümkün oldu.
Eski Kadın Hakları Bakanı Laurence Rossignol, Veil’i anarak “Sizin izinizden giderek bunu başardık. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik. Bu slogana ekleyebilseydim ‘kız kardeşliği’ de eklerdim” dedi.
ABD’de kadınların kürtaj hakkını güvence altında tutan Roe v. Wade kararı 2022’nin haziran ayında feshedilmişti. Macaristan’da Viktor Orban örneğinde görüldüğü üzere Avrupa’nın bazı bölgelerinde aşırı sağ tehlikesi yüzünü göstermeye başladı. Fransız siyasetçiler ve hak grupları böyle bir siyasi atmosferde Fransa’nın kadınları bebek doğurup doğurmama konusunda açıkça desteklemesinin “tarihe geçecek bir adım” olduğunu belirtiyor.
Konu kürtaj olunca 2022’de ABD’de alınan kararı hatırlamamak olmaz. O dönem kadınlar hakları için sonuna kadar mücadele etmiş ancak istedikleri sonucu alamamıştı. Kürtaj konusu ABD’nin siyasi sahnesinde Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki en büyük ayrışma noktalarından biri. Halbuki Fransa’da kürtaj toplumun geneli tarafından kabul gören bir şey. Değişikliğe karşı oy kullanan milletvekilleri, yasa değişikliğini reddetmelerinin kürtaja karşı oldukları için değil, zaten kadınlara bu konuda destek verildiği için böyle bir karar alınmasını gereksiz görmelerinden kaynaklandığını söyledi.
Ancak tasarının kabul edilmesi uzun zamandır kürtaj hakkının güvence altına alınması için mücadele eden Fransız solu için bir zafer oldu. Bu arada belirtmek gerekiyor, 2022’den önce Macron hükümeti şu an değişikliğe itiraz edenlerle aynı pozisyondaydı, böyle bir kararın gereksiz olduğunu düşünüyordu.
2022’de Roe v. Wade’in feshedilmesi ve eyaletlere bu konuda bireysel olarak karar verilmesi Fransa’daki siyasetçilere harekete geçirdi. Fransa Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti ocak ayında Ulusal Meclis’te yaptığı konuşmada “Tarih, temel hakların güvende olduğunu düşünen ancak daha sonra bu hakları elinden alınan insan hikayeleriyle dolu. Yakın zamanda ABD Yüksek Mahkemesi’nin aldığı karar gibi” demiş ve eklemişti: “Artık hiçbir demokrasinin, hatta en büyük demokrasilerin bile dokunulmaz olmadığına dair inkar edemeyeceğimiz kanıtlar var.”
Katolik Kilisesi değişikliğe karşı olduğunu beyan eden birkaç gruptan biriydi. Vatikan’ın biyoetikle ilgili konulara odaklanan birimi Papalık Yaşam Akademisi’nden “Evrensel insan haklarından bahsettiğimiz bir çağda insan canını alma ‘hakkı’ diye bir şey olamaz” açıklaması geldi. Bu arada “insan canını alma” demişken ABD’de son zamanlarda tartışma konusu olan “embriyoların insan sayılması” konusuna da değinmekte fayda var. Çünkü burada da çocuk sahibi olmak isteyen ancak biyolojik sebeplerden dolayı olamayan insanları zora sokacak bir karar alındı.
Alabama Yüksek Mahkemesi dondurulmuş embriyoların “çocuk” olduğuna, bu yüzden de kişilik haklarına sahip olduklarına ve yok edilmelerine neden olan herkesin onların ölümünden sorumlu tutulabileceğine karar verdi. Bu, türünün ilk örneği denebilecek bir karar ve eyalette tüp bebek yönteminin kullanılmasının önünde engel teşkil edebilir. Tüp bebek yöntemini insanlar keyfi olarak değil, çocuk sahibi olmakta zorlandıkları için tercih ediyor genelde.
Alabama’da ele alınan davada şöyle bir olay yaşanmış: Bir hasta dondurulmuş embriyoların tutulduğu odaya kilitli olmadığı için elini kolunu sallayarak girmiş, embriyoları tutuldukları dolaptan çıkarmış ama bu sırada eli çok üşüdüğü için embriyoları düşürerek yok etmiş. Sonrasında bir grup kliniğe “Reşit Olmayan Bir Kişinin Haksız Yere Ölümü Yasası” çerçevesinde dava açmış. Bölge mahkemesi embriyoların çocuk tanımına uymadığına karar vererek davayı reddetmiş ama yüksek mahkeme yasanın “hem doğmuş hem de doğmamış tüm çocuklar için geçerli olduğuna” hükmetti. Mahkeme Başkanı Tom Parker İncil’den de alıntı yaparak “Doğumdan önce bile tüm insanlar Tanrı’nın suretini taşır ve Tanrı’nın yüceliğine hakaret etmeden yaşamlarının yok edilmesi imkansızdır” dedi.
Tüp bebek sürecinde çok sayıda embriyo oluşturuluyor ve tedavide yer alan kişiler fazladan embriyolarla ne yapacaklarına karar verebiliyor. Gelecekte tekrar gebe kalmak için embriyoları dondurabilecekleri gibi gebe kalmak isteyen başka kişilere bağışlayabiliyor, araştırmalarda kullanılmasına ya da yok edilmesine izin verebiliyor.
Alabama’daki kararla birlikte artık embriyoların varlığına son vermek mümkün olmayabilir. Ayrıca doktorlar fazladan embriyo oluşturmanın getireceği sorumluluktan kaçmak için her seferinde tek bir embriyo oluşturmayı deneyebilir ya da tüp bebek tedavisi hizmetini vermeyi tamamen bırakabilir. ÇÖZÜM: Ulusal Kısırlık Derneği yöneticisi Barbara Collura USA Today’a verdiği demeçte bu kararın Alabama’daki tüp bebek çalışmalarının çoğunu duraklatacağını söyledi. Derneğin en büyük korkusu ise bu kararın başka eyaletlere de yayılma riski.