İsrail, Haniye’nin çocuklarını öldürdü: Oğullarımın kanı halkımızın kanından değerli değil
Fransa'nın Gazze konusundaki "bir öyle bir böyle" politikası UCM kararına destek çıkışıyla bir nebze de olsa netlik kazandı. Fransa'nın UCM'nin tutuklama adımlarına desteği müttefiklerinin tavrına aykırı olmasıyla dikkat çekti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için “yakalama kararı” başvurusu yaptığını bildirmişti. UCM’den yapılan yazılı açıklamaya göre Han, İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’a ilaveten Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar ve Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed ed-Dayf için “yakalama kararı” istemişti.
Bu kararın yankıları devam ederken Fransa Batı’nın yolundan ayrıldığını gösteren bir çıkışla manşetlerde yerini aldı. Fransa savcının aralarında Başbakan Benjamin Netanyahu’nun da bulunduğu İsrail ve Hamas liderleri için tutuklama emri talep etmesinin ardından UCM’nin bağımsızlığını desteklediğini açıkladı. Agence France-Presse’in (AFP) haberine göre Fransa Dışişleri Bakanlığı Pazartesi günü “Fransa uluslararası ceza mahkemesini, mahkemenin bağımsızlığını ve her durumda cezasızlıkla mücadeleyi desteklemektedir” açıklaması yaptı. Bakanlık Hamas’ın 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu’ndaki “işkence ve cinsel şiddet eylemlerini” kınarken İsrail’i de “uluslararası insancıl hukuka sıkı sıkıya uyması gerektiği ve özellikle Gazze Şeridi’ndeki kabul edilemez düzeydeki sivil kayıplar ve yetersiz insani yardım erişimi konusunda” uyardığını belirtti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un savaşın başlarında Gazze konusunda bir yandan “İsrail’e koşulsuz destek,” diğer yandan “ateşkes” açıklamaları yapmasıyla eleştirilerin odağında yer almıştı. Macron’un 7 Ekim saldırılarına ilk tepkisi “İsrail’in kendini savunma hakkını koşulsuz destekliyoruz” olmuştu. Saldırıların başlamasının ardından ABD’li yöneticiler soluğu İsrail’de alırken Emmanuel Macron “uzlaşıya yönelik somut adımlar olmadan” ziyaret planlamadığını açıklamıştı.
Bölgeye gitmesi ve barış çağrısı yapması yönündeki kamuoyu baskısına rağmen Macron’un Ortadoğu ziyareti 7 Ekim’den tam 18 gün sonra gerçekleştirmişti. Geçen sürede Fransa’da Filistin’e destek gösterileri “kamu güvenliği” gerekçesiyle yasaklanırken, yasağa rağmen gösteri yapan kişiler “Yahudi karşıtı” olmakla suçlanarak gözaltına alınmaya başlanmıştı.
24 Ekim’de İsrail’e “taziye” ziyareti yapan Macron’un Fransa’nın Filistin konusuna “denge” siyasetini yansıtacak şekilde barış ve uzlaşı çağrısı yapması bekleniyordu. Ancak Fransız liderin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında “IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun Hamas’a karşı da mücadele edebileceği ve Fransa’nın buna istekli olduğu” açıklaması şaşkınlık uyandırmıştı. İsrail’e destek konusunda Fransa’yı ABD’nin dahi önüne geçiren bu açıklamanın ardından Elysee Sarayı Macron’u düzeltircesine konuya açıklık getirmek zorunda kalmıştı. Saray Macron’un “uluslararası koalisyon” ifadesiyle Hamas’a saldırıyı değil koalisyonun tecrübelerinden faydalanılmasını kastettiğini belirtmişti. Fransız muhalifler bu durumu “uzlaşı çağrısı için Ortadoğu’ya gittiğini düşündüğümüz Macron’un tutarsız açıklamaları barış sürecini ve Fransa’yı tehlikeye atıyor” diye eleştirmişti.
Macron’un İsrail’deki temaslarından 4 gün sonra Fransa, Gazze’de acil insani ateşkesin sağlanması için Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda (BMGK) oylanan tasarıya “evet” diyen sayılı Batılı ülkeler arasında yer almıştı.
UCM Başsavcısı Kerim Han İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı çıkmaması için ABD’den gelen tehditlere ilişkin “Bu mahkeme hukukun güce ve kaba kuvvete galip geldiği yer olmalıdır” dedi. Han CNN televizyonunda Christiane Amanpour’a açıklamalar yaptı. Amanpour’un bir grup ABD’li Cumhuriyetçi senatörün kendisini İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililere yönelik yakalama kararı çıkarmaması konusunda uyararak “ağır yaptırımlarla” tehdit etmesi hakkındaki sorusu üzerine Han şunları söyledi:
Bir devlet başkanı benimle konuştu ve ‘Çok iyi biliyorsunuz ki bu mahkeme Afrika ve Putin gibi haydutlar için kurulmuştur’ dedi. Biz bunu böyle görmüyoruz. Bu mahkeme Nürnberg’in mirasıdır. Bu mahkeme insanlığın üzücü bir iddianamesidir. Bu mahkeme hukukun güce ve kaba kuvvete galip geldiği yer olmalıdır.
Han tüm devletlerin UCM’yi desteklemesi gerektiğini ABD’li yöneticilere anlattığını, bunu yaparken de “Roma Statüsü değerlerinin özünde Amerikan değerlerini savunduğunu, zorbalığa karşı durduğunu, en güçlülere karşı sınırsız güce karşı olduğunu, savunmasız bireyin haklarını, onuru ve bebeklerin korunmasını ifade ettiğini” söylediğini aktardı.
Han Amanpour’un UCM’ye baskılarla ilgili sorusuna şu karşılığı verdi:
Tehditler ya da diğer faaliyetler bizi caydırmayacaktır çünkü nihayetinde savcılar olarak görevimizi yerine getirmek zorundayız. Makamın kadın ve erkekleri olarak, hakimler olarak, kendimizden daha büyük bir şeye, yani adalete sadakat göstererek sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Bazıları aleni ve bazıları gizli olan farklı tehdit türlerinden etkilenmeyeceğiz.
İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze’ye giden insani yardımın engellenmesinin de aralarında bulunduğu çok sayıda suç sebebiyle tutuklama emri çıkarılması için başvuruda bulunduğunu hatırlatan Han hukuka uymayanların soruşturmadan şikayet etmemesi gerektiğini söyledi.
İsrail’in Gazze’de açlığı bir “savaş yöntemi” olarak kullanıldığını vurgulayan Han “Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların resimlerini görüyoruz. Açlığın Netanyahu ve Gallant tarafından bir savaş yöntemi olarak kullanıldığı suçlamasını desteklemek için adli olarak analiz edilmiş çeşitli kanıtlarımız var. 2024 yılında, UCM yargıçlarına yakalama emri çıkarılması için bu tür bir suçun delillerini sunmak zorunda kalmamız korkunç bir durum” dedi. UCM’de ilk defa birilerinin açlığı “savaş yöntemi” olarak kullanması sebebiyle suçlandığını hatırlatan Amanpour’un sorusunu “Bildiğim kadarıyla ne yazık ki bu durum bir ilk olacak ve çok sıra dışı bir durum” şeklinde cevaplayan Han şöyle devam etti:
17 yıldan fazla bir süredir Gazze’ye mal girişine izin vermeyen çok katı bir rejime katlanan çok sayıda çocuk ve kadın nüfus görüyoruz. 2022’de bile Birleşmiş Milletler ve diğer kurumlar, nüfusun yüzde 80’inin insani yardımla geçindiğini söylemişti. Bu durum 8 Ekim’den bu yana diğer tüm kısıtlamalarla daha da tehlikeli bir hal aldı. En savunmasız kişilere yiyecek, su, ilaç gittiğini görmedik ve bu insanlar bunlara erişme hakkına sahipler.
İsrail Savunma Bakanı Gallant kendisini ve Netanyahu’yu tutuklamaya UCM hamlesini “alçakça” olarak nitelendirdi. Gallant UCM Savcısı Han’ın kendisi ve Netanyahu hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarma çabasının başarılı olamayacağını söyledi.
Gallant savaşın birçok aşamasında yaptığı yorumları yineleyerek İsrail ordusunun “insani yardımı kolaylaştırmak için benzeri görülmemiş tedbirler aldığını” iddia ederken uluslararası hukuka uygun olarak savaştıklarını da öne sürdü. Han’ı hedef alarak “Hamas terör örgütü ile İsrail Devleti arasında kurduğu paralellik alçakçadır” dedi. Ayrıca İsrail’in ilgili anlaşmayı imzalamadığını ve bu nedenle mahkemenin yetkisini tanımadığını belirtti.
Gallant’ın Hamas’a benzetilmeye duyduğu öfkenin bir benzeri Almanya’dan da geldi. Almanya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada “Bir yandan Hamas liderleri, diğer yandan da iki İsrailli yetkili hakkında tutuklama kararı çıkarılması için eş zamanlı başvuruda bulunulması yanlış bir denklem izlenimi yaratmıştır” ifadesine yer verildi.
İsrail UCM’nin kurucu anlaşması Roma Statüsü’nün tarafı değil. İsrail’in müttefiki ABD de Roma Statüsünü tanımıyor. Bu da haliyle mahkemenin İsrail’i soruşturamayacağı anlamına geliyor. Ancak mahkemenin yargı yetkisi bir üye devlet tarafından veya üye devletlerden birinin topraklarında işlenen suçları kapsıyor, bu da soruşturmanın önünü açıyor. Çünkü Filistin de 2015 yılında Batı Şeria’daki Filistin Yönetimi’nin talebi üzerine mahkemeye üye olmuştu. Bu nedenle mahkeme, ağır suçları soruşturma ve Batı Şeria ya da Gazze’de zulüm işleyen İsrailli asker ve yetkililer de dahil olmak üzere herkes hakkında tutuklama emri çıkarma yetkisine sahip.
Ancak UCM’nin üyelerinin çoğu aynı zamanda İsrail’in müttefiki. Yani Netanyahu ve Gallant hakkında çıkacak karar Tel Aviv’in müttefiklerinin elini kolunu bağlayabilir. Bu müttefikler UCM’nin kararını uygulamazsa da Avrupa’nın bugüne değin kurduğu “değerler” konusunda da yeni bir krize zemin hazırlayabilir. Ukrayna Savaşı nedeniyle aynı UCM Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de tutuklama kararı çıkartılmıştı. Putin için çıkarılan kararı büyük bir destek ve memnuniyetle karşılayan Batı ülkeleri şimdi Netanyahu ve Gallant için alınan kararı uygulamamanın yolunu arıyor. Bu haliyle hukukçular nezdinde de yoğun eleştiri var. Uzmanlar UCM iddianamelerinin İsrail’in Gazze’ye saldırısının meşruiyetini daha da zayıflatabileceğini ve Roma Statüsü’ne üye Avrupalı müttefikleriyle olan istisnai ilişkilerini zorlaştırabileceğini düşünüyor.