Fransız Caesar topları Erivan yolunda: Azerbaycan sert tepki gösterdi, Erdoğan Paşinyan’la görüştü
Fransa'nın Pasifik'teki denizaşırı toprağı Yeni Kaledonya'da sular durulmuyor. Bağımsızlık yanlıları Paris'in reform paketine karşı ayaklanmayı sürdürürken Cumhurbaşkanı Macron şiddet olayları nedeniyle OHAL ilan edilen adayı ziyaret edecek.
Fransa’nın Pasifik’teki denizaşırı toprağı Yeni Kaledonya sık sık bağımsızlık talebiyle ayaklanıyor. Son olarak bu ayın ortalarında başlayan bağımsızlık yanlısı gösterilere şiddet damga vurmuş, Fransa yanlılarıyla bağımsızlık yanlıları birbirine girmişti. Ada bu hassas durumu nedeniyle Fransız yönetiminin ‘yumuşak karnı’ olarak nitelendiriliyor.
‘Kanaklar’ın diyarı’ olarak adlandırılan Yeni Kaledonya içişlerinde özerk, dışişlerinde Paris’e bağlı. Başkenti Noumea olan ada Fransa Anayasası’na göre idare ediliyor. Fransa’nın 1853’te ilhak ettiği ve 1946’ya kadar sömürge toprağı olarak yönettiği ada 2003’e kadar Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu içindeydi.
Ada 2003’teki anayasa değişikliğiyle Fransa’ya bağlı özerk bölge oldu. Adada 2018, 2020 ve 2021’de üç kez bağımsızlık referandumu düzenlense de bağımsızlık yanlılarının oyları yüzde 50’yi aşmadı ve sandıktan hep ‘hayır’ oyu çıktı.
Fransa’nın Yeni Kaledonya’daki nüfuzunu korumak adına İçişleri Bakanı Gerald Darmanin bağımsızlık yanlıları ile hükümet taraftarlarını masaya oturtmak için üst üste yaptığı üç ziyarette de Paris’in istediği orta yolu bulamamıştı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da 2023’te, yani göreve geldiğinden beş yıl sonra adayı ikinci kez ziyaret etmiş, iki tarafla da ılımlı görüşmeler yapmıştı.
2023’teki bu girişimlerin ardından Paris ada için yeni bir reform paketini gündeme getirmiş, paket 14 Mayıs’ta Fransa Ulusal Meclisi’nde oylanmıştı. Bağımsızlık yanlısı Kanakların karşı çıktığı, adada yaşayan Fransızların seçimlerde oy kullanmasıyla yerli halkın seçimlerdeki etkisini azaltacak anayasal reform paketi 153’e karşı 351 oyla kabul edilmişti.
2 Nisan’da Fransız Senatosu’ndaki oylamada da 99’a karşı 233 oyla kabul edilen reform kararı meclisteki Emmanuel Macron ittifakındaki Cumhuriyetçiler ve aşırı sağcı Marine Le Pen’in Ulusal Birlik partisinin desteğini almış, solcu partiler ‘sömürgeci’ niteliğine işaret ederek tasarıya karşı çıkmıştı.
Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi için Parlamento’nun iki kanadının bir araya geldiği Kongre’de onaylanması gerekiyor. Fakat tasarı bu aşamadayken Yeni Kaledonya’da Fransa destekçileri ve bağımsızlık yanlıları birbirine girdi. Çıkan olaylarda aralarında en az üç yerli Kanak’ın da olduğu dört sivil ile iki polis memuru hayatını kaybetti.
Yaklaşık 200 aracın yakıldığı, 50’den fazla iş yerinin zarar gördüğü olaylarda aralarında polislerin de olduğu yüzlerce kişi yaralandı. Adanın başkenti Noumea’daki araba galerileri, mağazalar, eczaneler ve güvenlik kameraları dahil işyerleri büyük hasar gördü, 200’den fazla kişi tutuklandı. Şiddet olaylarının ardından ada genelinde olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi, havaalanı dahil birçok önemli noktaya Fransız birlikleri konuşlandırıldı.
Tüm bunların ardından Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un isyanın vurduğu adada “bir misyon kurmak” üzere Yeni Kaledonya’ya uçacağı doğrulandı. Macron’un adada ne kadar kalmayı planladığı ya da adada ne yapacağı konusunda ayrıntı verilmedi.
Hükümet Sözcüsü Prisca Thevenot Başbakan Gabriel Attal’in de önümüzdeki haftalarda Fransız Pasifik bölgesini ziyaret edeceğini söyledi: “Şiddet olaylarının patlak vermesi karşısında öncelik, Yeni Kaledonya’da diyaloğun yeniden başlamasını sağlayacak düzenin yeniden tesis edilmesidir.”
Thevenot adaya sükunet geri gelirken işlerin tam olarak normale dönmediğini de sözlerine ekledi.
Maliye Bakanı Bruno Le Maire adadaki yağma ve mülk tahribatına işaret ederek “devletin desteğini inşa etmek için tüm ekonomik aktörlerle konuştuğunu” belirtti.
Pazartesi gecesi Fransa Cumhurbaşkanı Savunma ve Güvenlik Konseyi’ne Fransa’dan gönderilen yüzlerce askerin düzeni sağlamada ilerleme kaydettiğini, bir süre daha Yeni Kaledonya’da kalmaları gerekeceğini söyledi.
Avustralya ve Yeni Zelanda da sivilleri bölgeden uzaklaştırmaya başladı. Avustralya hükümeti yaklaşık 3 bin 200 kişinin Yeni Kaledonya’dan ayrılmak ya da adaya girmek için beklediğini tahmin ediyor ve insanları havaalanından uzak durmaları konusunda uyarıyor. Zira rota hâlâ güvenli kabul edilmiyor.
Fransa’nın Yeni Kaledonya’daki Yüksek Komisyonu yaptığı açıklamada havaalanının ticari uçuşlara kapalı kaldığını ve kamu binalarını korumak için ordunun görevlendirileceğini bildirdi.
Yüksek Komisyon ayrıca başkent Noumea ve La Tontouta uluslararası arasındaki 60 kilometrelik yolun kontrolünü geri almaya çalışan Fransız jandarmalarının 76 barikatı “etkisiz hale getirdiğini” ve yanmış araçlar gibi enkazları temizlediğini söyledi. AFP muhabirleri ise barikatların bağımsızlık yanlısı Kanak aktivistleri tarafından yeniden inşa edildiğini aktardı.
AFP’ye konuşan ve sadece Stanley adını veren 25 yaşındaki maskeli bir genç önerilen reform paketinin “Kanak halkının ortadan kaldırılması anlamına geldiğini” söyledi: “Orada (Paris’te) anlamadıkları şey bu. Biz zaten kendi evimizde azınlıktayız” dedi.
Yeni Kaledonya’daki isyanın ucu Azerbaycan’a dokundu. Paris, Bakü’yü gösterileri kışkırtmakla suçlamıştı. Fransız basınına göree krizin bir aktörü de Türkiye.
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin şiddet olaylarını Azerbaycan’ın aktif olarak desteklediğini ileri sürmüş, “Bu fantezi değil” diye de ısrar etmişti.
“Bazı ayrılıkçıların Azerbaycan ile anlaşma yapmış olmasından üzüntü duyduğunu” dile getiren Darmanin “müdahale girişimleri olsa da Fransa kendi topraklarında egemen ve çok güçlüdür ” demişti.
Politico’ya konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir Fransız istihbarat yetkilisi de “Yeni Kaledonya’da haftalardır, hatta birkaç aydır Rusya ve Azerbaycan’dan gelen faaliyetler tespit ettik. Fransa’nın sömürgeci olduğu söylemini yaymaya çalışıyorlar” diye açıklama yapmıştı.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ayhan Hacızade ise Azerbaycan’ın söz konusu huzursuzluğun arkasında olduğu iddialarını şiddetle reddetmişti: “Fransa İçişleri Bakanı Azerbaycan’ı Yeni Kaledonya’daki bağımsızlık yanlısı protestoları desteklediği iddiasıyla suçlamak yerine ülkesinin denizaşırı topraklarda bu tür protestolara yol açan başarısız politikasına odaklanmalıdır.”