Fransa’nın sol lideri Mélenchon ile iki saat

Fransız solunun tartışmalı liderlerinden Jean-Luc Mélenchon bir grup gazeteciyle görüştü. O gazeteciler arasında 10Haber yazarı Mehmet Ömür de vardı. Mélenchon'u merak ediyor, Fransa'da olanları izlemek istiyorsanız bu yazıyı kaçırmayın.

Dünya 24 Ağustos 2024
Bu haber 4 hafta önce yayınlandı

APE, yani Yabancı Gazeteciler Birliği aslında Fransa’da çalışan yabancı gazetecilerin bir araya geldiği bir dernek. 1879’da Paris’te kurulmuş, bayağı köklü bir geçmişi var. Amaçları Fransa’da görev yapan yabancı basın mensuplarının işlerini daha kolay ve etkili bir şekilde yapmalarını sağlamak.

APE gazetecilere pek çok konuda destek oluyor. Mesela basın toplantıları düzenliyorlar, ihtiyaç duyduğun bilgileri bulmana yardımcı oluyorlar ve Fransa’da neler olup bittiğiyle ilgili güncel bilgileri paylaşıyorlar. Yani buradaki işini daha rahat yürütebilmen için her türlü desteği sağlıyorlar.

Ayrıca dernek aynı zamanda bir iletişim ağı gibi de çalışıyor. Farklı ülkelerden gelen gazeteciler burada tanışıp, deneyimlerini paylaşıyor ve birbirlerine destek oluyorlar. APE’nin Fransız hükümeti ve diğer önemli kurumlarla da bağlantıları var, bu da gazetecilerin işlerini yaparken karşılarına çıkabilecek bürokratik engelleri aşmalarına yardımcı oluyor.

APE 23 Ağustos 2024 tarihinde Jean-Luc Melenchon ile benim de fotoğrafçı kimliğimle katıldığım bir basın toplantısı düzenledi. Taplantı için Paris’e 600 km uzaktaki Valence şehrine günübirliğine gidip döndük. Giderken benim iki beklentim vardı. Birincisi Fransa için önemli bir siyasetçinin fotoğrafik açıdan değerli bir portresini elde etmek, diğeri de Türkiye’nin Avrupa birliğine girmesi konusundaki düşüncelerini anlamak.

Jean-Luc Mélenchon’u duymuşsunuzdur, Fransa’da bayağı tanınmış bir solcu lider. Fas’ta doğmuş ama İspanyol kökenli. Sonra Fransa’ya taşınmışlar ve orada büyümüş. Gençliğinde sosyalist hareketlere katılmaya başlamış ve 1977’de Fransız Sosyalist Partisi’ne katılmış. Orada hızlıca yükselmiş ve hatta 1997’de Eğitim Bakanlığı’nda bakan yardımcısı olmuş.

Ama zamanla Sosyalist Parti’nin politikalarına karşı çıkmaya başlamış ve 2008’de partisinden ayrılıp kendi partisini kurmuş: Sol Parti (Parti de Gauche). Sonra da bu hareketi genişletip 2016’da “Boyun Eğmeyen Fransa” (La France Insoumise) adını verdiği bir siyasi hareket başlatmış.

Başkanlık seçimlerine üç kez aday oldu: 2012, 2017 ve 2022’de. Özellikle 2017 ve 2022’de ciddi bir oy aldı ve solun en güçlü isimlerinden biri oldu. 2022’de neredeyse ikinci tura kalıyordu, ama kalamadı.

Melenchon’un siyasi görüşleri de epey radikal aslında. Kapitalizme, NATO’ya, AB’ye falan karşı çıkıyor. Eşitsizlikle ve çevre sorunlarıyla mücadeleye çok önem veriyor. Halen Fransa’da solun en etkili seslerinden biri olmaya devam ediyor diyebilirim. Ancak siyasi arenada halen bazı sıkıntıları olduğu da kesin.

22 Mart 2024’teki yerel seçimler Fransa’da epey olay yarattı ve ülkenin siyasi dengelerini ciddi şekilde değiştirdi. Bu seçimler Fransa’nın geleceği için çok önemli bir dönemeçti. Yerel seçimler her ne kadar belediye başkanlarını ve meclis üyelerini seçmek için yapılsa da, aslında ulusal siyaseti de yakından etkiliyor. Yani yerelde güçlü olan ülke genelinde de söz sahibi olabiliyor.

Melenchon’un başını çektiği Sol partiler Marie Le Pen’in aşırı sağ ve Macron’un merkezdeki oylarını az farkla geçti.

Macron’un partisi La République En Marche (LREM) bu seçimlerde beklenenden çok daha kötü bir performans sergiledi. Özellikle büyük şehirlerde ciddi bir zemin kaybetti. Bu da Macron’un popülaritesinin düşüşte olduğuna işaret ediyor. Diğer yandan, merkez sağ parti olan Les Républicains (LR) oldukça güçlü bir performans gösterdi. Kırsal bölgelerde ve küçük şehirlerde etkisini korudu, bu da Fransa siyasetinde hala güçlü bir aktör olduğunu gösteriyor.

Sosyalist Parti ve sol blok ise özellikle büyük şehirlerde başarılı oldu. Paris, Lyon ve Bordeaux gibi şehirlerde solun kazandığı zaferler dikkat çekiciydi. Sol partilerin işbirliği yaparak elde ettikleri bu başarı gelecekteki seçimlerde de etkili olabilir. Aşırı sağ parti Rassemblement National (RN) kırsal kesimlerde ve işçi sınıfı şehirlerinde güçlü kalmaya devam ediyor, ancak büyük şehirlerde pek etkili olamıyor. Jean-Luc Mélenchon’un liderliğindeki aşırı sol parti France Insoumise (LFI) ise gençler arasında popülerliğini koruyor, fakat yerel seçimlerde beklenen çıkışı yapamadı.

Bu seçimlerde partiler arasında yapılan ittifaklar özellikle sol blok için önemli sonuçlar doğurdu. Yeşiller ve Sosyalist Parti’nin çevreci politikalar üzerine odaklanarak kurdukları işbirliği seçim kampanyalarında başarılı olmalarını sağladı. Bu seçimlerin sonuçları 2027’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri için büyük bir etki yaratabilir. Macron’un partisi LREM bu kayıplarla zorlanacak gibi görünüyor. Sağ ve sol blokların güç kazanması ise gelecekteki siyasi stratejileri yeniden şekillendirebilir.

Sonuç olarak, bu seçimler Fransa’nın siyasi sahnesinde büyük değişikliklere yol açtı. Geleneksel partiler yeniden güç kazandı, Macron’un partisi zemin kaybetti ve sol blok bazı önemli başarılar elde etti. Bu sonuçlar önümüzdeki yıllarda Fransa’nın siyasi yönelimini ve politikalarını etkileyecek gibi duruyor.

Jean-Luc Mélenchon’un en büyük zayıflığı siyasi görüşlerinin ve söylemlerinin fazlasıyla radikal olması. Bu durum ona belirli bir kitlede büyük bir destek kazandırıyor ama daha geniş bir seçmen kitlesine ulaşmasını zorlaştırıyor. Özellikle merkezdeki ve daha muhafazakâr kesimler onun bu sert üslubundan rahatsız oluyor ve bu yüzden Mélenchon genelde büyük çaplı seçimlerde herkesi bir araya getirmekte zorlanıyor.

Bir de, Mélenchon’un diğer sol partilerle uzun vadeli ve sağlam ittifaklar kurması pek kolay olmuyor. Çünkü onun sert ve taviz vermeyen duruşu diğer partilerle işbirliğini sıkıntıya sokabiliyor. Bu da solun birleşip güçlü bir blok olarak hareket etmesini zorlaştırıyor.

Bir başka mesele de şu: Mélenchon’un söylemleri toplumda zaten var olan bölünmeleri daha da derinleştiriyor. Yani onun “halk ve elitler” söylemi kendi tabanını harekete geçirse de geniş kitleleri birleştirmek yerine daha da ayrıştırabiliyor.

Parti içindeki durumu da çok parlak değil aslında. Mélenchon partisi La France Insoumise’yi çok sıkı bir şekilde kontrol ediyor ama bu durum partide demokratik süreçlerin zayıf olduğu eleştirilerini beraberinde getiriyor. Yeni liderlerin ön plana çıkmasını da zorlaştırıyor ki bu da partinin geleceği için pek sağlıklı bir durum değil.

Son olarak Mélenchon’un medya ile arası pek iyi değil. Medyayı sık sık eleştiriyor ve bu da onun mesajlarının geniş kitlelere ulaşmasını zorlaştırıyor. Hal böyle olunca kamuoyundaki imajı da pek olumlu olmuyor.

Kısacası Mélenchon’un en büyük handikapı radikal söylemleri ve uzlaşmaz tavrı yüzünden geniş bir seçmen kitlesi oluşturamaması ve merkezdeki seçmenlere hitap edememesi diyebiliriz. Bu da onu ve sol bloğu, büyük seçimlerde zor durumda bırakıyor.

Gelelim Melenchon’un 23 Ağustos 2024 tarihinde Valence şehrinde APE üyeleri ile yaptığı röportajın özetine…

Jean-Luc Mélenchon’un konuşmasında aslında şu mesajları veriyor: Fransa’da şu an ciddi bir siyasi kriz var ve bu durum daha önce hiç yaşanmamış bir noktaya gelmiş durumda. Macron son yıllarda üç kez seçim kaybetmesine rağmen hala iktidarda kalmaya çalışıyor. Ama bunu yaparken anayasayı çiğniyor, çünkü başbakanı seçmek ve hükümeti kurmak onun işi değil, kazanan partinin işi. Yani, normalde olması gereken demokratik süreçler tamamen tersine dönmüş durumda.

Mélenchon bu durumu “demokrasiye karşı bir darbe” olarak tanımlıyor. Fransa’da işler bu şekilde devam ederse ülkenin büyük bir çıkmaza gireceğini düşünüyor. Bu yüzden mevcut anayasayı değiştirip yeni bir sistem, yani Altıncı Cumhuriyet’in kurulması gerektiğini savunuyor. Çünkü mevcut sistemin artık tıkandığını ve halkın iradesini doğru yansıtmadığını söylüyor.

Ayrıca Fransa’da sosyal ve siyasi gerilimlerin her geçen gün arttığını anlatıyor. Emeklilik reformu, sağlık sistemi gibi konular halkı oldukça rahatsız etmiş durumda ve bu rahatsızlık daha da büyüyor. Halkın büyük bir kısmı siyasi süreçlere katılmıyor ve bu durum demokrasiyi tehlikeye sokuyor. Mélenchon halkın daha aktif olması gerektiğini savunuyor.

Fransa’nın dış politikası konusunda da oldukça eleştirisel bir tutum sergiliyor. Özellikle Orta Doğu ve Afrika ile ilişkilerde Fransa’nın tutarsız davrandığını, bu bölgelerdeki sorunlara çözüm bulmak yerine daha fazla sorun yarattığını düşünüyor. Örneğin, İsrail ve Filistin meselesinde Fransa’nın iki devletli çözümü aktif olarak desteklemesi gerektiğini söylüyor.

Dünya ile ilgili görüşlerinde endişe taşıyor. Savaşa karşı. Laik. Dinle devletin birbirlerinin işlerine karışmaması gerektiğini söylüyor ve ekliyor; bu yaklaşımım Fransa’da yaşayan milyonlarca Müslüman’ın aşağılanmasına göz yumamam diyor.

Konuşmanın sonunda da 2027’deki seçimlere dair endişelerini dile getiriyor. Sağ ve aşırı sağın birleşerek iktidara gelme ihtimalinin olduğunu düşünüyor ama buna rağmen karamsar değil. Solun toparlanıp yeniden güç kazanabileceğine inanıyor.

Kısacası Mélenchon bu konuşmada Fransa’da ciddi bir kriz olduğunu, mevcut sistemin işlemediğini ve köklü değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu anlatıyor.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.