Rusya’yı iç savaşın eşiğine getiren Wagner kalkışması bitti, Putin bir kez daha kazandı
İçinde Wagner şefi Yevgein Prigojin'in de bulunduğu bildirilen uçak kazasında bulunan cesetler üzerinde yapılan genetik analizlerin sonucu geldi. Prigojin'in öldüğü resmen doğrulandı.
Rusya Soruşturma Komitesi (SK), 25 Ağustos’ta Moskova’dan St. Petersburg’a doğru seyrederken Tver bölgesinde düşen uçağın içindeki 10 kurbanın tamamının da kimliklerinin tespit edildiğini bildirerek, uçaktaki kişilerle Rusya Havacılık Ajansı’nın açıkladığı yolcu listesinin uyuştuğunu duyurdu.
Wagner yanlısı Telegram kanalları, suikasta uğrayacağı beklentisiyle çeşitli güvenlik önlemleri aldığı bilinen Prigojin’in gerçekten de uçakta olup olmadığını sorguluyordu. Zira Prigojin 2019 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde geçirdiği uçak kazası da dahil olmak üzere daha önce iki kez yanlış bir şekilde ‘öldü’ diye lanse edilmişti.
Öte yandan yetkililer özel uçağın düşmesine neyin sebep olduğuna dair henüz bir açıklama yapmadı.
Uçağın içinde iki ay önce savunma güçlerine karşı ayaklanarak Moskova’ya doğru yürüyüşe geçen ancak bir gün sonra isyanı durduran Wagner lideri Yevgeni Prigojin’in bulunduğu bildirilmişti. Ayrıca uçakta söz konusu paralı asker grubunun Ukrayna, Suriye ve Afrika’nın bazı bölgelerindeki askeri operasyonlarına katılan üst düzey yetkilileri de vardı. Bunlardan biri Prigojin’in yardımcısı Dmitri Utkin’di.
SK, cezai soruşturmanın devam ettiğini bildirirsen, Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov cuma günü yaptığı açıklamada kazada hükümetin parmağı olduğu yönündeki iddiaların ‘kesinlikle yalan’ olduğunu vurguladı. Ancak kazanın haziran ayındaki isyandan iki ay sonra gerçekleşmesi çeşitli çevrelerde manidar bulundu. Putin’in eskiden ‘aşçısı’ olarak bilinen Prigojin’in cenazesine katılıp katılmayacağı konusunda ise Peskov, bunu söylemek için çok erken olduğunu bildirmiş ve Rus liderin ‘yoğun programına’ dikkat çekmişti.
İsyanın bastırılmasında Belarus Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko’nun arabuluculuğunun etkisi olmuş, Prigojin Belarus’a sürgüne gönderilmişti. Bu süreçte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Prigojin’in görüştüğü bildirilmişti ancak Putin, söz konusu isyanı ‘arkadan bıçaklanma’ olarak nitelendirmişti. Putin’in 2018 yılındaki bir belgeselde, “Her şeyi affederim ihanetten başka” dediği de biliniyor.
Ayrıca geçmişte KGB ajanı olan Putin’e herhangi bir şekilde karşı gelenlerin karşı karşıya kaldığı sonlar da uluslararası topluluğun Kremlin’e şüpheli yaklaşmasına neden oluyor.
Çok da uzak bir tarihe gitmeye gerek yok üstelik. Şu anda hapis yatan muhalif lider Aleksey Navalni, 2020’de sinir gazı olarak bilinen noviçok ile zehirlendi. Navalni o dönem Almanya’ya gidip tedavi olmasa belki bugün hayatta olmayacaktı. Yeltsin döneminde başbakan yardımcılığı yapan, Putin döneminde ise muhalefette kalan Boris Nemtsov da 2015 yılında savaş karşıtı bir protestoya öncülük etmesine birkaç gün kala Kremlin Sarayı’nın yakınlarında silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.
Yolsuzlukla mücadele eden avukat Sergey Magnitski’nin ise 2009 yılında Rusya’da gözaltındayken işkenceye maruz kaldığı ve tıbbi müdahale talebinin reddedildiği, bunun hemen ardından da hapisteki hücresinde ölü bulunduğu biliniyor. Rusya o dönem Magnitski’nin kalp krizi nedeniyle öldüğünü söylese de bazı insan hakları kuruluşları, avukatın ülkedeki üst düzey hükümet yetkililerinin vergi kaçakçılığını ortaya çıkardığı için hedef alındığına inanıyor. 2’nci Çeçen Savaşı’ndaki ihlalleri ortaya çıkaran ve Putin’i devlet başkanlığının ilk yıllarından itibaren merceği altına alan gazeteci Anna Politskovskaya da 2006 yılında evinin girişinde ölü bulundu, katili ise hiçbir zaman bulunamadı. Viktor Yuşçenko, Aleksander Perepiliçni, Aleksender Litvinenko… Listeyi daha da uzatmak mümkün. Her seferinde Rusya ya iddiaları reddetti ya da sessiz kaldı.