‘Terör’ atışması: Erdoğan ‘Gazze’ dedi, Netanyahu ‘Türk köyleri’
İsrail’in Lübnan’a saldırıları nedeniyle 250 bin kişi Suriye’ye göç etti. BM görevlileri ve insani yardım kuruluşları sınırı geçenlere yardım etmek için aralıksız çalışıyor. Lübnan’da can kaybı iki bini aştı, çatışmaların şiddeti artıyor.
İsrail’in Lübnan’a yönelik şiddetli saldırıları sürerken bölgede insani kriz giderek derinleşiyor. Son verilere göre 250 bin Lübnanlı ülkeyi terk ederek Suriye’ye sığındı. İsrail’in hava ve kara saldırıları Lübnan’ın güney bölgelerinde yoğunlaşırken birçok sivil için yaşadıkları bölgeler adeta bir savaş alanına dönüştü. Hayatta kalmak için çareyi göç etmekte bulan insanlar zor koşullar altında Suriye sınırına ulaşmaya çalışıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi Lübnan ve Suriye’deki göç hareketliliğini yakından takip ediyor. Grandi 23 Eylül’den itibaren yoğunlaşan İsrail hava saldırılarının ardından sınırı geçen insanların sayısının 250 bini bulduğunu açıkladı.
Bundan birkaç gün önce Fransız haber ajansı AFP göç edenlerin sayısının 310 bin olduğunu tahmin etti, El Cezire de bunların en az 72 bininin Lübnanlı olduğunu söyledi.
Sosyal medya platformu X’ten yaptığı paylaşımda Grandi “Suriye/Lübnan sınırındayım. Yerel yetkililer Suriye Kızılayı, BM ve partnerlerimiz bu olağanüstü insani krizle başa çıkmak için 7/24 çalışıyor” dedi.
I’m at the Syrian/Lebanese border, where a quarter of a million people have crossed since 23 September — when Israeli airstrikes in Lebanon escalated.
The local authorities, @SYRedCrescent, @UN and partners are working 24/7 with UNHCR to ensure a humane, efficient welcome. pic.twitter.com/P8Zk4BG1f0
— Filippo Grandi (@FilippoGrandi) October 7, 2024
Akabinde bir paylaşım daha yapan Grandi “Bu gece Şam’da Lübnan’dan Suriye’ye kaçan tüm insanların ve birçoğunu barındıran ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak için 324 milyon dolar yardım çağrısında bulundum. Bu kriz milyonlarca Suriyelinin zorluk içinde yaşadığı bir zamanda gerçekleşiyor. İnsani yardıma ve erken iyileşmeye acilen ihtiyaç duyuluyor” diye yazdı.
Sınırı geçen göçmenlerin acil ihtiyaçlarına yanıt vermek adına tüm gücüyle çalışan insani yardım kuruluşları bölgeye yeterli destek ulaştırabilmek için zorluklarla mücadele ediyor.
Lübnan’da savaş ortamı her geçen gün daha da ağırlaşırken, can kaybı da hızla artıyor. Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalar, 8 Ekim 2023’ten bu yana sürüyor.
Özellikle İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki kentlere ve Bekaa Vadisi’ne gerçekleştirdiği yoğun hava saldırıları sonucu 2 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre ölenlerin büyük bir kısmı kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. 104 çocuk ve 194 kadının bu acımasız çatışmalarda yaşamını yitirdiği bildirildi.
Hizbullah ise bu saldırılara karşılık vermekte gecikmiyor. Roket ve füze saldırılarıyla İsrail’e karşılık veren Hizbullah çoğunlukla İsrail ordu üslerini hedef alıyor. Ancak İsrail tarafında büyük bir can kaybı ya da yıkım yaşanmadığı belirtiliyor.
27 Eylül’de Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından Beyrut’a düzenlenen bir hava saldırısında öldürülmesi bölgede gerilimi daha da artırdı.
Nasrallah’ın ölüm haberi Lübnan halkını derinden sarstı ve ülkedeki protesto gösterileri hız kazandı. Hizbullah’ın bu saldırıya karşılık vermesi çatışmaların şiddetini daha da artırırken, Lübnan halkı hem iç savaş korkusuyla hem de İsrail’in ağır saldırılarıyla yaşam mücadelesi veriyor.
Savaş tüm varlığıyla bölgeyi etkisi altına alırken İsrail’in saldırıları sonucu Lübnan’dan Suriye’ye ve ülkenin kuzeyine doğru büyük bir göç dalgası devam ediyor.
Güney Lübnan’daki köyler ve kasabalar adeta boşalmış durumda. Savaştan kaçan siviller yollarda hayatta kalmak için mücadele ediyor. Birçoğu temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamadan sınırı geçmeye çalışırken yardım kuruluşlarının çabaları da sınırlı kalıyor. Suriye’ye göç edenler için sınırda geçici barınma alanları oluşturulmaya çalışılsa da bu alanların yetersizliği insani kriz riskini daha da artırıyor.
Lübnan halkı için yaşanan bu göç dalgası sadece bir hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda belirsiz bir geleceğe doğru atılan adımlar anlamına geliyor.