Netanyahu, ‘Yeni aşamaya geçiyoruz’ dedi, ordu kara operasyonuna geri sayımı başlattı
İsrail gazetesi Haaretz Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı soykırım davasının Tel Aviv aleyhine sonuçlanabileceğini, İsrailli yetkililerin başının bu davayla dertte olduğunu yazdı.
Güney Afrika Cumhuriyeti, 7 Ekim 2023’ten beri aralıksız devam eden İsrail bombardımanının Gazze’de 21 bin 500’den fazla insanın ölümüne ve kuşatma altındaki bölgede geniş çaplı yıkıma yol açmasının ardından İsrail’e Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) ‘soykırım’ suçlamasıyla dava açmış, geçici tedbir kararı alınmasını istemişti.
İsrail basınından Haaretz gazetesinin haberine göre ülkede soykırım davasıyla ilgilenen üst düzey hukuk uzmanı, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de dahil olmak üzere ordu yetkililerini UAD’nin Gazze’deki saldırıları durdurma çağrısı yapan bir tedbir kararı verebileceği “tehlikesi” uyarısı yaptı.
Israel’s security establishment and State Prosecutor’s Office are concerned that the International Court of Justice will charge Israel with genocide in Gaza – this at the request of South Africa, which petitioned the court over the weekend https://t.co/G9ddjTiKAf
— Haaretz.com (@haaretzcom) January 1, 2024
Uzman yetkililere UAD kararının bağlayıcı olduğunu hatırlatırken İsrail ordusu ve Yüksek Mahkeme soykırım davası için hazırlıklara başladı. Hatta teyakkuza geçen yetkililer İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda bir toplantı da düzenlendi.
Hayfa Üniversitesinden uluslararası hukuk uzmanı Dr. Shelly Aviv Yeini soykırım davasının İsrail’e yönelik diplomatik izolasyona, boykot ve yaptırımlara yol açabileceğini söyledi. Yeini Güney Afrika’nın açtığı davanın hafife alınmaması gerektiğine inandığını söyledi, ICJ’nin uluslararası hukuku şekillendirmede büyük etkisinin olduğunu kaydetti.
UAD’nin kararlarının uluslararası toplumun algısını etkilediğine değinen Yeini “Güney Afrika’nın iddiasının kabulünün İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı algısını güçlendirebileceğine” dikkati çekti.
Tel Aviv Üniversitesinde uluslararası hukuk profesörü Eliav Lieblich de Güney Afrika’nın “İsrail’in soykırım çağrısı içeren açıklamaları engellemeye yönelik adım atmadığı” ve “soykırım teşkil eden eylemlerde bulunduğu” yönünde iki temel iddiası olduğunun altını çizdi.
Lieblich Güney Afrika’nın İsrail aleyhine UAD’de açtığı soykırım davasının hafife alınmaması ve olası etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Soykırım suçunun UAD’de kanıtlanması için öncelikle “yok etme niyetinin” sonra da “sahada bu niyeti teşvik eden belirli eylemlerin” ortaya konması gerektiğini belirten Lieblich “Güney Afrika’ya göre (imha etme) niyeti üst düzey İsrailli isimlerin açıklamaları ve Gazze’nin (haritadan) silinmesi veya yerle bir edilmesi toplumsal atmosferiyle kanıtlanıyor” dedi.
Lieblich Güney Afrika’nın Gazze’de sivillerin uğradığı yaygın zarar ve karşı karşıya kaldığı açlığın bu soykırım niyetini teşkil eden eylemler olduğunu savunduğunu bildirdi. Üst düzey İsrailli yetkililerin “aşırılıkçı açıklamalarının” Gazze’deki sivil nüfusa zarar verme niyetinin kanıtı olarak görülebileceğine işaret eden Lieblich “Genel olarak soykırım niyetini kanıtlamak zordur, çünkü çatışmalar sırasında bu yönde hiçbir kamu açıklaması yapılmaz” görüşünü paylaştı.
Lieblich “Ancak Gazze’nin (haritadan) silinmesi hakkında sorumsuz açıklamalar İsrail’in neden böyle bir niyet taşımadığını açıklamasını gerektirecektir” yorumu yaptı. UAD’deki soykırım davasının Tel Aviv için bağlayıcılığına vurgu yapan Lieblich UAD’nin yetkilerini İsrail’in taraf olduğu bir anlaşmadan aldığını hatırlattı.
Hukuk uzmanı Lieblich “Fakat bu İsrail’in yetkisini reddettiği bir BM soruşturma komisyonu ya da Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi değil. Yetkilerini İsrail’in taraf olduğu bir anlaşmadan alan Uluslararası Adalet Divanı bu; dolayısıyla bunu reddedemez” dedi.
Uluslararası Adalet Divanı’nın bir karar ya da ihtiyati tedbir çıkarmasının bunun derhal uygulanacağı anlamına gelmediğini söyleyen Lieblich “Ancak bir kararla hatta geçici bir tedbirle İsrail’in soykırım yaptığı şüphesinin varlığını saptanırsa bunun tarihsel anlatı açısından ne anlama geleceği düşünülmek zorunda. Bu nedenle de davanın mutlaka ciddiye alınması gerekiyor” diye konuştu.
Güney Afrika yaklaşık üç aydır aralıksız devam eden İsrail bombardımanının 21 bin 500’den fazla insanın ölümüne ve kuşatma altındaki bölgede geniş çaplı yıkıma yol açmasının ardından Gazze’deki Filistinlilere karşı soykırım suçu işlemekle suçladığı İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmıştı.
Mahkemeye yaptığı başvuruda Güney Afrika yönetimi İsrail’in Gazze’deki eylemlerini “Filistinli ulusal, ırksal ve etnik grubun önemli bir bölümünün yok edilmesini amaçladığı için soykırım niteliğinde” sözleriyle tanımlamıştı. Başvuruda “Söz konusu eylemler Gazze’deki Filistinlileri öldürmeyi, onlara ciddi bedensel ve zihinsel zarar vermeyi ve fiziksel yıkımlarına yol açacak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmayı içermektedir” denmişti.
UAD’den yapılan yazılı açıklamada Güney Afrika’nın “İsrail hükümeti, devlet yetkilileri ve diğer temsilcilerinin talimatları doğrultusunda, yönlendirmesiyle, kontrolü veya etkisi altında hareket eden diğer kişi ve kuruluşlar aracılığıyla, Gazze’deki Filistinlilere yönelik eylemleriyle Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmektedir” iddiasına yer verilmişti.
Güney Afrika İsrail’in özellikle savaşın başladığı 7 Ekim’den bu yana sergilediği tutumun BM Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini söyleyip yargılamanın hızlandırılması çağrısı yapmıştı. Başvuruda mahkemeden sözleşme uyarınca “Filistin halkının haklarına daha fazla, ciddi ve telafisi mümkün olmayan zarar gelmesini önlemek” için geçici tedbir alınması talep ediliyor.