Gazze’de acı durulmuyor, gece boyunca bomba yağdı
Gazze'nin geleceği hâlâ tartışılırken İsrail gazetesi Haaretz'te dikkat çeken bir analiz yayınlandı: Netanyahu'nun amacı 'yaşam boyu zafer' olarak göreceği şekilde Gazze'nin kuzeyini ilhak ederek topraklarını genişletmek mi?
Gazze’de ateşkes için henüz umut verici gelişmeler yaşanmasa da savaştan sonra Gazze’yi bekleyen gelecek her iki tarafın sıkça tartıştığı bir konu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ekibi Gazze’yi kendi haline bırakmak değil İsrailli askerlerin bölgede gücü elinde tutan otorite olmasını istiyor. Hatta bu konuda eski Savunma Bakanı Benny Gantz ile anlaşmazlığa düştükleri için savaş kabinesi bile dağıldı. Öte yanda ise Hamas, Filistin Yönetimi ile ortak hükümet kurmayı kabul ediyor. Üçüncü taraf ABD de bölgeArap ülkelerinin gözetiminde bir Filistin Yönetimi kurulmasını istiyor.
İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz’te Aluf Benn kaleme aldığı bir analizde Netanyahu yönetiminin uluslararası toplumun tepkisine göre kademeli olarak Gazze’nin kuzeyini Netzarim Koridoru’na kadar Yahudi yerleşimleriyle doldurabileceğine dikkat çekti. Netzarim Koridoru savaşın başından beri Gazze’nin kuzeyiyle güneyini birbirinden ayıran bir sınır çizgisi olarak kullanılıyor.
Emekli generallerinden biri, Giora Eiland geçen yıl kasım ayında Yedioth Ahronoth gazetesinde Gazze’ye esas çözümün “salgın yaratarak çözülebileceğini” öne sürmüş “Nihayetinde güney şeridindeki ağır bir epidemi bizi zafere daha da yaklaştırır ve İsrail askerlerinin ölüm riskini azaltır. Vebanın Hamas liderlerinin kızlarına ulaşmasını beklemek yeterli” diye yazmıştı. Eiland’ın o sözlerini hatırlatan Benn “Yahudi yerleşimleri Gazze’nin kuzeyine gelirse oradaki Filistinliler Eiland’ın önerdiği gibi açlık tehdidi altında, İsrail ordusu ‘Hamas’ı avlıyoruz’ kılıfı altında Filistinlileri sınırdışı edecektir” diye tahmin yapıyor.
Benn’in yazısı şöyle devam ediyor: “Netanyahu destekçilerinin ‘yaşam boyu başarı’ olarak göreceği şeyin hayalini kuruyor olmalı: Yom Kippur Savaşı’ndan sonraki anlaşmalarla başlayan 50 yıllık çekilmenin ardından İsrail topraklarını ilk kez genişletmek. Kendisi de, kendinden önceki liderlerin çoğu da topraklardan vazgeçti ve şimdi bunu tersine çevirip genişleme zamanı geldi. ‘Mutlak zaferim’ dediği bu şey 7 Ekim katliamına, adam kaçırmalara, hem İsrail hem de ordunun Filistinliler ve Lübnanlılar tarafından aşağılanmasına verdiği ‘Siyonist yanıt’ olacak.”
İsrail 38 yıllık işgalinin ardından 2005 yılında Gazze’deki askerlerini ve yerleşimcilerini geri çekmişti.
Gazze’nin kuzeyinden sürülecek Filistinlilerin güneydeki “insani bölgeye” sıkışıp kalmış Filistinlilerle bir araya geleceğini düşünen Benn neden böyle bir yazı yazdığını bu noktada açıklıyor. İsrailli Albay Elad Goren 28 Ağustos’ta Gazze’deki “insani sivil girişimlerin” başına getirildi ve “Bölgelerdeki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü” birimine atandı. Benn Goren’in taşıdığı bu uzun ünvanın aslında Batı Şeria’daki Sivil İdare’nin tıpatıp aynısı olduğunu ve “Gazze valisi” tanımlamasının daha doğru olacağını söylüyor ve ekliyor: “Goren 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Gazze’nin işgalinin ardından bu görevi yürüten Tümgeneral Moshe Goren’in bugünkü reenkarnasyonudur.”
Benn’e göre verilen sinyallerden bir diğeri de Netanyahu’nun İsrail ordusuna Gazze’de insani yardım dağıtma talimatı vermesiydi. Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi bunun askerler için “tehlikeli ve maliyeti ağır bir iş” olacağını söyleyerek talimata karşı çıkmıştı. Ancak bundan önceki tartışmalarda da olduğu gibi Netanyahu yine ikna olmuş sayılmaz. Benn Netanyahu’nun bu davranışını “Gıda ve ilaçları kim dağıtırsa güç de onun elinde olacak. Hem bu sayede İsrail, sağ kesimin antisemit bir proje’ olarak gördüğü UNRWA’yı da Gazze’den kesin olarak çıkarma fırsatına sahip olacak” şeklinde yorumluyor.
Netanyahu’nun böyle bir amaç gütmesi en çok İsrail aşırı sağının hoşuna gider. Bundan sekiz ay önce aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve diğer bakanlar Batı Kudüs’te düzenledikleri Gazze temalı toplantıda savaşın yıktığı bu bölgeye yerleşim yerleri inşa edilmesini savunmuştu. O toplantıda Ben Gvir “Bağıra çağıra uyardık. Yeni bir 7 Ekim görmek istemiyorsak evimize dönüp toprağın kontrolünü sağlamalıyız” demişti.