Savaş sonrası Gazze planında Türkiye kenara itildi

ABD ve Arap ülkeleri Gazze'nin savaştan sonraki statüsünü tartışırken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ankara'nın adı anılmıyor, düzenlenen toplantılarda Türkiye'den temsilciler yok; Haaretz gazetesi Türkiye'nin bu konumunu irdelediği bir analiz yayınladı.

Dünya 20 Haziran 2024
Soldan sağa Mahmud Abbas, Tayyip Erdoğan ve İsmail Haniye.

Gazze savaşı başlayalı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümet kanadında İsrail’e karşı söyle giderek sertleşti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Hitler’e benzetildi, İsrail’i terör devleti olarak nitelendi. Ama bu söylem bile halk nezdinde yetersiz bulunmuş olmalı ki Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın partisi Yeniden Refah’ı (YRP) yerel seçimlerden üçüncü parti olarak çıkaran protestoların arkası kesilmedi. Kısa süre sonra da Ankara bugüne kadarki hiçbir krizde yapmadığını yapıp İsrail ile ticareti tamamen kesti. Ama gelin görün ki bugün savaş sonrası Gazze planı konuşulurken ne Türkiye’nin ne de Erdoğan’ın adı geçiyor.

ABD ve eski savaş kabinesi bakanı Benny Gantz’ın savaş sonrası Gazze planında Batı ve Arap devletleri gözetiminde Hamas’sız bağımsız bir Filistin yönetimi oluşturmak var. Oysa Erdoğan geçen aralık ayında “Gazze’deki hasar görmüş altyapıyı yeniden inşa etmek, yıkılan okullar, hastaneler, su ve enerji tesislerinin yeniden yapılması için çaba harcayacağız. Ateşkesin sağlanmasının ardından Gazze halkının yaşam koşullarını iyileştirmek, umutlarını yeşertmek için elimizden geleni yapacağız” diyerek savaş sonrası Gazze’yi imar eden ülkelerden biri olmak istediğini açıkça göstermişti.

İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz’de Zvi Bar’el Ankara’nın mevcut konumunu ele aldığı bir analiz yazdı. Erdoğan’ın geçen hafta İspanya’ya düzenlediği ziyaret sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada Biden’ın Gazze savaşında İsrail’e tavrında “samimiyet testinden geçtiğini” söylediğini hatırlatan gazeteci cumhurbaşkanının İtalya’daki G7 konferansında da “Biden Gazze için sunduğu ateşkes planının bir seçim taktiği değil, savaşı sona erdirmeyi gerçekten amaçladığı bir girişim olduğunu kanıtlamalı” sözlerine yer verdi.

‘Arap ülkeleri ve ABD askeri ittifakında Türkiye’yi ortak olarak görmüyor’

Ancak Hamas’ın tarafını tutmasının Erdoğan’a seçmenlerini sakinleştirecek “popülist bir reçete” olmaktan başka fayda sağlamadığını ileri süren Bar’el “Erdoğan bölgede ateşkesi sağlamaya çalışan liderler çemberinin dışında kalmanın yanı sıra Gazze’nin geleceği için bölgesel güçlerle yapılan ‘ertesi gün’ görüşmelerinin de dışında kaldı. Türkiye kenara itildi ve aracı ülke olarak görülmüyor, üstelik bu sadece Filistin meselesinde geçerli değil” diye yazdı.

Erdoğan Körfez ülkeleri, Mısır ve İsrail ile önceleri buz gibi olan ilişkilerini son iki sene içinde düzeltmeye başladı. Şimdi İsrail ile ilişkiler yine kesilmiş olsa da geçen yıl Netanyahu ile New York’taki Türkevi’nde bir araya geldi. Öte yandan bu yıl Mısır’a gitti, geçen yıl Körfez ülkelerine giderek yatırım aradı. Bu ziyaretlerinde Suudilerden beş milyar dolarlık yardım Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) de milyarlarca dolarlık ek yatırım taahhüdü aldı.

Ancak Bar’el “BAE Erdoğan’ın 2020’de İsrail ile İbrahim Anlaşması’nı imzalaması nedeniyle ilişkileri kesme tehditleri savurduğunu unutmuş değil. Suudi Arabistan ve Mısır Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’i desteklemesinden rahatsız” diye vurguladı. Bar’el yazısının devamında “Sonuç olarak Ortadoğu’daki ülkeler ve ABD askeri bir ittifak kurmaya çalışırken kendisini Doğu ile Batı arasında köprü olarak gösteren Türkiye ortak olarak görülmüyor. Erdoğan Türkiye’yi bölgesel ve küresel güç haline getirmekte zorlanmaya devam ediyor” yazdı.

Protestolarda çifte standart

İsrailli gazetecinin dikkat çektiği bir diğer mesele de protestolara polis müdahaleleriydi. Hükümetin çıkarlarına göre protestolara müdahale ettiğini ima eden Bar’el örneğin Netanyahu’nun kuklasının ateşe verildiği ya da darağacında sallandırıldığı protestolara ses çıkartılmazken Azerbaycan’ın devlete bağlı petrol şirketi Socar’ın İstanbul’daki ofisine yürüyen protestoculara müdahale edildiğine dikkat çekti.

Protestocular Socar ofisinin kapılarını kırıp camlarını sprey boyayla boyamış ve şirketten İsrail’e petrol satışını durdurmasını istemişti. Filistin için Bin Geç grubundan protestocular “Refah’ı bombalayan İsrail uçaklarına yakıt sağlayan Socar ile Filistin halkı adına hesaplaşmaya geldik” şeklinde sloganlar atmıştı. Bu protestoda 13 kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Bar’el “İsrail’i protesto etmek başka, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çıkarlarına zarar vermek başka şey, ‘kutsal bir amaç güdülse bile'” diye yazdı.

Bar’el “Azerbaycan Türkiye’nin en önemli stratejik yatırımcılarından ve Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın yönettiği Baykar’ın ürettiği insansız hava araçları dahil Türk silahlarının önemli bir müşterisi. Daha da önemlisi Erdoğan Türkiye’yi enerji kaynaklarının önemli bir bölgesel satıcısı haline getirme vizyonunu gerçekleştirmek, petrol ve doğalgazın geçeceği önemli bir güzergah haline getirmek istiyor” diyor.

Ceyhan limanından geçen Azerbaycan’a ait her bir petrol varilinin Türkiye’ye 80 sent kazandırdığını belirten Bar’el “Dolayısıyla protestocuların taleplerine ve İsrail’e uygulanan ticaret yaptırımlarına rağmen Azerbaycan petrolü İsrail’e gitmeden önce Bakü’yü Tiflis ve Ceyhan’a bağlayan boru hattından akmaya devam ediyor. Bu akışın durdurulması Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çıkarlarına zarar vermekle kalmayacak, hukuki açıdan da büyük bir baş ağrısı yaratacaktır” diye yazdı.

Kırılan testinin bir sonucu daha: Netanyahu savaş kabinesini feshettiKırılan testinin bir sonucu daha: Netanyahu savaş kabinesini feshetti

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.