Yılanlar döndü ve İngiltere formasıyla İrlanda’yı zehirledi
İngiltere'de 14 yıldır ülkeyi yöneten Muhafazakâr Parti'yi 4 Temmuz'da sandığa gömen İşçi Partisi'nin izleyeceği politikalar da merak konusu. Dış politikada ciddi bir değişim sinyali veren yeni hükümet, Türkiye ile nasıl bir ilişki kuracak?
Dünya 2024’te bu zaman kadar ki en yoğun seçim yıllarından birini yaşıyor. 4 Temmuz Perşembe günü İngiltere’de yapılan seçimler, ülkenin siyasi yelpazesinin değiştiğinin en büyük kanıtı oldu. 14 yıl sonra Muhafazakâr Parti’yi mağlup ederek iktidara gelen İşçi Partisi’nin dış politikada izleyeceği adımlar da merak konusu. Tony Blair dönemindeki İşçi Partisi iktidarında İngiltere’nin Türkiye ile olan ilişkileri oldukça yakındı. Peki ya İşçi Partisi’nin mevcut lideri ve yeni Başbakan Keir Starmer’ın yaklaşımı ne olacak bunu birlikte inceleyelim.
BBC Türkçe olası ilişkilere dair değerlendirme haberinde, Starmer’ın kuracağı hükümetin de, Ankara’yla son dönemde kurulan stratejik ilişkiyi sürdürmesinin öngörüldüğünü yazdı. İngiltere’nin yeni dışişleri bakanı David Lammy de daha önce yaptığı bir açıklamasında Türkiye’yi gelişen ve bölgesinde ağırlığını giderek artıran bir ülke olarak gördüğünü söylemişti.
Türkiye ve İngiltere arasında kısa vadede en önemli gündem maddesinin ise Muhafazakâr Parti hükümeti sırasında müzakere edilmiş olan serbest ticaret anlaşmasının imzalanması olacağı ifade ediliyor. Ancak uzun yıllar insan hakları konusunda çalışmış bir avukat olan Starmer’ın hak ihlalleri konusunda Türkiye’ye yaklaşımının muhafazakârlardan daha sert olabileceği de değerlendirmeler arasında.
İngiltere seçimlerinden önce her aday gibi Starmer da vaatlerini çok kez dile getirmişti. Her köşesinde bir kriz patlak veren dünyaya ilişkin de Londra’nın dış politikasının değişeceğini söylemişti. Bu değişim içinde iki nokta dikkat çekiyor: Ortadoğu ve ABD’nin lideri olduğu tek kutuplu düzenden bunalan bu sebeple de Rusya ve Çin’e yaklaşan küresel güney ülkeleri.
İşçi Partisi, seçim öncesindeki manifestosunda NATO merkezli Avrupa-Atlantik politikasının dış politikanın temel ayağı olmaya devam edeceğini vurgulamıştı. İngiltere’nin dış politikasının önemli bir diğer ayağının da yeni ticaret anlaşmalarının oluşturacağının altı çizilmişti.
Lammy, seçimlerden önce 2 Temmuz’da Londra’da buluştuğu yabancı gazetecilere, iktidara geldiklerinde dış politikayı yeniden ayarlayacaklarını, bunun önemli unsurlarından birinin de Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişki kurulması olacağını ifade etmişti. Türkiye ile İngiltere’yi Ortadoğu kapsamında karşı karşıya getirebilecek konu ise Londra’nın Washington ile terör örgütü YPG’ye verdiği destek. Dışişleri Bakanı Fidan, son demeçlerinden birinde İngiltere’nin Kuzey Suriye’de asker sayısı olarak az olmakla birlikte siyasi etkisinin fazla olduğunu kaydetmiş ve “Amerikalılarla İngilizlere hep şunu söylüyoruz; sizin terörle mücadelede hassasiyetinizin daha fazlasını biz PKK ile mücadelede taşıyoruz. Bu tehdit kendi kendini kaldırana ve başka şekilde kaldırılana kadar devam edeceğiz. Belli bir anlayış düzeyine ulaştığımızı düşünüyorum” demişti.
İngiltere bildiğimiz gibi Brexit sonucu Avrupa Birliği (AB) ile yollarını ayırmıştı. Her ne kadar o da artık AB üyesi olmayan bir NATO üyesi olsa da günün sonunda İngiltere’nin Batı dünyasıyla aynı adımları attığını İsrail’in Gazze işgali ve Ukrayna Savaşı’nda da gördük. Hatta o dönem Boris Johnson’un başbakan olduğu İngiltere Rusya’ya karşı yaptırım kararlarını en hızlı alan ülkelerden biri olmuştu. Yeni başbakan Starmer ise daha önce yaptığı Gazze açıklamasıyla tepkileri üzerine çekmişti. Starmer, 7 Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in kendini savunma hakkı bulunduğunu bu nedenle de Gazze’ye verilen elektrik, su ve yakıtı kesmekte haklı olduğunu söylemişti. Ancak saldırıların katliama dönüşmesi, 38 bin Filistinlinin öldürülmesi ardından İşçi Partisi’nin lideri de seçim manifestosunda, “Filistin devleti, Filistin halkının vazgeçilmez hakkıdır” ifadesini kullandı.
Yıllardır iki devletli çözümün İsrail’in güvenliği açısından da önemli olduğuna vurgu yapan İşçi Partisi, Türkiye’nin sürekli çağrısını yaptığını “Filistin Devleti’nin tanınması” konusunda adım atacak mı, onu göreceğiz. Ama yeni Dışişleri Bakanı Lammy’nin seçimlerden hemen önce Filistin’in devlet olarak tanınması konusunda pozitif mesajlar verdiğini de anımsatalım.
AB üyesi olmayan iki NATO müttefiki olarak ilişkilerini yeniden konumlayan Türkiye ve İngiltere; savunma sanayi, güvenlik ve ticaret gibi konularda işbirliğini derinleştirmişlerdi. Bu kapsamda, Türkiye ile özellikle İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrasında kurulan özel ve stratejik ilişkinin yeni hükümet tarafından da sürdürülmesi bekleniyor. David Lammy, seçimlerden önce yaptığı ziyaretler kapsamında Mart 2024’te Ankara’ya gelmiş ve görüştüğü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a iktidara gelmeleri durumunda izleyecekleri dış politikayı anlatmıştı.
Türkiye’yi ve Türkleri, doğup büyüdüğü Londra’nın Tottenham bölgesinden tanıyan Lammy, 2021’de İşçi Partisi Dışişleri Sözcüsü olarak atanmasının ardından verdiği demeçler ve yazdığı makalelerde Türkiye’yi, “değişen dünyanın önemli ülkelerinden biri” olarak tanımlıyor. Lammy, Mart 2023’te yazdığı bir makalede, ABD’nin küresel liderliğinin azalmasıyla birlikte Türkiye, İran, Endonezya, Güney Afrika gibi ülkelerin bölgelerinde daha da etkin olmaya başladıklarını kaydetmiş; özellikle Türkiye’den bahsederken Tayyip Erdoğan yönetiminin bu bölgesel etkinliği pozitif ve negatif olarak kullandığına işaret etmişti:
“Türkiye bir yandan, tahılın Karadeniz üzerinden taşınmasını sağlayıp Ukrayna ve küresel topluma yardım sağladı. Diğer yandan ise Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım başvurularını siyasi taviz kazanmak uğruna istismar etti ve katılım sürecini uzattı. Bu arada Rusya’dan ithalatını da ikiye katladı.”
Türkiye’nin artan etkinliği ve jeopolitik gelişmeler, Ankara-Londra trafiğinin bundan sonraki süreçte de yoğunluğunu sürdüreceğinin kanıtı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, İsrail’in Gazze işgalinin sürüyor olması ve bölgedeki diğer gelişmeler, iki başkentin de öncelikli gündemlerinden olmaya devam edecek.
İki ülke son iki senede yapılan görüşmelerin ardından kapsamlı ve modern bir serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlama kararı almışlardı. Müzakerelerin Haziran ayında başlatılması öngörülüyordu ancak İngiltere’de erken seçim kararı alınmasının ardından müzakereler iptal edildi.
Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ticaret hacmi 20 milyar doların üzerinde seyrediyor ve karşılıklı yatırımlarla bu rakam daha artıyor.
Yeni hükümetin Türkiye ile bu süreci devam ettirmesi öngörülüyor.
Keir Starmer ve David Lammy’nin katılacakları ilk büyük uluslararası toplantı 9-11 Temmuz’da Washington’da yapılacak NATO Zirvesi olacak. NATO’nun kuruluşunun 75’inci yılının kutlanacağı zirve Starmer’a, aralarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da olduğu birçok liderle tanışma ve ikili görüşme olanağı da sağlayacak.
Yeni İngiliz hükümeti, 18 Temmuz’da Avrupa Siyasi Topluluğu’nun 4’üncü zirvesine ev sahipliği yapacak. AB’ye üye 27 ülkenin yanı sıra üye olmayan Avrupalı ülkeleri içinde barındıran Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesi, Avrupa ile ilişkilerini yeniden raya oturtmak isteyen İşçi Partisi hükümeti için de bir fırsat oluşturacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu zirveye katılım katılmayacağı henüz bilinmiyor.