‘Acılı bir günde nasıl şarkılar söyleyeceğimizi bilmiyor muyuz?’
Lübnan Hizbullahı lideri Nasrallah'ın ölümü birtakım sorular doğurdu. Şimdi ne olacak? İran ne yapacak? Ama en basit ve temel soru aslında İsrail'in Nasrallah'ın izine nasıl ulaşmış olduğu. Bu soruya farklı yanıtlar mevcut.
Hasan Nasrallah halka konuşmasını bile önceden kaydeden, nerede olduğunu sadece üst düzey yetkililerin bildiği bir liderdi. Oysa İsrail’in bombardımanı Nasrallah’ı Beyrut’un güneyindeki kalabalık işçi mahallesinde yerin 60 metre altındaki sığınakta buluvermişti. Amerikan gazetesi Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre Nasrallah ve yanındakiler o sırada İsrail’in saldırılarına daha güçlü karşılık vermelerini engellediği için İran’a duydukları hayal kırıklığını anlatmak için toplanmıştı.
Ancak toplantı iyi bitmedi. Bilgi sahibi kaynaklara göre İsrail ordusu sığınağı 80 ton bombayla vurdu. Saldırıda yeraltı sığınağının zarar gördüğünden emin olmak için zamanlanmış patlayıcılar kullanılmış, bombalar zincirleme şekilde patlamıştı. Saldırı sona erdiğinde Beyrut’un üstünde turuncu dumanlar yükseldi. 30 yılı aşkın süredir Hizbullah’a liderlik eden Nasrallah ölmüştü.
Nasrallah’ın ölümü dünyanın en güçlü silahlı milis gücünü başsız bıraktı. Bu yerin nasıl dolabileceği konusundaki haberimize buradan ulaşabilirsiniz. Bu boşluk ne kadar doldurulabilir zaman gösterecek olsa da İsrail son günlerde Lübnan’ı iki binden fazla hava saldırısıyla vurdu. Amacını da İsrail’in kuzeyini terk etmek zorunda kalan vatandaşlarının evlerine geri dönmesini sağlamak olarak gösterdi. Bu saldırılarda Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 700’den fazla kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin bir kısmı kadın ve çocuklardı.
Birçok analist için Nasrallah’ın ölümü Ortadoğu’da yeni bir dönemin de başlangıcı. Hizbullah’a vurulan bu darbe, İran’a da vurulmuştu. Peki ya nasıl olmuştu da İsrail bu kadar nokta atışı saldırı düzenleyebilmişti?
WSJ’nin haberine göre İsrail cuma günkü saldırının planlamasına aylar öncesinde başlamış, askeri yetkililer Beyrut’un güneyindeki yeraltı sığınaklarını zaman ayarlı bombalarla nasıl delebileceklerini ve patlamaların birbirini nasıl tetikleyebileceğini belirlemişti. Bu aylar alsa da Nasrallah’ı öldürme seçeneği son günlerde ciddi ciddi tartışılmaya başlamıştı. İsrailli yetkililer saldırının fırsat meselesi olduğunu söylüyor. Yani İsrail istihbaratı toplantının yerini saatler önce öğrenmiş, harekete geçmeye karar vermişti. Buna göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu cuma günü New York’taki otel odasından Nasrallah’ı hedef alan hava saldırısına izin verdi.
New York Times’ın iddiası ise biraz farklı. İsrailli üst düzey üç savunma yetkilisiyle konuşan gazete Nasrallah’ın nerede olduğunu zaten aylardır bildiklerini söylüyor. Neden şimdi sorusunun cevabı da Nasrallah’ın kısa süre içinde yer değiştireceğini düşünmeleri.
İsrail askeri sözcüsü Nadav Şoşani “Nasrallah’ın üst düzey teröristlerle bir araya geldiğine dair eş zamanlı istihbarat elde ettik” dedi. Şu anda Lübnan’da olan gazeteci Hediye Levent, bölgede konuşulan söylentilerden en yaygınının örgüt içinden ya da örgüte yakın ve Nasrallah’ın programını bilecek kadar üst düzey bir ismin İsrail’e bilgi verdiği yönünde olduğunu aktarıyor.
Hizbullah’a 80’li yıllarda katılan Kuak, Dahiye’deki saldırİsrail ordusunun yayınladığı yeni video, Nasrallah’ın öldürüldüğü saldırıda kullanıldığı söylenen uçakların 900 kiloluk bombalar taşıdığını gösteriyor. ABD ordusunun eski patlayıcı mühimmat imha teknisyeni Trevor Ball’a göre videodaki sekiz uçakta da bombalara takılan hassas güdüm sistemi JDAM kitine sahip Amerikan üretimi BLU-109 dahil en az 15 adet 900 kiloluk bomba vardı. Bunker busters olarak bilinen bu mühimmatlar patlamadan önce yeraltına nüfuz edebiliyor.
WSJ’ye göre hem Gazze hem de Lübnan’da ateşkes için bastıran Biden yönetiminin üst düzey yetkilileri saldırıyı hayal kırıklığıyla karşıladı. Netanyahu ABD ve Fransa öncülüğünde bir grup ülkenin ateşkes çağrısına olumsuz yanıt vererek kara operasyonuna işaret etmişti. Gazeteye göre ABD’li yetkililer saldırı hakkında önceden bilgi sahibi değildi, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile cuma günkü görüşmesinde de bu konudaki endişelerini dile getirmişti.
Beyrut saldırısının gösterdiği bir diğer şey İsrail’in savaş hedeflerine ulaşmak için büyük bombalar kullanmaya, bu bombalarla çok sayıda sivili öldürme riskini almaya bile hazır olduğu. İsrail ordusu Gazze’de de bu tür saldırılar düzenledi. Temmuz ayında Hamas’ın üst düzey askeri lideri Muhammed Deyf’i öldürmek için sekiz adet 3600 kiloluk bomba kullandı. ABD’li eski yetkililer bu duruma dikkat çekerek geçmişten örnekler veriyor. Örneğin Usame bin Ladin ve IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin öldürüldüğü saldırılarda havadan bombardımanlar yerine karadan özel kuvvet ekiplerinin etkili olduğunu söylüyorlar.
Oysa İsrail Hizbullah savaşçılarını öldürmek için sivillerin yaşadığı alanları vurdu. Lübnan’ın güneyinden yarım milyon kişi ayrılmak zorunda kaldı. Zamanında iç savaştan kaçan Suriyeliler bile ülkelerine dönmek için yollara döküldü. İsrail ancak saldırılardan sonra Lübnanlıları uyaran tahliye emrini verdi.
İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) elçisi Amir Said İravani “İsrail’in eylemlerini mümkün olan en kısa sürede kınamak için” BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) acil toplanmasını istedi. Konsey başkanına dün bir mektup yollayan İravani, BMGK üyelerinin “İsrail’in saldırganlığını durdurması için derhal ve kararlı bir şekilde harekete geçmeye” çağırdı.
Beyaz Saray’ın eski kıdemli danışmanlarından Jared Kushner sosyal medyadan yaptığı değerlendirmede şöyle yazıyor:
“Bu önemli bir gelişme çünkü İran artık tamamen ifşa edilmiş durumda. Hava savunma sistemlerinin güçsüzlüğüne rağmen nükleer tesislerinin yok edilmemiş olmasının nedeni Hizbullah’ı İsrail’e doğrulttuğu bir silah olarak kullanmasıydı. İran son 40 yılını bu silahı caydırıcı bir unsur olarak inşa etmekle geçirdi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump sık sık ‘İran hiç savaş kazanmadı ama müzakere masasında da kaybetmedi’ derdi. İran yönetimi Hamas, Hizbullah, Suriye ve Husilerin hayatlarını riske atarken çok daha gözüpek davranabiliyor. İran yönetimi eski Ortadoğu’da sıkışıp kalmışken Körfez İşbirliği Konseyi’ndeki komşuları nüfuslarına ve altyapılarına yatırım yaparak geleceğe doğru koşuyor. İran daha da geride kalırken komşuları yetenek ve yatırım bakımından adeta bir mıknatıs haline geliyor.”