Liderler Trump’ı kutlamaya başladı bile: Netanyahu ve Macron önden, Zelenski’nin yağlama çalışmaları

Cumhuriyetçilerin ABD seçimindeki adayı Donald Trump'ın seçimi kazandığı netleştikten hemen sonra dünya liderleri kutlama mesajları yayınlamaya başladı. Çoğunun mesajında endişeli bir ton hakimdi.

Dünya 6 Kasım 2024

ABD’de uzun soluklu seçim yarışı dün halkın sandığa gitmesiyle sonuçlandı. Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın salıncak eyaletlerde baskın bir üstünlük kurması seçim sonucunun Türkiye’ye göre sabah saatlerinde az çok belli olmasına neden oldu. Trump Georgia, Kuzey Carolina ve Pensilvanya’yı aldığı netleştikten sonra balkon konuşması yaptı. Bunun üstüne dünyanın dört bir yanından ülke liderleri kutlama mesajları paylaşmaya başladı. Trump’ı ilk kutlayanlar İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oldu. Bu yazıda hem tebrik mesajlarına hem de ülkeler arası ilişkilere bir pencere açalım:

Erdoğan ilk kutlayanlardan

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump’ı tebrik ediyorum. Amerikan halkının seçimiyle başlayacak olan bu yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesini, Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel çapta yaşanan krizlerin, savaşların son bulmasını temenni ediyor; daha adil bir dünya için daha fazla çaba sarf edileceğine inanıyorum” dedi.

Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl olduğuna Trump’ın portresinde kısaca değinmiştik. Bundan sonra nasıl bir dönem beklemeliyiz, sorusunun cevabını da eski diplomat Mehmet Öğütçü’nün bugünkü yazısından okuyabilirsiniz.

Trump zaferi tahmininde haklı çıktığıma üzüldüm: Muhtemel gelişmeler ve TürkiyeTrump zaferi tahmininde haklı çıktığıma üzüldüm: Muhtemel gelişmeler ve Türkiye

‘Güçlenen ilişkiler’

Netanyahu sosyal medyadaki paylaşımında “Tarihin en büyük dönüşü için tebrik ederim! Beyaz Saray’a bu tarihi dönüşünüz, Amerika için yeni bir başlangıç olacak. İsrail ile Amerika arasındaki güçlü ittifakın bağlılığı da bir kez daha pekişmiş oluyor” dedi.

Trump Gazze savaşı başladığından beri pasif bir tavır takındı. 40 binden fazla Filistinlinin ölümüne dair doğru düzgün bir baş sağlığı mesajı bile yayınlamadı. Aksine temmuz ayında bir araya geldiği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, Hamas’a karşı “zafer kazanması” için şans diledi. Trump’a göre Gazze’deki ölümler son bulmalı ama Netanyahu “işini bilen bir adam.” Bununla birlikte özellikle Michigan’daki Müslümanların desteğini arkasına almayı başardı çünkü “Ortadoğu’ya barış getirmeyi” vadetti.

Fotoğraf: Binyamin Netanyahu/X

78 yaşındaki lider ilk başkanlığının son günlerinde Netanyahu ile arayı bozmuştu. Bunun nedeni de başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulacağı iki devletli çözümü içeren “Barış Planı”na destek vermesiydi. Yine de bu planda İsrail’e çok daha fazla toprak verildiği (örneğin Batı Şeria’nın bir kısmı) için Filistinliler de plana karşı çıkmıştı. Netanyahu, Batı Şeria’nın bir kısmını ilhak etme niyetini de ilan edince ortalık iyice karışmıştı. Trump o zamanlar çok öfkeli olduğunu, Netanyahu’nun çok ileri gittiğini söylemişti.

Avrupa’yı vergi endişesi sardı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Trump’ı kutlayanlardandı. Sosyal medya hesabından “Önceki dört yılda olduğu gibi bu dört yılda da birlikte çalışmaya hazırız. Hem sizin hem de benim inancımla. Daha barışçıl ve refah dolu bir ortam için” dedi. İngiltere Başbakanı Keir Starmer da “Tarihi seçim zaferiniz için sizi kutlarım Donald Trump. Önümüzdeki yıllarda birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum. Birbirine en yakın müttefikler olarak özgürlük, demokrasi ve girişimcilik gibi ortak değerleri savunmak için omuz omuza duruyoruz” dedi.

Avrupa’nın aşırı sağcı liderlerinden İtalya Başbakanı Giorgia Meloni “Şahsım ve İtalyan hükümeti adına ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ı en içten dileklerimle kutluyorum. İtalya ve ABD sarsılmaz müttefiklerdir, ortak değerlere ve tarihi bir dostlukla birbirine bağlanmış ‘kardeş’ uluslardır. Şimdi daha da güçlendireceğimize emin olduğum stratejik bir bağ var aramızda” dedi.

Avrupa Birliği’nin en üst düzey yetkilisi konumundaki Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB ve ABD arasındaki ilişkinin “müttefikliğin de ötesinde” olduğunu söyledi. Von der Leyen sözlerini şöyle sürdürdü: “Halklarımız arasında 800 milyon vatandaşın bir olduğu gerçek bir ortaklık söz konusu. Vatandaşlarımıza faydası olacak transatlantik ortaklığın sürdürülmesi için birlikte çalışmamıza izin verin. Atlantik’in iki yakasındaki istihdam, ticaret yatırımlar ekonomik ilişkimizin dinamizmine ve istikrarına bağlıdır” dedi.

Von der Leyen’in telaş dolu olduğu anlaşılan bu açıklaması Trump’ın başkanlığının son döneminde çelik ve alüminyum ihracatına getirdiği gümrük vergileriyle bağlantılı. O zaman AB’nin ekonomisi bu vergilerle epey bir sarsılmıştı.

Ve tabii olası NATO depremi

NATO Genel Sekreteri ve eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte de Trump ile çalışmayı “dört gözle beklediğini” söyledi. Rutter “Daha saldırgan bir Rusya, terörizm, Çin ile stratejik rekabet, Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran’ın giderek büyük ittifakına karşı küresel çapta birçok sorunla karşı karşıyayız. NATO üyelerinin işbirliği yapması, saldırganlığı caydırmaya, güvenliğin bir bütün olarak korunmasına ve ekonomilerimizin ayakta kalmasına yardımcı olur” dedi. Rutte ayrıca Trump’ı ilk döneminde NATO üyelerini “savunma bütçelerini artırmaya ikna etmek için yaptığı çalışmalardan” dolayı övdü.

Aslında Rutte’nin açıklaması ilginç. Trump bu yılın başlarında NATO’yu ayağa kaldıran bir açıklama yapmıştı. Başkanlığı döneminde ülkesinin NATO’yu neredeyse tek başına finanse ettiğini söyleyerek veryansın eden Trump seçimleri kazanması halinde savunma harcamalarını düzeltmeyen ülkelere saldırsın diye Rusya’yı kışkırtacağını söylemişti. Zaten Ukrayna savaşı nedeniyle kendini güvende hissetmeyen Avrupa savunma harcamalarını artırmak için birçok adım attı, ki buna yıllarca bütçesini barajın altında tutan Almanya da dahil. Trump’ın sözleri Avrupa’ya tek başınalığa alışma hamlesi oldu.

Ancak Rutte’nin bir avantajı var: Trump ile iyi anlaşması. 2019 yazında Trump, Rutte hakkında “Arkadaş olduk” demişti. Yorumcular da Rutte’nin farklı kesimlerden siyasetçilerle anlaşabilme becerisine sahip olduğunu belirtiyor. Hatta Rutte’ye “Trump’a fısıldayan adam” diyor, Trump’tan “Bu adamı sevdim” sözünü duyduklarını belirtiyorlar. Trump seçimi kazandığına göre onun huyuna suyuna giden bir NATO başkanı Avrupa ülkeleri için faydalı olabilir.

Orban rahat ve profesyonel

Tabii Macaristan Viktor Orban’ı ayrı bir başlıkta vermemek olmaz. Avrupa’da tüm ülkeleri Trump endişesi sarmışken belki de en rahatları Macaristan’dı. ABD ziyaretlerinde Biden’dan köşe bucak kaçıp Trump ile görüşen Trump muhtemelen bundan sonraki süreçte de mükafatını ABD’nin önde gelen müttefiklerinden olarak alacak.

Fotoğraf: Viktor Orban/X

Orban kutlama mesajında “ABD siyasi tarihindeki en büyük dönüş! Başkan Trump’ı bu muazzam zaferinden dolayı kutluyorum. Dünyanın çok ihtiyaç duyduğu bir zafer bu!” dedi.

En diken üstündeki lider: Zelenski

Ancak muhtemelen hiç kimse Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski kadar sarsılmamıştır. Zelenski sosyal medyadaki paylaşımında “Başkan Trump ile eylül ayında Ukrayna-ABD stratejik ortaklığını, zafer planını ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarına son vermesinin yollarını ayrıntılı olarak ele aldığımız toplantımızı hatırlıyorum” dedi. Zelenski Ukrayna’nın her iki ulusa da fayda sağlayacak karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı siyasi ve ekonomik işbirliğini geliştirmekle ilgilendiğini söyledi.

Zelenski “Trump’ın kararlı yönetiminde güçlü bir ABD görmeyi dört gözle bekliyoruz. Başkan Trump’ın küresel meselelerde ‘güç yoluyla barış’ yaklaşımına bağlılığını takdir ediyorum. Bu yaklaşım tam da Ukrayna’ya adil barışın getirilmesini mümkün kılabilecek bir ilke. Bu yaklaşımı birlikte hayata geçireceğimizden umutluyum” dedi.

Oysa belki de bu ülkeler içinde en çok endişelenmesi gereken Zelenski. Çünkü Trump seçim kampanyası sırasında “Bence Zelenski tarihin en büyük pazarlamacısı. Ne zaman ABD’ye gelse 60 milyar dolarla ayrılıyor” demişti. Açıklamaları bununla da kalmamış, başka bir mitinginde “Biden ve Kamala bizi Ukrayna’da savaşa soktu, şimdi de çıkaramıyorlar. Biden’ı izledim, üç yıldır ‘Biz kazanacağız, biz kazanacağız’ deyip duruyor. Ben başkan olmadığım sürece bu savaşta sıkışıp kalırız. Ama ben bunu halledeceğim, müzakere yoluna gireceğim. Biden ‘Kazanana kadar durmayacağız’ diyor. Kazanırlarsa ne olacak? Yaptıkları tek şey bu, savaşmak. Hitler’i yendiler, Napolyon’u yendiler. Yaptıkları tek şey bu, savaşmak ve bu hiç hoş değil” diye konuşmuştu.

Trump’ın Zelenski’yle alıp verememesinin tek sebebi bu değil. Trump ve Zelenski arasında 2019 yılına kadar uzanan gergin bir ilişki vardı; o dönemde başkan olan Trump, Zelenski’ye Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın Ukrayna’daki iş anlaşmalarıyla ilgili kirli çamaşırları ortaya çıkarması için baskı yapmak amacıyla Ukrayna’ya askeri yardımı kesmişti. Bu çaba Trump’ın görevini kötüye kullandığı ve Kongre’yi engellediği suçlamalarıyla ABD Temsilciler Meclisi’nde azledilmesine yol açmıştı (Ardından Senato Trump’ı akladı).

Peki ya Çin?

Bu arada Çin de Trump’ın zaferi hakkında yorum yaptı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning “Çin-ABD ilişkilerine karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan ilkeleri temelinde yaklaşmaya devam edeceğiz” dedi.

Çin için Trump’ın mı yoksa Harris’in mi başa gelmesinin daha iyi olduğunu cevaplamak zor. Nihayetinde Çin’in “çevreleme” olarak yorumladığı politika Trump döneminde başladı, Biden döneminde genişledi. Çevrelemeden kastımız şu: Ticaretle yükselen Çin’in bu faaliyetlerini denizden gerçekleştirdiğini düşünürsek denizin Beijing için nefes gibi bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Ve nefes aldığı bölge Tayvan, Filipinler, Vietnam, daha da aşağıda Avustralya ve Yeni Zelanda’yla çevrelenmiş durumda. ABD bir zamanlar ağır bir savaşın içine girip kaybettiği Vietnam dahil tüm bu ülkelere stratejik işbirliği yapıyor.

Bunun yanı sıra yine Trump döneminde başlayıp Biden döneminde şiddetlenen şeylerin başında Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerinin yüzde 100 zamlanması, yarı iletken alışverişine kısıtlamalar getirilmesi geliyor. Peki hiç mi fark yok Trump ve Harris arasında? Tabii ki var. Biden yönetimi dört yıllık sürede müttefiklerini kendisiyle aynı Çin politikasını gütmeye ikna etmeye çalıştı. Oysa Trump kendi döneminde NATO, Japonya ve Güney Kore’yi ABD’den askeri yardım istiyorlarsa ödeme yapmaya zorladı. Bu şekilde müttefiklerini bir bir kendinden soğuttu. Trump bu politikasının yeni dönemde de aynı şekilde işleyeceğini gösterecek şekilde bir mitingde “Bir sigorta şirketinden farkımız yok ama Tayvan bize hiçbir şey vermiyor. Çin’e karşı onları korumamızı istiyorlarsa ödeme yapsınlar” dedi.

Trump’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e bakışı da bir değişik. Bazen karizmatik bir lider olduğunu söylüyor, bazen de “görevini kötüye kullanmak”la itham ediyor.

Öte yandan Harris’in Biden yönetiminin politikalarını aynen sürdürmesi bekleniyordu. Bu bakımdan Çin “risk yüksek ama getirisi de fazla” diye düşünüp Trump’ı tercih edebilir. Buradaki yüksek riskler Çin’den ithalata astronomik gümrük vergileri getirilmesi. Ama Trump müttefikleriyle arasını bozarak Çin’e diplomasi arenasında alan açabilir. Trump Afrika ülkelerini zaten “b*k çukuru ülkeler” olarak görüyor. Yani Küresel Güney’i önemsemesi pek mümkün değil gibi.

Hindistan: Dostum Trump

Hindistan Başbakanı Narendra Modi de Trump’ı kutlayanlardan: “Tarihi seçim zaferi için dostum Donald Trump’ı en içten dileklerimle kutluyorum. Önceki döneminizin başarılarının üstüne yenilerini eklerken Hindistan-ABD Kapsamlı Küresel ve Stratejik Ortaklığı’nı daha da güçlendirmeyi dört gözle bekliyorum. Halklarımızın iyiliği, küresel barış, istikrar ve refahı teşvik etmek için birlikte çalışalım.”

Modi ve Trump. Fotoğraf: Narendra Modi/X

Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar’a 13 Ağustos’ta “Hangi adayı tercih edersiniz?” diye sorulduğunda cevabı “Kim gelirse gelsin işbirliği içinde olacağımıza güvenimiz tam” şeklinde olmuştu. Jaishankar dediğinde hatalı sayılmaz. Eğer Trump döneminde Pasifik bir numaralı endişe olmaya devam ederse Çin’e karşı ellerindeki en önemli nükleer güç Hindistan olacak. Üstelik Hindistan’ın da Çin’le sorunlar yaşaması bu işbirliğini daha güvenilir kılıyor.

Yine de Modi’nin tercihi muhtemelen Trump’tan yanaydı. Çünkü her ikisi de muhafazakâr isimler. Modi Hindu milliyetçisiyken Trump da göçmen karşıtı sert söylemlerde bulunuyor. İkili daha önce de birlikte çalışma imkanı yakaladı ve o zaman da iyi anlaşabildiler. Bugün hâlâ Trump Modi’den bahsederken övgüyle dolu şeyler söylüyor.

ABD'nin ilk hükümlü başkanı: Kim bu Donald Trump?ABD’nin ilk hükümlü başkanı: Kim bu Donald Trump?

ABD seçiminde sona doğru: Trump balkon konuşmasını yaptı, 'Amerika'nın altın çağı' dediABD seçiminde sona doğru: Trump balkon konuşmasını yaptı, ‘Amerika’nın altın çağı’ dedi

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.