İsrail’den İran’a tehdit: Ne gibi sürprizler hazırladığımızı bilemezler
İsrailli askerlerin hafta sonunda öldürdüğü İsrailli rehinelerle ilgili tepki savaşın sonlandırılması ve rehinelerin evlerine sağ salim döndürülmesi için Netanyahu hükümetine yapılan baskılarını artırmasına neden oldu.
Üç İsrailli rehinenin beyaz bayrak taşımalarına rağmen İsrail askerleri tarafından öldürülmesinin ardından ABD, İngiltere ve Almanya Netanyahu hükümeti üzerindeki baskısını artırdı. ABD bir yandan Savunma Bakanı Lloyd Austin’i İsrail’e göndererek Netanyahu hükümetini savaşın yeni bir aşamasına geçerek daha ölçülü davranmaya ikna etmeye çalışırken diğer yandan İngiltere ve Almanya ilk kez net bir ateşkes çağrısı yaptı. Üç ülkenin ortak yanı 74 gündür devam eden savaşta İsrail’e koşulsuz destek vermeleriydi.
Ne var ki Netanyahu, İsrailli rehinelerin öldürülmesinden sadece birkaç saat sonraki konuşmasında “geçmişte Filistin devletinin kurulmasını engellediğini” ve bunu yapmaya devam edeceğini söyleyerek gündemi yeniden savaşa çevirmeye çalıştı. Cumartesi gece basın toplantısı düzenleyen İsrailli lider “Bir Filistin devletinin kurulmasını engellediğim için gurur duyuyorum çünkü bugün herkes o Filistin devletinin neye evrilebileceğini anlıyor. Şimdi Gazze’deki küçük Filistin devletini gördüğümüze göre uluslararası baskılara boyun eğip Batı Şeria’da böyle bir devlete izin verseydik ne olurdu herkes anlıyor” dedi.
Netanyahu pazar günü de Tel Aviv’deki hükümet toplantısına Gazze’deki savaşta ölen İsrailli askerlerin ailelerinden geldiğini iddia ettiği bir mektupla başladı. Netanyahu’ya göre mektupta “Savaşmak sizin göreviniz, savaşın ortasında durmak ise değil” sözleri yazıyordu. Netanyahu ölen askerlerin “vasiyetine uyarak” savaşı “sonuna kadar devam ettireceklerini” söyledi.
Son zamanlarda Netanyahu’nun önceki iktidarında Hamas’ın askeri güç olarak kendini geliştirmesinde kullanılan paradan haberdar olduğu, ancak bu konuda hiçbir şey yapmadığı ortaya çıkmıştı. Sürpriz Hamas saldırısının da yine bir Netanyahu iktidarında gerçekleşmesi halkta büyük öfkeye yol açtı, ancak İsrailli lider savaştan sonra da iktidarda kalmayı umuyor. Bunun için de Filistinlilere her zamankinden daha büyük bir nefret besleyen ve iki devletli çözümün “tehlikeli bir hayal” olduğunu savunan Likud Partisi ve aşırı sağcı koalisyon ortakları başta olmak üzere tüm radikal İsraillilere hitap etmeye çalışıyor.
Ne var ki savaşın yakın zamanda çözüme ulaşacak gibi durmaması ve ölü sayılarının her gün biraz daha artması Netanyahu’nın iktidar üzerindeki hakimiyetini daha sallantılı hale getiriyor. Hamas’ın elinde hâlâ 130 kadar esirin olduğu tahmin ediliyor. Rehinelerin aileleri Netanyahu’nun müzakere masasına oturmaktan kaçınmasının rehinelerin hayatlarını tehlikeye attığından endişeleniyor. Son ateşkes sırasında Hamas’ın serbest bıraktığı rehinelerden biri olan Raz Ben Ami Tel Aviv’deki göstericilerle birlikteyken “Savaş kabinesine yalvardım, çatışmanın devam etmesinin rehinelere zarar verebileceği konusunda onları uyardım” dedi.
Tel Aviv’de cumartesi günü İsrail askerleri tarafından öldürülen İsrailli rehineler için toplanan protestoculardan Deborah Galili “Mevcut yaklaşımın işe yaramadığını görüyoruz” diyerek Netanyahu’dan beklentilerinin esirleri sağ salim eve getirdikleri ve savaşı sonlandırdıkları barışçıl bir son olduğunu söyledi.
Peki savaşın sonlanması için yapılan tüm bu çağrılar ne kadar etkili? Ayrıca İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde pazar gecesi Cibaliye mülteci kampına düzenlediği son saldırılarda 90 kişi hayatını kaybederken 100’den fazla kişi de yaralandı. Gazze Sağlık Bakanlığı saldırıya hedef olan binaların El Barş ve Elvan ailelerine ait olduğunu söyledi. Ölenler arasında kadın ve çocuklar da vardı. Ayrıca onlarca kişi de enkaz altında kaldı. İslami Cihad’ın sözcüsü Davud Şehab’ın oğlu da ölenler arasındaydı.
Cumartesi günü İsrail ordusuna bağlı keskin nişancılardan biri Gazze’deki Katolik Kilisesi’nden iki kadını vurarak öldürdü. Patrikhane anne ve kız Rahibeler Manastırı’na doğru yürürken ateş açıldığını söylüyor. İsrail’in hedef aldığı kilise yerleşkesinde 54 de engelli birey vardı.
Kıbrıs, Ürdün, İsrail, Gazze ve Batı Şeria’daki Katolik Kiliselerini denetleyen Kudüs Latin Patrikhanesi göre savaşın başından bu yana Gazze’deki Hıristiyan ailelerin çoğunun sığındığı kompleksteki saldırıda yedi kişi daha vurularak yaralandı. Patrikhaneye göre kilisenin içinde İsrail’e karşı savaşan savaşçılardan yoktu ve kilise taranmadan önce sivillerin güvenli bir yere götürülmesi için herhangi bir uyarı da yapılmamıştı. Saldırı sırasında binanın mevcut tek elektrik kaynağı olan jeneratörleri ve su depoları da tahrip edildi.
Papa Francis pazar günkü ayinde bu saldırıya değinerek Gazze’deki “silahsız sivillerin bombalara ve ateşe hedef olmasından” şikayet etti ve kutsal kitaptan bahsederek “Bazıları ‘Bu terörizm, bu da savaş’ diyor. Evet savaş, terörizm. İşte bu nedenle kutsal kitaplar der ki ‘Tanrı yerin bir ucundan öbür ucuna savaşları bitirir, yayları kırar, mızrakları parçalar'” diye devam etti.