İsrail’de 7 Ekim saldırısından sonra üst düzeyde ilk istifa
Batı Şeria'da operasyon düzenleyen İsrail cami saldırısında beş Filistinliyi öldürdü. Cenin, Dulkarim ve Ürdün Vadisi'ni etkileyen saldırılarda ölen Filistinli sayısı 18'e ulaştı. İslami Cihad operasyona bombalamalarla karşılık verdi.
Bütün dünyanın gözü İsrail işgali sebebiyle Gazze’de yaşanan drama odaklanmışken İsrail bu kez Batı Şeria’yı vurdu. İsrail ordusu Batı Şeria’da Dulkarim’de bir camide saklanan beş Filistinliyi öldürdüğünü açıklamıştı, Cenin ve Dulkarim’de öldürülen Filistinli askerlerin toplam sayısı ise 12’ye yükseldi. İsrail, 10 Filistinli askerin de tutuklandığını açıkladı. Ancak İsrail’in başlattığı bu büyük operasyon yakın zamanda bitmeyecek gibi duruyor. Zira çarşamba günü 10 kişi öldürülürken bu sayı bugün itibariyle 18’e çıktı. Batı Şeria’daki operasyon İsrail’in bölgede aylardır düzenlediği en kanlı operasyonlardan biri. İsrail ordusu çarşamba günü Cenin ve Dulkarim mülteci kamplarında Şinbet ile ortaklaşa büyük bir terörle mücadele operasyonu yürüttüğünü teyit etti. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz bu saldırılarda “İran ile bağlantılı terör altyapılarının vurulduğunu” iddia etti.
Reuters’a konuşan bir tanık çarşamba günü sabah saatlerinde başlayan operasyonun Dulkarim, Cenin ve Ürdün Vadisi çevresinde helikopterler, dronlar ve silahlı İsrail askerlerince düzenlendiğini söyledi. Filistin’in iki büyük telekomünikasyon şirketinden Jawwal’ın da İsrail tarafından devre dışı bırakıldığı bildirildi. En büyük saldırı beş kişinin öldürüldüğü camiye yapıldı.
İsrail saldırıda öldürülenlerden birinin Dulkarim yakınlarında bir askeri birliğin lideri olan Muahmmed Jabber olduğunu bildirdi. Jabber daha önce de suikast girişimlerine uğramıştı. Cenin perşembe sabahı çarpıcı görüntülere sahne oldu. Dron seslerinin altında buldozerler boş sokakları dümdüz ediyordu. Hastanelere erişim İsrail birlikleri tarafından engellenerek Filistinli askerlerin içinde bulunması ihtimaline karşın ambulanslar tek tek kontrol edildi.
Hamas’ın silahlı kolu El Kassam Tugayları, İslamcı Cihad ve Filistin Yönetimi İsrail’in saldırısıyla ilgili ayrı ayrı açıklamalar yaptı ve saldırıyı kınadılar. İslami Cihad’ın askeri kanadı karşılığın verileceğini söyledi ve çok geçmeden İsrail’in askeri araçlarının Cenin, Dulkarim ve Ürdün Vadisi’nde bombalandığı açıklandı. Filistin Yönetimi’nin tavrı ise diğerlerine göre daha pasifti, ABD’den müdahale etmesini istemekten öteye gidemedi.
Oysa İsrail’e silah veren ülke ABD. Gazze’deki savaş başladığından beri Beyaz Saray İsrail’e 15 bin bomba ve 57 bin 155 mm’lik topçu mermisi gönderdi. Daha bu ayın başlarında İsrail’e 20 milyar dolarlık silah satışına yeşil ışık yaktı. Yine de Biden yönetimi şimdiye kadar Batı Şeria konusunda İsrail’i birkaç defa uyardı. Hatta bu uyarılardan biri sonucunda Batı Şeria’da saldırganca davranan İsrailli yerleşimcilere ABD vizesi verilmemesi kararı bile çıktı. ABD, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile ilişkilendirilen bir kuruluş olan Hashomer Yosh’a yaptırım uyguladı.
İsrail, İran’ın Batı Şeria’da bulunan gruplara silah sağladığını iddia ediyor. Batı Şeria’daki son saldırılarına değindiği bir mesajında İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz “Bu her açıdan bir savaş ve biz kazanmak zorundayız” dedi. Katz İran’ı Ürdün’ü “karıştırarak” İsrail’e karşı bir doğu cephesi yaratmakla suçluyor. İran’a dair suçlamalar, İsrail’in Hizbullah tarafından neredeyse her gün vurulduğu Lübnan’ı ve elbette işgal altındaki Gazze’yi de içeriyor. Katz “doğudaki tehdidi” önlemek için “şiddetli çatışmalara girme pahasına gerekli önlemleri almaktan” vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Gazze çevresinde verilen tahliye emirleri sonucunda iki milyonu aşkın insan yerinden edildi, açlık ve hastalıklar almış başını gidiyor. Batı Şeria belki açlık ya da hastalıklar bakımından Gazze kadar şanssız olmasa da İsrail’i ağır baskılarıyla beli bükülmüş durumda. Batı Şeria’nın kalbi diyebileceğimiz, Gazze’deki savaş başlamadan önce bile İsrail’in hedefine oturan Cenin Filistinlilerin tarihsel direnişinin sembollerinden biri.
Cenin’deki mücadelenin tarihi Filistin’in İngiltere tarafından yönetilmesinin Arap Yarımadası’nda ayaklanmalara yol açtığı 1930’lara kadar uzanıyor. O dönemde Cenin, gelecek Yahudi göçüne ve İngiltere sömürgesine karşı direnişin önemli merkezlerindendi.
İsrail’in kurulmasına sebep olan ve binlerce Filistinliyi yerinden eden 1948 İsrail Savaşı’nda “hiç ele geçirilememiş şehir” olarak kaldı Cenin. O dönem Irak destekli Filistin birlikleri İsrail’in işgal girişimlerini sonuçsuz bırakmıştı. Cenin’in İsrail-Filistin tarihindeki yeri o kadar sembolik ki, Filistin’in eski liderlerinden Yaser Arafat, Sovyet Sosyalist Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndaki Stalingrad cephesine işaret ederek Cenin’i “Ceningrad” olarak nitelendirmişti.
Cenin bugün hem Filistinlilere hem de İsraillilere 2000’lerin başında gerçekleşen İkinci İntifada’yı hatırlatıyor. İkinci İntifada, İsrail için Batı Şeria’nın kuzeyinden gelen düzinelerce intihar bombacısı, Filistinliler içinse bir kısmı sivil 52 kişinin ölümü demek. Dönemin Filistin yönetimi İkinci İntifada’yı bir “katliam” olarak adlandırmış fakat Birleşmiş Milletler bu tanımlamayı reddetmişti.
Savaş nedeniyle yerlerinden edilen Filistinliler için kurulan mülteci kamplarından birine de ev sahipliği yapıyor Cenin. Filistinliler yerlerinden edildikleri bütün tarihsel olaylara işaret ederek bu bölgeleri “kamp” olarak adlandırsa da apartman yığınlarından oluşan yoksul mahalleler mülteci kampının yapısını oluşturuyor. Ve Cenin, Birleşmiş Milletler tarafından Batı Şeria’daki en yüksek işsizlik ve yoksulluk oranlarına sahip bölge olarak değerlendiriliyor.