
Yangına müdahale ederken düşen helikopterden kötü haber: 3 ölü
Şili eski Devlet Başkanı Sebestián Piñera ülkenin güneyindeki helikopter kazasında hayatını kaybetti. Sahip olduğu medya kuruluşları ve futbol takımından dolayı Piñera'ya "Şili'nin Berlusconi'si" deniyordu.
Şili’nin eski Devlet Başkanı Sebastián Piñera helikopter kazasında 74 yaşında hayatını kaybetti. Muhafazakâr milyarderi taşıyan helikopter Şili’nin güneyinde Los Ríos bölgesinde düştü.
İçişleri Bakanı Carolina Tohá helikopterin dört kişi taşıdığını, üçünün kazadan sağ kurtulduğunu ve “tehlikeyi atlattıklarını” söyledi. Kaza sırasında bölgeye yağış hakimdi ancak kazaya havanın neden olup olmadığı belli değil. Piñera’nın cesedi Şili donanması tarafından bulundu.
Piñera 2010-2014 ile 2018-2022 arasında Şili’de devlet başkanıydı. Eski lider için devlet cenaze töreni yapılacak. Şili’nin mevcut Devlet Başkanı Gabriel Boric, Piñera’nın ölümü sebebiyle üç gün ulusal yas ilan etti. Ülkede 131 kişinin hayatını kaybettiği orman yangınları nedeniyle pazartesi ve salı günleri de ulusal yas ilan edilmişti. Toha Şili hükümetinin “bu trajediden dolayı şok içinde” olduğunu söyledi, Piñera ailesine baş sağlığı diledi.
Amerikalı liderler Piñera’nın ölüm haberinin ardından taziyelerini iletmeye başladı. Listenin başında Arjantin’in yeni Devlet Başkanı Javier Milei var. Şu an İsrail ziyaretinde olan Milei “Arjantin adına Piñera’nın ailesine, dostlarına ve Şili halkına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz” dedi.
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva ise Piñera’nın ölüm haberine çok şaşırdığını ve üzüldüğünü belirterek “Ülkelerimiz arasındaki ilişkileri güçlendirmek için beraber çalışmıştık, başkan olduğumuz dönemlerde de olmadığımız dönemlerde de diyaloğumuz daima iyi oldu. Bu kadar ani vefatı çok üzücü” diyerek eski başkanın ailesine ve dostlarına başsağlığı diledi.
Piñera Şili’de ve ABD’deki Harvard Üniversitesi’nde eğitim gördü. İş dünyasından politikaya atılan Piñera Forbes’a göre tahmini olarak 2.7 milyar dolarlık servete sahipti. Telegraph 1970’lerde kredi kartı şirketi Banco’yu kuran Piñera için 2010’daki bir yazısında “ekstrem spor meraklısı ve uzak yerleri ziyaret etmek için sık sık ülkenin bir ucundan diğer ucuna pilotuyla giden biri” demişti.
Pinochet’nin izlerini bugün hâlâ taşıyan ülkede Piñera sahneye “yeni nesil muhafazakârlık” iddiasıyla çıkmıştı. Üstelik Piñera’nın kardeşi José’nin Pinochet döneminde hem çalışma bakanı hem de maden bakanı olmak gibi bir sabıkası vardı. Ancak Piñera, Pinochet rejiminden uzak durmayı bildi, The Sunday Telegraph’a “Pinochet’e karşıydım. Demokrasi ve insan haklarına bağlılığımı hep korudum” demişti.
Sonraki başka bir röportajında ise “Temsil ettiğim taraf tarihin o kısmına çoktan üstün geldi. Pinochet’nin askeri yönetimine ciddi insan hakları ihlalleri nedeniyle ve demokrasinin en iyi yol olduğunu düşündüğüm için her zaman karşı çıkmıştım. Ama Pinochet 20 yılı aşkın süredir başkan değil geçmişin parçası haline geldi. Ben de geçmişin bekçisi değil, geleceğin kurucusu olmaya çalışıyorum” demişti. Piñera’nın belki de en büyük başarısı Pinochet’nin diktatörlüğünün ardından halkı ilk kez Şili’nin muhafazakâr hareketine oy vermeye ikna etmesiydi.
Piñera askeri darbe olduğu dönemlerde Harvard’da öğrenciydi. Darbeyi öğrenince çocukluk aşkını arayıp evlenme teklifi etti. Çift 1973’te başlayan evliliği tam 51 yıl sürdürdü, ta ki bu helikopter kazasına kadar.
Bu arada medya patronu ve futbol kulübü (Colo Colo) sahibi olduğu için her ne kadar “Şili’nin Berlusconi’si” lakabı takılsa da Piñera Berlusconi ile de arasına mesafe koymaya çalışmış, bir keresinde “Berlusconi kel, benim hâlâ saçlarım var” diye tepki göstermişti.
Piñera’nın ilk dönemi 2010 yılında, ülkeyi ekonomik krizden çıkaran Michelle Bachelet’nin yerine geçerek başlamıştı. Piñera’nın ilk döneminden 12 gün önce Şili’de 8.8 şiddetinde deprem ve tsunami meydana gelmiş, 525 kişi hayatını kaybetmişti. Piñera’nın o dönemde karşılaştığı krizlerden biri 33 madencinin Atacama Çölü’nde bir madende 69 gün mahsur kalmasıydı. Kurtarılan her madenciyi kucaklayarak karşılaması dünyayı etkilemiş, bu 2014 yapımı “The 33″ filmine konu olmuştu.
Tüm bu krizlere rağmen Piñera ilk dönemini ekonomik büyümeyi artırarak ve enflasyonu düşürerek kapatmıştı. Serbest piyasa politikaları ve kemer sıkma tarzı mali tedbirleri savunanlar için Piñera başarı örneğiydi.
Şili anayasası gereği üst üste görev yapması yasak olan Piñera sonraki dört yılını muhafazakâr koalisyonunu büyüterek geçirdi ve 2018’de göreve geri döndü. Ne var ki ilk döneminde tırmandığı o ekonomik zirveden bu kez inişe geçti. Kırsal bölgelerde ekonomik büyümenin yetersizliği nedeniyle protestolar patlak verdi. Piñera olağanüstü hal ilan ederek askerleri şehre soktu, zamanında ‘insan hakları ihlaline karşı olduğunu’ söylerken bu sefer kendisi ‘insan hakları ihlali”yle suçlandı.
Huzursuzluğun hakim olduğu bu dönemde Piñera, Diktatör Pinochet döneminden kalma anayasanın değiştirilmesi için referandum yapılmasını kabul etmek zorunda kaldı. Gerçi Şili halkı Boric döneminde hem sol kanadın hem de sağ kanadın yeni anayasa önerisini kabul etmeyecekti.
Piñera başkanlık döneminde Covid-19 salgınıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. 19 milyon kişinin yaşadığı Şili dünyanın en yüksek aşılama yapılan ülkelerinden biri oldu. Boric salı günü “Ülke için en iyi olduğunu düşündüğü şeylerin peşinden gitti. Mesela 27 Şubat 2010 depreminden sonra ülkenin yeniden inşasını üstlendi, San Jose madenindeki 33 madenciyi kurtarmak için risk aldığında ve yakın zamanda dünya belirsizlik içindeyken pandemiyi yönettiğinde” diyerek eski başkanı övdü.