Kopenhag’daki İsrail Büyükelçiliği’nde patlama alarmı
İsrail Lübnan'da faizsiz bankacılık yapan Al-Qard al-Hasan'ın birçok şubesini Hizbullah'ın bankası olduğu iddasıyla bombalayarak savaşı farklı boyuta taşıdı. Banka kurulduğu 1983'ten buyana ihtiyacı olanlara 4,3 milyar dolar mikrokredi kullandırdı.
İsrail’in Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısı ardından Gazze’de başlattığı savaş tüm Ortadoğu’ya yayılıyor. Batılı ülkeler “Hamas’ı ortadan kaldırıyoruz” söylemiyle İsrail’i binlerce kadın ve çocuğu öldürmesine göz yumarken bir zamanlar “Ortadoğu’nun Parisi” olarak adlandırılan Beyrut da İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarının yoğunlaştığı şehir oldu.
Savunmasız insanlar ölümden kurtulabilecekleri yer arayışında. Günler, haftalar böyle geçip gidiyor. Ancak The Economist’in analizine göre İsrail saldırılarının hedefleri arasına son günlerde bir yenisi eklendi. İsrail ordusu önceki hafta pazar günü (20 Ekim) Lübnan genelinde düzenlediği hava saldırılarında İran destekli militan grup Hizbullah ile bağlantılı olduğunu ileri sürdüğü ve banka işlevi gören faizsiz finans kuruluşu Al-Qard al-Hasan’ın (Karz el-hasan İslami bir faizsiz borç verme kavramıdır. Maddi bir kazanç beklemeden başkalarına yardım etme ilkesine dayanır) birçok şubesini ilk kez hedef aldı.
İsrail ordu sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari bir gün sonra düzenlediği basın toplantısında vurulan hedeflerden birinin Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bir binanın alt katındaki Al-Qard al-Hasan’ın bir şubesi olduğunu söyledi. Hagari’ye göre şubede yeraltında bulunan büyük kasanın içinde “on milyonlarca dolarlık nakit para ve altın” vardı.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da saldırıdan bir gün sonra imzaladığı bir kararla Al-Qard al-Hasan’ı İsrail’in terör örgütü olarak tanımladığı gruplar listesine ekledi. Bu karar Hizbullah ve diğer örgütlerin ekonomik kaynaklarını hedef alan ve İsrail ordusu tarafından yürütülen daha geniş bir kampanyanın parçası.
Ancak Hizbullah sözcüsü Muhammed Afif saldırıdan iki gün sonra gazetecilere yaptığı açıklamada Al-Qard al-Hassan’ın “istisnasız tüm Lübnanlılara hizmet veren ve yasalara göre kurulmuş tamamen sivil bir kurum” olduğunu söyledi. İsminin açıklanmaması kaydıyla gazetecilere konuşan üst düzey bir İsrailli istihbarat yetkilisine göre saldırılar “Hizbullah ile bu sistemi kullanan Şii toplumunun büyük bir kısmı arasındaki güveni etkilemeyi” amaçlıyor.
Belçika Kraliyet Askeri Akademisi araştırmacılarından Didier Leroy yeni saldırıların İsrail’in İran destekli Şii gruba yönelik yıkıcı saldırılarının devamı niteliğinde olduğunu söylüyor. Leroy “İsrail, Hizbullah’ın uzun zamandır İbrani Devleti’ni kırılgan bir ‘örümcek ağı’ olarak resmeden söylemini tersine çevirmek istiyor” diyor ve ekliyor: “Bunu önce çağrı cihazlarını havaya uçurarak, ardından belirli silah stoklarına yönelik güçlü hava saldırıları ve sınır boyunca kara operasyonları arasında gidip gelerek ve parti liderliğinin kellesini alarak yapay hedefliyor.”
Lozan Üniversitesi’nden misafir profesör Joseph Daher, İsrail’in bu kez Hizbullah’ın silahlı kanadından ziyade sivil kurumlarından birini hedef aldığını söylüyor.
“İsrail hükümetinin saldırıları meşrulaştırmak için partinin iki kolunu ilişkilendirme arzusu var” diyen Daher bunun 2006 savaşında da görülen bir uygulama olduğunu sözlerine ekliyor. Paris-Dauphine Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Aurélie Daher “Amaç Hizbullah’ın tüm kurumlarını yok etmek” diyor.
The Economist dergisi İsrail’in yeni ekonomik hedefini şöyle tanıtıyor:
“Beyrut sakinleri İsrail Savunma Kuvvetleri’nin bombardıman öncesinde yaptığı uyarılara alıştı. Bu uyarılar genellikle yerel halka savaşçıları barındırdığından şüphelenilen bir gökdelenden ya da silah deposu olarak kullanıldığı söylenen bir okuldan uzak durmalarını söyler. Ancak 20 Ekim’deki uyarı biraz farklıydı. İnsanlara bir banka olan al-Qard al-Hassan şubelerinden uzak durmaları söyleniyordu.
İsrail bankayı Hizbullah bağlantılı olduğu iddiasıyla hedef aldı. Bir zamanlar sadece bir milis gücü olan grup Lübnan’da muazzam bir nüfuza sahip ve kısmen yurtiçi ve yurtdışındaki ticari çıkarlarla finanse edilen geniş bir refah sistemini yönetiyor. Gücünü Ortadoğu’nun en profesyonel devlet dışı örgütü olarak ünlenmesinden ve komşusuna karşı savaş yürütürken bile Lübnan’ın Şii mezhebine sağladığı hizmetlerin popülerliğinden alıyor. Bu nedenle İsrail banka şubelerinin yok edilmesinin bu gücü zayıflatacağını ve Hizbullah’ın askerlerini silahlandıran, besleyen ve maaşlarını ödeyen mali akışı bozacağını umuyor.”
Bakalım İsrail’in yeni yeni hedeflemeye başladığı al-Qard al-Hassan neymiş.
The New York Times’ın bu ayki bir haberine göre Hizbullah askeri kanadının yanı sıra siyasi bir örgüt olarak da faaliyet gösteriyor ve Lübnan’da halka bir dizi sosyal hizmet de sunuyor. Bu hizmetlere aracılık eden kurumlardan biri de Al-Qard al-Hasan. Lübnan’da ülkenin Şii toplumuna hayır kurumu veya insani yardım kuruluşu olarak destek vermek üzere 1983 yılında faaliyete geçmiş. O günden beri ihtiyacı olanlara İslami finans kurallarına uygun olarak faizsiz borç veriyor. Genellikle büyüklüğü 5 bin doları geçmeyen mikrokrediden yararlanmak isteyenler altın, mücevher ya da kıymetli eşyalarını teminat gösteriyor. Al-Qard al-Hasan’da tasarruf hesabı açmak da, para gönderimi yapmak da mümkün. Kurumun verdiği mikrokredilerin ortalama büyüklüğü 2,500 dolar.
İcra Direktörü Adel Mansour 2020 yılında Le Commerce du Levant ‘da yayınlanan bir yazısında “Evlilik, bir projenin finansmanı ya da kişisel ihtiyaçlar gibi çeşitli ihtiyaçların karşılanması için 5.000 dolara kadar faizsiz mikro krediler veriyoruz” demişti. Mansour yine aynı yazıda mevduat sahiplerinin birikimlerinin Lübnan bankalarındaki gibi yok olacağını belirterek toplam mevduatın 2019’dan buyana en az ikiye katlandığını vurgulamıştı.
Banka 2019’da 486 bin kişiye mikrokredi kullandırmış. Kurulduğu 1983 yılından bugüne kadar da miktarın 4,3 milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor.
Yaklaşık 30 şubesi bulunan fiili banka mali kriz nedeniyle bankacılık sektörünün darmadağın olduğu ülkede zaman içinde en büyük mikrokredi kuruluşu haline geldi. The Economist’e göre batının yaptırımlarından kaçmak için çoğunlukla ana akım finansın dışında kalıyor. Lübnan Merkez Bankası’nda hesabı yok ve ülkede diğer finans kurumlarıyla çok az işlem yapıyor.
Al-Qard al-Hasan’ın güçlenmesinde Lübnan ekonomisinin dolar kıtlığının mali krize yol açtığı 2019’dan bu yana yaşadığı felaket etkili olmuş. Beyrut limanında 2020’de meydana gelen ve 200’den fazla kişinin öldüğü büyük patlama durumu daha da kötüleştirdi. Hükümet istifa etti. Arkadan gelen hiçbir hükümet de bir yıldan fazla dayanamadı. Lübnan’ın ulusal para birimi pound mali krizden bu yana dolar karşısında yüzde 98 değer kaybetti. Enflasyon geçen yıl yüzde 221’e, kamu borcu ise Gayrisafi Milli Hasıla’nın yüzde 285’ine ulaştı. IMF yetkililerine göre karşılarında ülke ekonomisini kurtarmak için düzenlenecek bir paketi konuşacak kimse yok.
Ekonomik durumdaki bu inanılmaz kötüleşme insanların Hizbullah’ın çoğu Al-Qard al-Hasan üzerinden fonlanan hizmetlerine olan bağımlılığını arttırmış. Amerika, Avrupa ve İsrail Al-Qard al-Hasan’a sıkı yaptırımlar uygulasa, Amerika bankanın patronu Adel Mohamad Mansour’u kara listeye almış olsa da İsrailli yetkililer bu hamlelerin çok az etkisi olduğuna inanıyor.
2019’daki mali krizde dört milyon Lübnanlı bankalardaki birikimlerine erişemez hale geldi. Bankalar krizle gelen sermaye kontrollerini hemen benimsedi ve insanlar paralarını çekemedi. Ağırlaşan ekonomik kriz daha fazla insanın alternatif finans kaynaklarına yönelmesine neden oldu. Bir bankacı gelişmelerle ilgili olarak “Mali krizden bu yana artık alışverişlerini ya da çocuklarının okul masraflarını karşılayamayan Lübnanlılar için çok çeşitli tüketici kredileri otaya çıktı. Buna ek olarak Lübnanlılar artık bankacılık sistemlerine güvenmiyor ve paralarını çekmek çok karmaşık hale geldi” diyor.
ABD Hazine Bakanlığı bankanın Hizbullah tarafından “terörist grubun finansal faaliyetlerini yönetmek ve uluslararası finansal sisteme erişim sağlamak için bir kılıf” olarak kullanıldığını iddia ediyor.
Bakanlık Al-Qard al-Hasan’ı 2007 yılında Hizbullah’ın fiili bankacılık kolu olarak faaliyet gösterdiği gerekçesiyle yaptırımlara tabi tutmuştu. 2021 yılında Lübnan’da zirveye çıkan mali krizin ardından yaptırımlar daha da ağırlaştırıldı ve Al-Qard al-Hasan “Lübnan ekonomisinin çok ihtiyaç duyduğu dövizleri istiflemek” ve Lübnan devletinin istikrarını tehlikeye atmakla suçlandı.
İsrail’in Kara Para Aklama ve Terörizmin Finansmanıyla Mücadele Kurumu eski başkanı Shlomit Wagman’a göre Al-Qard al-Hasan Hizbullah’ın başlıca finans kurumu haline geldi ve İran’dan gelen yıllık 750 milyon dolarlık fonun yanı sıra örgütün İsrail’e yönelik saldırılarını finanse etmek için kullandığı suç işletmelerinden elde edilen gelirlerin korunmasından sorumlu.
Şubelere yönelik hava saldırısındaki hasarla ilgili bilgi yok. Wagman’a göre çok az geleneksel banka şubesinin elinde önemli miktarda nakit para var. Ancak Al-Qard al-Hasan’a yönelik uluslararası yaptırımlar şubelerinin doların yanı sıra mevduat sahiplerinin altınlarını da fiziksel olarak saklamış olabileceği anlamına geliyor. Wagman bunların saldırılarda yok edilmiş olması halinde Hizbullah’ın gelecekteki saldırıları finanse etme kabiliyetinin daha da azalabileceğini düşünüyor.
Yine de “Hizbullah’ın ana sponsoru olan İran’ın çok yakında bu kaynaklara yakıt ikmali yapacağını da varsayabiliriz” diyor. Psikolojik etkinin daha kalıcı olabileceğini ve “Hizbullah ile Lübnan halkı arasındaki güveni daha da azaltmaya” hizmet edebileceğini belirtiyor.
Beyrut merkezli araştırma kuruluşu Lübnan Politika Çalışmaları Merkezi İcra Direktörü Makram Ouaiss, Al-Qard al-Hasan’ın muhtemelen hedef alınacağını bildiğini ve değerli eşyalarını güvenli bir yere taşımış olabileceğini söylüyor. Ayrıca Al-Qard al-Hasan’ın Beyrut’taki şubelerinin çoğunun ticari ve konut binalarının zemin katlarında yer aldığına dikkat çekerek “Bu muhtemelen Hizbullah’a zarar vermeyecek ama pek çok Lübnanlının canı yanacak” diyor.
Diğer bu soru da Hizbullah’ın Al-Qard al-Hasan’daki hesaplarında tuttuğu iddia edilen paranın nereden geldiği. The Economist’e göre Lübnan’a nakit para sokmak Batı yaptırımlarını atlatmak için tasarlanmış labirent gibi bir operasyona benziyor ve genellikle İran’ı da içeriyor. Bazı Batılı yetkililer İran büyükelçisinin Beyrut’a her gelişinde özel bir jetle nakit para getirdiğini öne sürüyor. Fonlar İran’ın petrol ödemelerini almak için kullandığı küçük döviz borsaları ağı üzerinden de akıyor. Hizbullah yetkilileri de İran’ın petrol ticaretinde aracı olarak kullanılıyor. Amerikan Hazinesi’ne göre örgütün finansörlerinden Muhammed Kasım El Bazzal her yıl yüzlerce milyon dolar değerinde İran petrolünün alım satımını yapıyor.
İran örgüte The Economist’in iddiasına göre yılda 700 milyon dolar doğrudan destek sağlıyor. Bunun 200 milyon dolara yakını Hizbullah’ın sivil yönetimine gidiyor ve bu para da çeşitli sosyal programlarını finanse etmeye yetmiyor. Geri kalan miktar örgütün askeri kanadının bütçesine aktarılıyor. Örgütün bürokratları askeri kanada çok önceden beri uygulanan Amerikan yaptırımlarının muhatabı olmamaları için aktarma operasyonunun dışında tutuyorlar.
İki kanat arasındaki bu mesafe Hizbullah bürokrasisinin Avrupa ve Kuzey Amerika’dan akan paraya insani yardım kuruluşları ağı aracılığıyla ulaşmasını sağlıyor. Yaptırım uygulayan batılı ülkeler yeni insani yardım kuruluşlarının Hizbullah’ın finansörleri mi yoksa gerçek yardım kuruluşları mı olduğunu anlamak için çok zaman harcıyorlar. Amerika Hizbullah savaşçılarının ailelerine yardım dağıtan Şehitler Vakfı’nı da 2021’de yaptırım uygulanacaklar listesine aldı.
Yaptırım uygulayan batılı ülkelere göre diğer finans kaynaklarının meşru kabul edilmesi mümkün değil. ABD Hazinesi’ne göre sadece karanlık bir finansör olan Nazem Ahmad son on yılda sanat eserleri ve elmas dahil en az 1 milyar dolarlık mal satışını denetledi. Amerikalı yetkililer en şüpheli akışların çoğunun Batı Afrika ve Latin Amerika’dan geldiğini ifade ediyor. Fildişi Sahili değerli taş ticareti için önemli bir nokta; Kolombiya da uyuşturucu için benzer bir rol oynuyor. Farklı bölgeler nakit parayı farklı yollardan gönderiyor. Batı Afrika nakit yüklü jetleri tercih ederken Güneydoğu Asya gizlenmiş havale ödemelerini tercih etme eğiliminde.
Lübnan’da devlet Hizbullah’ın son bir finans kaynağı. Hizbullah’ın müttefikleri bakanlıkları kontrol ediyor ve hükümet Mart 2020’den beri borç temerrüdüne düşmesine rağmen harcamaları durdurmadı. Devletin bu yıl vergi yoluyla topladığından yüzde 20 daha fazlasını, ülke dışından meşru sayılmayan yollarla ve bağışlarla dağıtması bekleniyor. Batılı yetkililer ihalelerin eski Hizbullah savaşçılarını çalıştıran veya başka şekillerde himaye eden şirketlere gittiğine inanıyor.
Savaş İsrail Al-Qard al-Hasan şubelerini bombalamadan önce bile bu sistemi zorluyordu. Geçen ay yerinden edilen bir milyon kadar Lübnanlıdan 150,000 kadarının Hizbullah’ın kontrolündeki bölgelerde olduğuna inanılıyor. Yaralı askerlere ve öldürülenlerin ailelerine yapılan ödemeler giderek artıyor. Bunun da ötesinde, en deneyimli mali yetkililerin birçoğu öldürüldü ve bu da İran ya da Hizbullah’ın askeri koluyla ilişkilendirilmekten tedirgin olan yurtdışındaki destekçileri ürküten ciddi bir görev değişikliğine yol açtı. Yabancı bağışçılar çoğunlukla patlayıcılar yerine yetimhaneleri finanse etmek istiyor.
İran’ın imdada yetişmesi pek olası görünmüyor. Hizbullah’a verdiği askeri desteğe rağmen kendisi de ekonomik zorluklarla boğuşuyor ve müttefikinin refahını kurtarmak gibi bir hevesi olmayacak. ABD’nin Hizbullah’ı Lübnan hükümetinden çıkarmaya yönelik bir plan için destek araması örgütün sorunlarını daha da arttıracak. Hizbullah askerlerinin zamanında maaş alamamaktan şikayetçi olduğu söyleniyor. İsrail’in Al-Qard al-Hasan’ı vurması yardımlardan Lübnan’ın mali sistemine, her şeyi altüst edebilir.