İş Bankası Genel Müdürü’ne göre KKM’ye artık gerek kalmadı
Yüzde 20’in altında gelecek bir faiz kararı, bu karardan sonra kurların daha hızlı çıkacağı, ödeme sisteminde sıkıntıların başlayacağı ve ekonomi yönetiminin zorunlu olarak şok faiz artışına gitme ihtimalinin konuşulmasına neden oluyor. Şok faiz için yüzde 35’e oranı tahmin ediliyor.
Merkez Bankası’nın bu hafta alacağı faiz kararının önemi giderek büyüdü.
Kurlarda faiz kararı öncesi, dün yaşanan hızlı artış ve yeni ekonomi yönetiminin kredibilitesi hakkında büyüyen tartışmalar, bu kararın önemini daha da artırdı.
Piyasaların beklentisinin yine altında kalınırsa işlerin karışacağı, karışıklıktan çıkmak için ise yüzde 35’lik şok faiz kararı gerekeceği bile konuşuluyor.
Dün kur artışının günlük yüzde 2.5’e çıkması, “faiz kararı öncesi piyasaların verdiği bir mesaj” olarak algılandı. Bunun bilinçli bir tepki olmadığını kaydeden bazı bankacılar, Merkez Bankası’nın son dönemde piyasaya verdiği aşırı likiditenin, kur artışlarının en önemli nedeni olduğu görüşündeler. Faiz artışının en az yüzde 20 olmaması halinde enflasyonla mücadele umutlarının iyice azalacağı, bu nedenle dövize olan talebin artmaya devam edeceği belirtiliyor. Faiz kararı öncesi iktidara yakın yazarların, mesaj verir gibi, yüzde 16,5-17 faiz oranı tahminlerini yazmalarının, piyasalarda tepki çektiğini biliyoruz. Bu yazılar Hükümetin bu orana piyasaları alıştırma çabası olarak görüldüğü için tepki çekti. Öte yandan Merkez Bankası yönetimi ve Bakan Şimşek’in bu tür bir yolu denemiş olma ihtimalinin de piyasaların tepkisini çektiğini söyleyebiliriz.
Bankacılar, seçim öncesinde yastık altına çekilen döviz ve altınların sisteme geri döndüğünü, bunun rezervleri artırdığını ama artık rezervlerde artışın çok düşük kalacağını tahmin ediyorlar. Konuştuğumuz bir iktisatçı bundan sonra cari fazla ve yabancı sermaye girişi olarak aylık 2-3 milyar dolarlık net giriş olabileceğini, bunun da rezervlerde önemli artışlar sağlamayacağını kaydetti. Bu nedenle hızlı kur artışlarının, yaz aylarında bile yaşanma ihtimaline dikkat çeken aynı iktisatçı, bunun da faiz kararının önemini daha da büyüttüğünü söyledi.
Bankacılar KKM dönüşleri için Merkez Bankası’nın sürekli piyasaya TL verdiğini, seçimden sonra biriktirilen rezerv nedeniyle 17-18 milyar dolar karşılığı TL’nin piyasaya çıktığını, 38 milyar dolara ulaşan swapları nedeniyle, bankaların Merkez Bankası’ndan daha fazla TL çektiklerini yani likiditenin çok yüksek olduğunu söylediler. Bu nedenle son günlerde açık piyasa işlemlerinde bankaların Merkez Bankası’ndan alacaklı konuma geldiğini belirttiler.
Hızlı rezerv biriktirilmesinin ardından son bir haftadır artık rezerv artışlarının çok azaldığını kaydeden iktisatçılar, geçen hafta günlük 400-500 milyon dolarlara inen rezerv artışının 17 Temmuz Pazartesi günü 140 milyon dolara düştüğünü kaydettiler.
Dolar kurunun 27 TL’ye ulaşıp indiği dün, dövize müdahale olup olmadığı ise bugün akşam belli olacak. Salı günü rezervlerde azalma görülürse, bu Mehmet Şimşek’in söylediğinin tersine, yine rezervden döviz müdahalesi yapıldığı anlamına da gelecek.
Yeni ekonomi yönetiminin ilk toplantıda faiz oranlarını yüzde 15’e çıkarmasının piyasalar tarafından tepki gördüğü ama “İşleri düzeltmeleri için zaman tanıyalım” hoşgörüsünün de korunduğu görüldü. Ancak kadro oluşumunda yaşanan hayal kırıklığı ardından faizde de gereken oranlara ulaşılamayacağı ihtimalinin artık piyasalar tarafından satın alınmaya başladığını biliyoruz.
İşte Perşembe günü, yandaş yazarların dediği gibi, faiz oranlarındaki artış yüzde 17- 18’lerde kalırsa, o zaman piyasaların umudu daha da azalmış olacak. En azından yüzde 20’ye çıkarılması piyasada tepki görmez ama bundan sonra faizin gideceği daha çok yol olduğu izlenimini de iyice artırır.
Bu hafta faiz yüzde 25’e çıkarılır ve artışların gerekirse süreceği belirtilirse, işte o zaman piyasaların moralinin yerine gelebileceği, yeniden umutlanabileceği ifade ediliyor.
Buna karşılık her gecikmenin gereken faiz oranın üst sınırını sürekli yukarı çıkardığını da söylemek gerekiyor. İlk toplantıda yüzde 20-25’lik orana çıkılabilseydi, piyasalar yüzde 30 faizle bu işin normale dönebileceği umudundaydı. Şimdi ise bu oranın “en az yüzde 35-40”olarak kabul ediliyor.
Yüzde 20’in altında gelecek bir faiz kararı, bu karardan sonra kurların daha hızlı çıkacağı, ödeme sisteminde sıkıntıların başlayacağı ve ekonomi yönetiminin zorunlu olarak şok faiz artışına gitme ihtimalinin konuşulmasına neden oluyor. Şok faiz için yüzde 35’e oranı tahmin ediliyor.
Bu beklentiyi besleyen en önemli unsurlardan biri de faizde gereken yapılmazken, kur, yüksek vergi ve zamlarla enflasyon beklentilerinin iyice yükselmesi. Yüzde 60-65’lik enflasyon oranına çıkıldığında gereken faiz oranının da çok daha yüksek olacağı kaçınılmaz.
Elbette faiz inadı devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durumun ilk sorumlusu olarak görülecek. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın da, Erdoğan’ı ikna edemedikleri için, bu karardan büyük yara alacakları kesin.